Bugün temiz bir çevrede yaşamak insanlığın önemli bir meselesidir. İnsanın en temel ihtiyacı olan tuvalet ihtiyacını giderme sorunu da insanlığın uğraştığı en temel sorunlardan biridir. Nüfus arttıkça kanalizasyon sorunu ortaya çıktı. Kanalizasyon  mühendislik dalına ihtiyaç duyuldu. Kanalizasyonla atıklar nereye verilecek dendi. Bu sefer de çevre sorunlarıyla baş etmemiz için çevre mühendisliği işe koyuldu.
            Her kültür çevresi insanın ihtiyacının giderildiği yerin adını ve temizlenme biçimini yaratmıştır. Sıkça kullandığımız adlar ve aletler şunlar: Yüznumara, helâ, ayakyolu, pey, tuvalet, w.c, ördek, klozet, pisuar, lazımlık, abdesthane, hacet hane, abdestlik, abdest tenekesi, lavabo ve oturak gibi.
            Kullandığımız bu adlara bakınca Batı’dan etkilendiğimiz ve temizlik konusunda onlara muhtaç olduğumuz ortaya çıkıyor.
            Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya gibi ülkeler tuvalet sanayisinde önemli adımlar atarak onun endüstrisini kurarak büyük ekonomik girdiler kazandılar ve kültürlerini taşıdılar.  Asya’nın bu alanda en titiz toplumu Japonya’dır.
            Sefalet yuvası olan ve bulaşıcı hastalıkların taşınmasına sebep olan helâlarımız fayanslı,  suyu bulunan ve kâğıt kullanılan duruma yüzyılları aşarak geldi. Bu değişim iç istekler ve zorlamalar sonucu değil, dış zorlamalar sonucu oldu. Turizm sektörü tuvaletlerimizin bu hale gelmesinde önderlik etti.
            Erzurum İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenler tuvaletine tuvalet kâğıdının koyulmasını müdür beyden rica ettim. Sağ olsun o da tuvalet kâğıdı taktırdı. Bu sefer öğretmenler kantininde kâğıtla silinmenin dinen caiz olup olmadığı tartışmasını yaşadık! Ben de kızdım. Hala taşla silinmeyi dinin emri mi sayalım.  Çok şükür imkânlarımız bollaştı.  
            Kayseri Yıldırım Beyazıt İlköğretim Okulu müdürlüğüm sırasında Melikgazi Kaymakamı Mehmet Güler Okulu ziyarete geldi. Ayağından sıkıntısı vardı. “Dur, yukarı çıkmadan şu tuvaletleri bir göreyim, müdür odasının mefruşatı değil, tuvaletler bir medeniyetin göstergesidir” dedi.
            Tuvaletlerin parasız olduğu kentlerimizden birisi Kayseri’dir. Belediyelerimiz tuvaletlerde oldukça yenilikler yaptılar. Yaşadığım ilçe olduğu için yakinen biliyorum Aziziye Belediyesi birçok cami tuvaletlerini baştan aşağı onardı, sıcak su şofbenleri koydu. Engelli ve bayan tuvaletlerini de yaparak iyi bir örnek oldu.
            Palandöken kayak merkezinde kurumlar haricinde umumi halka açık olan tuvaletlerin olmaması eksikliğimizdir. Yine tüm ülkenin olduğu kadar bizim de eksikliğimiz kentimizde kadınlara ait olmayan, ya da az olan, olanların da açık ve temizliği tartışmalı olan tuvaletler sorunudur.  
            Bir litre sütün 1 lira olduğu ülkemizde yarım litre su 50 kuruş, paralı tuvaletler 1 lira.  Bunun izahı çok zor.
            Ey Erzurum’un yöneticileri tuvaletleri paralı yaparak kim zengin olmuş bir düşünün. Gelin Erzurum’umuzdan bu alışkanlığı kaldıralım. Kayseri’yi örnek alalım.
            Büyükşehir Belediyesi, kendi imkânlarıyla Yakutiye Medresesi’nin önüne kapalı ve ısıtmalı otobüs durağı yaptığı haberini gazeteden okudum. Çok mutlu oldum. Çünkü bu benim için yeni bir anlayışın habercisidir. Bizim medeniyetimiz eşya üzerinde icat edici, yapıcı değil, taklitçidir. Kullandığımız tüm eşyaya bakın bunların kaçını biz icat etmişiz. İcat etseydik hala tuvaletlerimiz ve temizlik anlayışımız üzerine konuşur muyduk?   
            Şarkışla’nın Konakyazı Köyüne 1978 yılında İmam Hatipliğe atandığımda köy camisinin tuvaleti yoktu. Hayatında kümes yapmamış olan ben, ilkelde olsa bir tuvalet yaptım. Bugün hala köylerde tuvaleti olmayan evlerimiz var. Yine en acı yanı köy okulların tuvaletleri ya yok ya da kullanılmamaktadır. Son sınıf öğretmen adaylarını staja götürdüğümüzde buna sıkça yüreğimiz yanarak şahit oluyoruz.
            Tuvaletlerimizin temiz olmasına halkımız yeterince titizlik gösteriyor mu? Şadırvanlarımızda abdest alırken burun temizleme alışkanlığımız hiç de iç açıcı değil. Ya yerlere tükürmemize ne diyeceğiz. Sıvı sabun icat edilmemiş olsaydı nasıl temizlenirdik bilmem! Sosyoloji dersinde öğrencilerime “sokakta bir günde burnunu karıştıran kaç kişi gördünüz” ödevini verdim. Medenileşmemizde en etkin kurumlarımızın başında gelen asker ocağında bir genç teğmenimin şu sözleri hala kulaklarımda o günkü gibi tazedir; “Medeni insan burnunu kimsenin yanında değil, kimsenin olmadığı yerde de karıştırmayan insandır.”derdi.    

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.