Birinci cemrenin havaya düşmesiyle, Erzurum’da seçim havası da biraz ısınır gibi oldu. Seçim takvimi yaklaştıkça, ülke genelinde de yerelde de adayların çeşitli mekânlara uğrayarak sempatik hareketlerde bulunmaları alışılmış manzaralardandır.
Dönerciye gider, döner keser..
Taksi durağına gider, çay içer..
Çorbacıda çorba koyar..
Manavda hıyar tartar..
Kahvehanelerde selamla birlikte çay dağıtır..
Dedik ya işte! Ülkemizin her yerinde bu tablodaki manzara aşağı yukarı aynıdır. Kimi ressam dengine uygun renklerle çizer, kimi de şöyle bir karalar geçer.
Adaylarımız seçmene şirin görünmek isterken, biz gazeteci tayfası da seçmenin adaya söylediği sözlerden çok, beden dilini ve bakışlarını okumaya çalışarak bir netice çıkarmaya gayret ederiz.
İster ikiyüzlülük diyin, ister nezaket; ama şu bir gerçektir ki “bu seçimde oyum sizin,” diyen biri, aslında bakışlarıyla “benden size oy yok,” demektedir.
“Hayırlı olsun,” derken de “senden bir cacık olmaz,” demek istediğine bu gözler ve bu kulaklar çok şahit olmuştur.
Şahit olduğumuz bir manzarayı da buradan aktaralım.
Geçtiğimiz günlerde, hani Erzurumspor’un Sivasspor’u dörtlediği maç var ya! İşte o gün maç öncesi gazeteci arkadaşımla birlikte, bir kahvehanede birer çay içimlik oturduk. Kahvehaneye maç izlemeye gelenler, maçın başlamasına bir saat kala kendi aralarında Erzurumspor’un durumunu konuşurken, kahvehanenin kapısı açıldı; açılır açılmaz da ortaya süslü bir selam gönderildi.
“Ben AK Parti Yakutiye adayı Doktor Mahmut Uçar..”
Selam için dönen başların çoğu, yarım ağız selam aldıktan sonra yine sohbetlerine devam ettiler. Siyasetçi bulunduğu toplumu etkileyebiliyor ise bu başarının ilk belirtisidir. Bazı adaylarımız, “insanlara dokunun,” sözünü fiziksel dokunma olarak algıladığı için, Sayın Uçar da “hadi gelmişken tokalaşalım,” diyerek masa masa dolaşmaya başladı. Bu arada “gazeteci arkadaşlar da burada,” diyerek bizimle de tüm nezaketiyle tokalaştı. Birkaç masadaki birkaç seçmenle tokalaştıktan sonra istediği elektriği alamadığını anlamış olmalı ki yanındaki arkadaşlarla ayrıldılar.
Yakutiye’nin mimarı olan Ali Korkut’tan sonra, Yakutiye’ye bir doktor gönderilmesi benim kafamı halen karıştırmakta.
Her ilçe gibi, Yakutiye’nin de yenilenmeye, mimariye ve dinamizme olan ihtiyacı devam ediyor. Yakutiye hasta mı ki seçmen de “aman doktor derdime bir çare,” diye sandığa koşarak oyunu versin! Haksız mıyım yani! (Bu arada, önce aday gösterilip, sonra ittifak için geri çekilen Sayın Serdar Sevimli’yi ayrı tutalım. Sayın Sevimli Erzurum’un kalbine dokunabilirdi!)
Ancak, bilinen bir şey var ki AK Parti, gücüne ve seçmendeki etkisine güvenerek, “ben kimi koyarsam, seçmen de sandığa oyunu koyar,” düşüncesiyle hareket ediyor. (Koyar da, nasıl koyar acaba!)
İşte en azından bu seçimde yanlış da burada başlıyor!
Falanca milletvekili “ille de bu olsun,” demiş!
“Ben, kimi dersem o seçilir,” demiş!
Vay be! Bak sen şu güvene!
Öyle sanıyorum ki seçmene saygı kaygısı duymayanlar, bu seçimde istedikleri neticeyi alamayacaklar.
Alsalar da yaralı bereli olacak!
Belki de bunu bildikleri için bir doktor aday gösterdiler.
Bizim Sayın Mahmut Uçar’ın şahsıyla veya partisiyle bir sorunumuz yok ve olamaz da!
Oylar Dr. Mahmut Uçar’ın mı; AK Parti’nin mi, gibi saçma bir soruya da gerek yok!
Aday seçimi etkindir; ama Ak Parti’nindir oylar!
Bu da Erzurum’da AK Parti’nin ölçüsünün ne olduğunu ya da ne olacağını gösterecektir.
Mahmut uçar, Yakutiye’de ne yapar, sorusuna yanıtı 1 Nisan’da alacağız. Ve bekleyip göreceğiz!
Dost acı söyler, diyerek tarafsızca manzarayı betimlemeye çalıştık.
Düşüncelerimizden hoşlanmayan bazı arkadaşlar arkamızdan yine küfrü basacak!
Olsun!
Biz alıştık!
Güveni tavan yapan başaklar, harmanda düven altında ayrılır, gibi bir cümle patlatsak, sanıyorum çizmeyi aşmış sayılmayız!
