MİLLETİN SESİ OLAN, SESSİZ ADAM

Mehmet Akif Ersoy merhum, 16 Ocak 1936'da Mısır'dan Prenses Emine Abbas Halim’e gönderdiği mektubuna bir fotoğraf eklemiş, fotoğrafın arkasına şu dörtlüğü yazmış:

Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,

Günler şu heyulayı da er geç silecektir,

Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma,

Sessiz yaşadım, kim beni nerden, bilecektir?

Geçenlerde sosyal medyada bir fotoğrafımı yukarıdaki muhteşem dörtlük ile paylaşmış, aklımdan şöyle geçirmiştim.

Hain pusularda kırk yerinden yaralanmış bir Aslan misali esaret kafesine konmak istenen milletimizin haykırışını gür bir çığlığa dönüştürüp yedi düvele dinleten bu yiğit insanı gurbet elllerde böyle yeise düşürenler gönlümü incitti.

Evet, o vakitler 'büyük şair, inanmış insan' "Sessiz yaşadım, kim beni nerden, bilecektir?" derken haksız sayılmazdı.

Ancak o görmese de bu kadirşinas millet, bu büyük evladını hak ettiği tahta oturtmakta gecikmedi.

Adını kalbine nakşetti, sevgisini gönlüne...

Artık ruhu millî şuur potasında şekillenen 'Asımın nesli' geleceğe yürüyüşünü sürdürüyor.

Sözün burasında gözüm kütüphanemdeki Safahat'a ilişti. Epey zamandır ihmal ettiğimi fark edip mahzun oldum.

Bu eşsiz eser, en çok basılan, birçok evde bulunmasına rağmen en az okunan, okuyanların da ruhunu anlayıp, kavrayamadığı garip, boynu bükük bir eserdir hâlâ…

O büyük eser, inananları hep ilim, çalışma, dinamizm, yenilik, ilerleme yolunda teşvik ederken...

Dinin en doğru şekilde anlaşılıp tatbikini öğütlerken…

Güya Akif´i çok sevdiğimizi söyleyen bizler bu esasları ne derece kavramışız?

Onun doğum ve ölüm yıl dönümlerinde kendime bunu hep sorarım.

Kişisel görüşüm şudur: Akif ve eseri, İstiklal Marşı dâhil yeterince anlaşılamamış ve aşılamamıştır. Bu hepimizin ortak eksikliği, müşterek ayıbı değil mi?

Büyük şairimizi rahmet ve minnetle anarken, bu vesileyle, milli iradenin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin İstiklal Marşı’nın kabulünün 100. yılı olan 2021’in "İstiklal Marşı Yılı" olması yönündeki kararını yürekten alkışlıyorum.

Bu karar, her harfini ruhuma bir mücevher gibi nakşettiğim o eşsiz şiiri İstiklal Marşımız olarak kabul eden Yüce Meclise çok yakıştı, çok!