Özgecan Aslan’ın vahşice öldürülmesi tüm Türkiye’yi yasa boğdu, Dünya kamuoyunda da bu olay “Türkiye’deki rezillik” utancıyla dimağlara yerleşti.
Yazılacak, yorumlanacak o kadar şey var ki, ama en önlenemezini şu engellenmek istenen, tu-kaka denilen sosyal medya ve internet medyası yaptı, yapıyor da...
Olayın ilk günü devletin resmi kanalları da dahil sıradan görülen bu haber, sosyal ve internet medyasındaki bakış açısıyla farklı bir boyut kazandı, yürekleri közledi, tepedekiler ise hâlâ habire paye biçiyor, konuyu farklı şekillerde siyasallaştırmayla bencil gündem oluşturma çabasındalar.
Eee, sevgili sosyolog kardeşim Doç. Dr. Mevlüt Özben’in tespit ettiği gibi; “Özgecan Aslan’ın cenazesi erkeklerin kaldıramayacağı kadar ağır olduğu için kadınlar tarafından sırtlanıldı...” ifadesi sanırım cuk diye oturmalı yüreklere...
 
Hakikaten öyle;
Gelin, kadınlara özel pembe otobüsler kullanalım diyen sosyologlar ile,
Çalışan kadınların fuhuşa zemin oluşturduğunu iddia eden geri zekâlılar ile,
Kız çocuklarının 6 yaşındaki evlendirilebileceğini üfleyen lavuk vakıf başkanları ile,
Mahalle namusu diye bişi geliştirelim, birine bişi olursa mahalleli icabına bakar” diyen ileri görüşlü (!..) milletvekilleri ile
aynı ülkede yaşıyorsak, fazla söze ne hacet; Paylaşacağımız kader de bu dur..
 
Bendeniz bile, kaç gündür ilgili haberleri ve hakkındaki yorumları siteye eklerken, başlıklarda, spotlarda ve de sosyal paylaşımda, caniye “şerefsiz...” gibi hakaretvari sıfatlar ekleyerek gazetecilik suçu işledim.
Aslında herkes gibi yüreğim yandı, hissi davrandım, verseler o caniyi ilk ben sallandırırım... Ya da sosyal paylaşımda yine dikkatimi çekmişti; Eski toplumlarda bu tür suçluların elini ayağını bağlayıp çırılçıplak aç kemirgenlere yem ederdim...
Hele o annenin babanın yüreğini soğutacak bir ceza bulursanız, bana söyleyin ben de bileyim...
 
Yine hocanın dediği gibi, Türkiye’de kürt sorunu, alevi sorunu, cemaat sorunu derken, aslında ilk sorun olarak gündemde bulunan katledilen ve şiddet gören kadınlar sorunu nurtopu gibi bir çocuk şu andaki vekil adaylarının önünde.
Arkadaş, öyle aday adayı olmakla, “aday olursam nasıl olsa iyi bir sıradan çıkarım” demekle bu işler çözülmüyor...
Ülkede çok ciddi sorunlar var...
Bulunduğun ya da bulunmadığın bu şehirde sorunlar Palandöken’i aşmak üzere...
Nasıl olsa önseçim felan yok, beyzadelerin iki dudaklarının arasında;
Rüku-secde misali iki büklüm olmadan, dimdik durarak ve sonrasında da...
Doğruyu kendi mahfilinde gerektiğinde masaya yumruğunu vurarak anlatabileceksen..
Ütopik palavralardan ziyade, akıllı, uygulanabilir projeler üretebileceksen..
Şehrindeki bürokratı adam gibi çalıştıracak, Ankara’daki yüksek bürokrasiye de sözünü geçireceksen..
Parti disiplinine bir ölçüde riayet edebilirsin, ancak liderine kul köle olmadan, arkandaki gücün asıl şehrin olduğu gerçeğiyle kurşun asker olmayacaksan..
Allah yolunu açık eylesin!
 
Bu böyle olmazsa, şehrin mülki amiri bile her yönüyle aradaki gömlek farkını daha da açacak..
Bakan da olsan bir tane tayine bile gücün yetmeyecek, köyüne bile sahip çıkamayacağın için bazı fırıldak para ve güç sahipleri çok önemli makamları bile ustaca kullanarak gelir seni üç kuruşa toprağından eder, seni de yavuz hırsız misali suçlu ilan edip, ortada bırakması kaçınılmazdır..
Sen de ortalık da vekil diye geçinirsin...
Bu şehir bunları çook gördü.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.