Mart 2013’te ilk sayısını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı söyleşiyle yayın hayatına başlayan Türk Parlementerler Birliği Parlemento Dergisi, yeni sayısında AK Parti Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu’na yer verdi.
Her ay siyasetin dünü ve bugününe dair yazı, haber ve roportajlarla okuyucaların karşısına çıkan dergi, önemli konuları gündeme getiriyor. Çizgisi ve yayın politikasıyla kısa zamanda Türkiye’nin önemli yayın kuruluşları arasında yer alan TPB Parlemento Dergisi, bakanlardan milletvekilellerine, dış politikaya kadar birçok konuyu sayfalarına taşıyor.
DR. YAVİLİOĞLU’NA YER VERİLDİ
Meclis’te 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 Muhtırası’nı araştıma komisyonunda üyelik yapan AK Parti Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu, “Darbelerin en büyük mağduru millet olmuştur” başlığıyla yer aldı.
Nehir Öztürk imzasıyla yayınlanan raportajda, o dönemde yaşanan olayların milletin iradesi dışında olduğu kaydedildi. Dr. Cengiz Yavilioğlu ile yapılan söyleşiden bazı satırbaşları şöyle:
“Halkın egemenliğini temsil eden iktidarlara sandık dışı müdahale mekanizmalarının mümkün olmaması gerekir. Bütün sorunların çözüm yeri TBMM olmalıdır. İktidarlar seçimlerle işbaşına gelir ve demokratik ülkelerde sadece seçimlerle görevden alınırlar. Yani iktidar değişikliklerinin tek meşru aracı seçimlerdir. Gerçekte Türkiye’nin ana problem haline gelen egemenlik sorununun ana kaynağı 1960 döneminde olgunlaşmıştır. Yani egemenlik kime ait ve halk adına bu egemenlik kimler tarafından kullanılmaktadır sorunu oluşmuştur. Ne yazık ki bu dönemden sonra ‘Egemenlik kayıksız şartsız milletindir’ düstürü sadece ve sadece lafzen bir anlam ifade etmemesinin ötesine geçmemiştir. Millet adına egemenlik kullanması gerken seçilmişlerle sınıflandırılmış, hatta seçilmişlik duygusu sağlanarak töhnet altında tutulmuştur.”
GEÇMİŞTEKİ DARBELER ÖRNEK OLDU
27 Mayıs darbesinin 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat porsmodern darbelerine zemin ve örnek oluşturduğu görüşüne kakılıp kalımmadığına cevap veren Dr. Yavilioğlu, katıldığını hatta zemin ve örnek olduğu yönünde görüş bildirdi.
Dr Yavilioğlu, söyleşi de şu ifadelere yer verdi:
“1960 darbesinin oluşturduğu anayasa, yasalar ve kurumlar, darbeleri geçici olmaktan çıkarıp sürekli hale getirmiştir. Temelde kendilerini democrat addeden önemli sayıdaki kalbürüstü aydın, konu 27 Mayıs’a geldiğinde duraklamakta, 27 Mayıs’ın ilerici bir hareket olduğu hisisinda ısrarcı olmaktadırlar. Darbeler statükoyu devam ettirme niyetini taşıyanların igşbirliğinin sonucudur. Işbirliği hem yurt içi hem de yur dışı olabilir. Statüko kimi güçlendiriyorsa gerçekte darbecilerde onlardır.”
Dr. Yavilioğlu, 6 sayfalık söyleşininin sonunda darbe dönemlerinin bir daha yaşanmaması için bütün kurum ve kuruluşların mutlaka TBMM denetimine tabi tutulması, herkesin hesap verebilmesini sağlayacak kadar ‘Şeffaflığın’ sağlanması gerektiğini sözlerine ekledi.
Her ay siyasetin dünü ve bugününe dair yazı, haber ve roportajlarla okuyucaların karşısına çıkan dergi, önemli konuları gündeme getiriyor. Çizgisi ve yayın politikasıyla kısa zamanda Türkiye’nin önemli yayın kuruluşları arasında yer alan TPB Parlemento Dergisi, bakanlardan milletvekilellerine, dış politikaya kadar birçok konuyu sayfalarına taşıyor.
DR. YAVİLİOĞLU’NA YER VERİLDİ
Meclis’te 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 Muhtırası’nı araştıma komisyonunda üyelik yapan AK Parti Erzurum Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu, “Darbelerin en büyük mağduru millet olmuştur” başlığıyla yer aldı.
Nehir Öztürk imzasıyla yayınlanan raportajda, o dönemde yaşanan olayların milletin iradesi dışında olduğu kaydedildi. Dr. Cengiz Yavilioğlu ile yapılan söyleşiden bazı satırbaşları şöyle:
“Halkın egemenliğini temsil eden iktidarlara sandık dışı müdahale mekanizmalarının mümkün olmaması gerekir. Bütün sorunların çözüm yeri TBMM olmalıdır. İktidarlar seçimlerle işbaşına gelir ve demokratik ülkelerde sadece seçimlerle görevden alınırlar. Yani iktidar değişikliklerinin tek meşru aracı seçimlerdir. Gerçekte Türkiye’nin ana problem haline gelen egemenlik sorununun ana kaynağı 1960 döneminde olgunlaşmıştır. Yani egemenlik kime ait ve halk adına bu egemenlik kimler tarafından kullanılmaktadır sorunu oluşmuştur. Ne yazık ki bu dönemden sonra ‘Egemenlik kayıksız şartsız milletindir’ düstürü sadece ve sadece lafzen bir anlam ifade etmemesinin ötesine geçmemiştir. Millet adına egemenlik kullanması gerken seçilmişlerle sınıflandırılmış, hatta seçilmişlik duygusu sağlanarak töhnet altında tutulmuştur.”
GEÇMİŞTEKİ DARBELER ÖRNEK OLDU
27 Mayıs darbesinin 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat porsmodern darbelerine zemin ve örnek oluşturduğu görüşüne kakılıp kalımmadığına cevap veren Dr. Yavilioğlu, katıldığını hatta zemin ve örnek olduğu yönünde görüş bildirdi.
Dr Yavilioğlu, söyleşi de şu ifadelere yer verdi:
“1960 darbesinin oluşturduğu anayasa, yasalar ve kurumlar, darbeleri geçici olmaktan çıkarıp sürekli hale getirmiştir. Temelde kendilerini democrat addeden önemli sayıdaki kalbürüstü aydın, konu 27 Mayıs’a geldiğinde duraklamakta, 27 Mayıs’ın ilerici bir hareket olduğu hisisinda ısrarcı olmaktadırlar. Darbeler statükoyu devam ettirme niyetini taşıyanların igşbirliğinin sonucudur. Işbirliği hem yurt içi hem de yur dışı olabilir. Statüko kimi güçlendiriyorsa gerçekte darbecilerde onlardır.”
Dr. Yavilioğlu, 6 sayfalık söyleşininin sonunda darbe dönemlerinin bir daha yaşanmaması için bütün kurum ve kuruluşların mutlaka TBMM denetimine tabi tutulması, herkesin hesap verebilmesini sağlayacak kadar ‘Şeffaflığın’ sağlanması gerektiğini sözlerine ekledi.
Editör
Son Güncelleme: 12.04.2014 10:27