1-Çar Petro 13 Ekim 1695 yılında 300.000 kişilik ordusuyla tarihte ilk kez Azak kalesini kuşatmış muhasara 3 ay 4 gün devam etmiş Rus kaynaklarına göre 30.000, Türk kaynaklarına göre 60.000 ölü vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Bu savaşta Azak Müftüsü İsmail Efendi elinde kılıç düşmanla savaşırken şehit düşmüştü.
2-Çar Petro bu yenilgiden ders almış, donanma yaptırmış, düzenli askeri birlikler oluşturmuş ve 3 Haziran 1696 yılında ansızın Azak kalesine saldırarak 6 Ağustos 1696 yılında kaleyi düşürmüştü. Kale muhasarası sırasında kalede 500 Türk askeri vardı. Donanmada gereken yardımı yapamamış 100.000 kişilik Rus ordusuna askerlerimiz ancak 2 ay 3 gün dayanabilmiş ve kale düşmüştü. Karadeniz bu tarihten sonra Türk gölü olmaktan çıkmış Ruslar Donanma yapmaya önem vermişlerdi.
3-Türkiye ile Rusya 1768 yılında yeniden savaşa tutuştular. Ruslar Osmanlı topraklarındaki Ortodoks mezhebine mensup insanları isyana teşvik etmek, onlardan destek almak ve onların hamisi olmak arzusu gittikçe artıyordu. Lehlilerle Ruslar arasındaki savaşta Ruslar galip gelince Lehliler Balta Limanına sığındılar. Ruslar Lehlilerle birlikte Türkleri de öldürerek bölgeye hakim oldular. Bu olaydan sonra başlayan Türk-Rus savaşı ne yazık ki tarihin en kötü mağlubiyetine sebep olmuş, hazırlıksız ordu Ruslara yenilmişti. Ruslar 13 Temmuz 1771 yılında 15 asırlık Türk yurdu olan Kırıma girmişlerdi.
4-Kırım Hanı Selim Giray Emrindeki Kırım Ordusu tereddüt yaşamış, Ruslara direnmemiş ve kendiliklerinden Ruslara teslim etmişlerdi. 1774 yılında savaşı sona erdirecek Küçük kaynarca antlaşması imzalanmış ve Osmanlı devleti tarihinin en ağır şartlarında ki anlaşmaya razı olmuştu.
5-Ruslar Akdeniz gönderdikleri donanmayla 6-7 Temmuz 1770 de Osmanlı Donanmasını Çeşmede tamamen yok etmişlerdi. Böylece Akdeniz'deki Osmanlı Limanları da düşmanlara açık bir saldırı merkezine dönüşmüştü.
6-Ruslar ile tekrara 1788 yılında başlayan savaş kısa sürede Özü Kalesi, Hotin kalesinin düşmesiyle sonuçlanmış ve Özü'de 25.000 Türk kılıçtan geçirilmiş olayın üzüntüsünden dönemin Padişahı üzüntüsünden ölmüştü.
7- 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı yine büyük acılara sebep olmuştu. Ruslar tarihte ilk kez Erzurum'u işgal ederken Kafkaslardan , Erzurum yaylalarından yüzbinlerce muhacir ölüm pahasına topraklarını terk ederek güneye hicret etmişlerdi. Balkanlarda Edirne düşmek üzereydi. Rusların Hedefi İstanbul'a gitmekti. Araya batılı devletler girerek Edirne anlaşması yapılmış yine Osmanlı acı kayıplar vererek geri çekilmişti.
8-Tarihimizde Osmanlı devletinin Omurgasının kırıldığı ve bir daha düzelmediği 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı meydan gelmiş Ruslar Kafkasları aşarak Erzurum'a kadar İlerlemişlerdi. Yüzbinlerce Müslüman Türk tekrar muhacir olmuş tarihteki 93 muhacirleri olarak anılmışlardı. Rusları; Nene Hatunlar, Emek Bayraktar ve sivil ahali tarafından Aziziye tabyalarında durdurulmuş, Rus ilerleyişi doğuda sona ermişti. Ruslar Batıda da Yeşilköy'e kadar gelmiş, Tarihte en kötü anlaşma olan Ayestefanos Anlaşmasını Osmanlıya kabul ettirmişlerdi. Osmanlının kaybı korkunçtu. Gerek insan, gerekse toprak kaybı büyüktü.
9-Birinci Dünya Savaşına gelince Osmanlı Orduları yedi cephede savaşmış ne yazık ki bunlardan biride doğu cephesi olmuştu. Allahu Ekber Dağlarında verilen savaşı ne yazık ki tekrar Ruslar kazanmış 16 Şubat 1916 yılında Erzurum Tekrar işgal edilmişti. Doğu Anadolu'dan 1.078.000 kişi muhacir olmuş, tifo, tifüsten binlerce askerimiz ölürken -40 derce soğukta on binlerce Mehmet donarak şehit olmuştu.
10-Bu savaşta 3.000.000 kişilik Osmanlı ordusundan 500.000 kişi geriye kalabilmiş onlarda ya sakat, ya hasta olarak yollara düşmüş evlerine ulaşan sayısı pek az olmuştu.
Sonuç olarak Moskof zulmünü veya tarihteki Türk -Rus savaşlarını bu kadar kısa bir yazıda özetlemek mümkün değildir. Ancak son yaşadığımız olaylar dikkate alındığında okuyucuların serin kanlı yazıyı okuyup değerlendirmesi gerekir.
Tarihten ders çıkarmak, aynı yanlışlara düşmemek, savaşın zaruri olmasına göre tavır almak gerekir. Yoksa Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi " Savaş zaruri olmalıdır, Savaş Zaruri değilse Cinayettir" öz deyişi akıllardan asla çıkarılmamalıdır.