Bu ülkede oldum olası iki şeyin en acımasız biçimde istismarı yapılmıştır.
İlki din; ikincisi de Atatürk…
Din, yüzlerce asırdan beri, Atatürk ise, 60-70 yıldan bu yana; kredisini en kötü biçimde kullanan müflis tüccar misali hoyratça tüketiliyor!
Son yıllarda istismara çok müsait bir üçüncü yol daha açıldı.
“Hemşehricilik”
O şehrin dışında yaşayan ama o şehirle bir türlü ünsiyetini koparmamış olan kişilerin keşfettiği yeni mümbit bir alan!
Misal; adam Ankara’da dandikten bir görevde, istiyor ki daire başkanı olsun, genel müdür olsun hatta mümkünse müsteşar olsun.
Ne var ki yeni sistemde, müsteşarlık görevi artık yok, bu yüzden Ankara’da illa da bir yerlere sıçrama derdindeki o adamlar günün sonunda genel müdürlüğe razı oluyorlar!
Pekii genel müdürlüğün yolu nereden geçiyor?
O uyanık tosunlar onu da çözmüşler, genel müdür olacaksan illa da siyasete yaslanmalısın ve belli başlı politikacılardan referans almak zorundasın.
Olmadı, bir hemşeri derneği ya da vakfı kur, bu kurum üzerinden şehrin siyasetçilerine baskı uygula…
Nasılsa faaliyet alanları çok geniş:
“Hemşeri günleri!”
Hangi vekil ya da bakan kendi şehrine dair düzenlenmiş bir güne kayıtsız kalabilir ki…
Medyadan takip ediyorum, herifçioğlu yamyamın önde gideni, belliki çıkarcı ve de eyyamcı…
Nasıl başarmışsa başarmış hemşeri derneğinin başına çöreklenmiş.
İstiyor ki genel müdür olsun, istiyor ki Türkiye’yi yönetsin!
Her şehrin akıllısı da vardır, delisi de…
Bizimkiler genellikle deli çıkıyor ama, neyse…
Sonra düşüyorlar milletin canına…
Vay efendim şehir günleri yapacaklarmış, vay efendim şehirlerini büyük pazarlarda tanıtacaklarmış, daha neler neler…
Tabii ki hepsi palavra!
O şehir günlerinde, o şehre dair en küçük bir ize bile rastlayamazsınız.
Buna rağmen varsa o şehrin bakanı koşa koşa gider, vekilleri sormayın dahi… Gitmezlerse anında aforoz edilirler!
Halbuki o günü düzenleyen adam tam bir şarlatandır, o günü düzenleyen ekip yalnızca o şehrin sırtından para kazanmanın derdindedir.
Buna rağmen o çark kusursuzca işler ve o şehir adına birileri çaplı miktarlarda para kazanır.
O saçma sapan günlere katılan bir kimse de çıkıp demez ki, “Arkadaş biz buraya niye geldik? Tortum Cağ Kebabı yerine, Antepli’nin kebabını yedik, İspir Fasulyesi yerine adı sanı bile bilinmeyen fasulyeyi aldık, bal yerine şekerden hallice şeyi aldık, sucuk zaten Kayseri’den, tereyağı Kocaeli’nden, peynir Çorum’dan…
Bu fotoğrafta bizim şehrimiz nerede?
Evet; o fotoğrafta kesinlikle o şehir yoktur ama o şehir adına kimi gerizekalılar kendilerince siyaset devşirmişler ve güya iktidara mesaj vermişlerdir!
Halbuki o dandikten adamları, iktidarın çaycısı bile dikkate almıyor.
Olsun televizyonda haber oluyorlar, o saçma sapan konuşmalarını yapıyorlar, zerre kadar iplemedikleri memleketlerinde bile isimlerinden söz ediliyor!
Ha günün sonunda bu zırzoplar mebus ya da genel müdür oluyorlar mı diye soracak olursanız hemen cevaplayalım:
“Elbetteki hayır; bunlar zaten ninno oldukları için siyaset bunları ciddiye almaz, hangi günü ya da hangi fuarı düzenlemiş olurlarsa olsunlar bu soytarılar, yaptıkları soytarılıkla yetinirler. Ama niye bu şehirde haber oluyorlar, hâlâ bunu anlayabilmiş değilim…
En çok, içlerinden bazıları, emrinde memur olmayan bir uyduruk yere daire başkanı olur o kadar.Buna rağmen şehrin adını hoyratça kullanmaya devam ederler ve o şehir adına kendilerinin bir nimetten sayılmasını sağlamaya çalışırlar.
Halbuki o şehir bu tür hacıyatmazları çok iyi tanımaktadır ve bu tür eyyamcılara prim vermemektedir.
Adam şerbetlenmiş; utanmıyor, sıkılmıyor!
İlla da, o şehri yiyecek…