Erzurum’un unutulmuş adetlerinden birisi vardır ki bugün unutulmuş, artık birkaç kişi dışında kimsenin hatırlamadığı veya hiç öğrenmediği bir adet; martta gün tutmak!

Dedemlerden duymuştum. Eskiden sokağın ilk evinden başlayarak bir marttan itibaren sokağın sonuna kadar sırayla evler yazılır, hava en çok kimde soğuk ve kötü olursa o ev diğer evlere ziyafet verirmiş.

Sosyal hayatın orta büyüklükteki topluluğu olan mahalle ve sokaklarda yapılan bu mart kimde geleneği insanların fakir zengin bir araya gelerek beraber bir yiyecek ve bir çayla oturup konuşmaları için bahaneler oluştururmuş. Tabii ki sayılı günler soğukları genelde üçüncü evlere gelirmiş ki Köseömerağa Mahallesinde genelde Komesli İbrahim Ağa’nın (Eşi Cemile Teyze) evinde toplanılırmış.

Ben bu âdete yetişemedim. Ama yetişen insanlardan dinledim. Söz ederlerken o günlerin özlemlerini gözlerinden okurdum.

Daha sonra adet bizim evdeki geniş ailemde kişiler bazında sürdürülmeye başlanmıştı. Mart Dedemden başlayarak evin en küçüğü benim ortanca kız kardeşime kadar sayılırdı. Sonra sende daha soğuktu, hayır senin gününde kar yağdı ama hava sıcaktı demeye kadar varırdı. Sonra her şey gibi bizde unuttuk.

Sonra bir bakıyorum bir sürü güzel şeyleri unutmuşuz. Kapitalizm, hayat gailesinin artması, menfaatçilik salgını insanları daha fazla asosyal olmaya zorladı ve sosyallikten koptuk.

Türk anası bugün sosyal hayat uzmanı olarak izlediğimiz aslan, sırtlan, firavun fareleri hatta karıncalar, arıların bile özenebilecekleri sosyalleşme durumlarından koptular. Araya “ben” girdi. Kimsesiz yavrulara sütünü veren bir yırtıcı düşünebilir misiniz bilemiyorum, ancak gerçek. Öksüz yavruyu emziren aç bir yırtıcı; hayret!

Sinema kültür yapımın gelişmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır.

Geleneklerimiz olan komşu, akraba, dost, arkadaş bağları bizde hızla zayıflamaktadır. İzlediğim sinemalarda daha az gelişmiş diye düşündüğümüz birçok ülkelerin yaptıkları filmler sosyallik mesajları ile doludur; aile akraba, arkadaş, komşu ve bütün çevrenin önemini anlatan sosyal yapımlardır.

Biz vatanına, bayrağına, imanına, geleneklerine, ailelerine, akraba, hısım, arkadaş, komşu bağlarıyla sımsıkı bağlı olan nenelerimizin, dedelerimizin ellerinden emzirerek büyüdük.

Asosyal yaşam, geldiği sosyal hayata yabancılaşmış, köksüz, ruhsuz, zevksiz, ben odaklı, kendisini bile özlemeyen, riyakar, makam ve paraya eğilmiş, emanetleri, kutsal değerleri küçümseyen zavallı canlılara dönüşen bir toplum oldu ki böyle bir toplum ve insanlar hastadır.

Sosyologlar bugün sosyal, sevecen birbirleri için fedakârlık yapan insanların yerine şiddete açık, adaletle ve doğrularla konuşmayan, bir araya gelmemek için bahaneler, küsler icat eden insanların nasıl bu noktaya gelebildiklerinin cevabını arıyorlar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.