Dershanecilik Bir Türkiye Gerçeğidir:
1975 yılından itibaren çok hızlı bir okullaşma ve insanların üniversiteye girme isteği başlamış o yıllarda İstanbul ve Ankara'da özel dershaneler kurularak Anadolu'dan öğrenci çekmeye başlamışlardı. Sınav varsa tercihte vardı. Veliler,öğrenciler daha iyi yerler kazanmak için 1980 sonrası  özellikle dershaneleri seçiyorlardı. Dershanecilik artık bir Türkiye gerçeğiydi. 200 Bine yakın insan bundan ekmek yiyiyordu.
O yıllarda orta okullarda üç ayrı sınav vardı. Devlet bursluluk ve yatılılık sınavı,Fen Liselerine giriş sınavı ve Anadolu Liselerine giriş sınavı. Üniversiteye giriş sınavları ise iki veya bir sınav olarak devam ede geldi.
Tabi bu arada Vehbi Dinçer'ler dönemi eğitimde yeni vizyon oluşturma açısından iyi idi. Tarih,Coğrafya gibi derslerin başına milli kelimesi ilave edilmiş, evrim teorileri ciddi olarak masaya yatırılarak tartışılmıştı. Müfettişlik sistemine yeni ilaveler yapılmış, zamanına göre güzel konulara temas edilmişti.
Eğitim Sistemiyle Oynamak Geleceğe Zarar Verir:
Hasan Celal Güzel döneminde İngilizce dersi üzerinde değişiklikler yapılmış, bu yapılırken tepeden inmeci bir anlayış benimsenmiş ilerleyen yıllarda bu kararlardan vaz geçilmişti. Hele Avni Akyol'un bakanlığı ise zorlamayla, plansız, programsız getirilen kredi ve ders geçme  yönetmelikleriyle eğitim hırpalanmış, televizyonda ders anlatma dönemi başlamış işler sarpa sarmıştı. Derken ondan da vaz geçildi. 28 Şubat sürecinde ise kalite, keyfiyet olur mu, olmaz mı anlayışları terk edilerek böyle karar aldık, mecbursunuz  uygulanacak şeklinde bir eğitim sürecini yaşadık.
Evet bunlar sona ermiş, 2002 yılında eğitimimiz yeni bir sürece girmişti. Sırayla Erkan Mumcu,Hüseyin Çelik ,Nimet  Baş, Ömer Çelik ve Nabi Avcı bakanlık koltuğuna oturmuşlardı. Bu beş bakanda Adalet ve Kalkınma Partisinden idi. Ancak ilginç olan aynı kabinenin bakanları olmasına karşılık taban tabana zıt uygulamalar yaptılar.
Sınav Sistemini Değiştirmekle Eğitim Sistemi Düzelmez:
Özellikle Hüseyin Çelik ve ekibi Milli Eğitim Bakanlığını hallaç pamuğu gibi atmış, istedikleri yönetmenlikleri çıkarmış, sınav sistemini değiştirmişlerdi. O günkü adı LGS olan sınav değiştirilmiş bir sınav yerine üç sınav getirilmiş, adına SBS denmişti. Bu ise sadece dershanelerin işine yaramış daha çok öğrenci dershanelere gitmişti. Ders kitapları değiştirilmiş,  Vehbi Dinçerler döneminde kullanılan milli kavramları ayıklanmıştı. Artık her yıl yeni ders kitapları yazılır olmuştu. Milli Eğitimde sıkıntılar artıyordu. Derken "Hüseyin Çelik" artan sıkıntılar nedeniyle koltuğunu kaybediyor yerine aynı partiden başka bir hanım bakan oturuyordu.
Hüseyin Bey o günlerde şöyle bir açıklama yapıyordu. "Milli Eğitimi otomatiğe bağladık ,kim gelirse gelsin değişen bir şey olmayacaktı"  Ancak yeni bakan Nimet Hanım epey bu yapılanmayla uğraşmış, yeni değişikliklere gidilmişti. Ancak bir kez vagonlar raydan çıkmıştı. Problemler yeni problemleri doğuruyordu.
Derken Ömer Çelik bakan oldu. Hızlı karalar aldı . Özellikle serbest "kıyafet uygulamaları" çok tartışıldı. Onun döneminde, 28 Şubatın 8 yıllık  zorunlu eğitimine karşılık 4+4+4 formülü gündeme taşınmış, ilkokula başlama yaşı 60 aya indirilmişti. Tartışmalar sürüyor, sıkıntılar dile getiriliyordu ama bir kez ok yaydan çıkmıştı. Sonunda 66 ayada karar kılındı. Ama veliler rapor alarak bu kuralı deldiler.
Bakanlık; müfettişler görevlendirerek bir yıllık uygulamayı anketlerle yerinde tespite çalıştılar. Açıklanmayan bilgilere göre durum hiçte iyi değildi. Çocuklar ciddi problem yaşamışlardı. Yüzde 70 civarında çocuk okuma-yazma öğrenememişti. Gerek fiziki şartlar, gerek ruhsal yönden işler çok sıkıntılıydı. Ömer Bey bu zorlukları yenemedi ama koltuğunu Nabi Avcı Beye devretmek zorunda kaldı.
Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı Ne Yapmalı:
Nabi Avcı koltuğa oturur oturmaz üç sorunla karşı karşıya kaldı.Birincisi "Serbest Kıyafet" uygulaması, ikincisi "66 ay yaş sınırı" diğeri "kırk yıllık mazisi olan dershanelerin kapatılması" idi. Toplumsal hayatta bu üç olay ciddi anlamda tartışıldı. İlk iki  probleme çare belki biraz kolaydı. İşleri biraz gevşeterek,veli ve öğrencilere sorarak işi kısmen yoluna sokmak mümkün olabildi. Ancak dershaneler ve sınav sistemi işin içine girince bir türlü çözüm bulunamıyordu. "Kapattım" demekle  dershaneler kapanmıyordu. Çünkü kararlar gerçekler uymuyor idi. Bunları şöyle sıralıyabiliriz:
1- Fiziki durumlar: Ülke genelinde 4+4+4 uygulamasıyla birlikte binlerce derslik açığı ortaya çıktı.Laboratuar,kütüphane,kütüphane memurlu okullarda ciddi problemi oluşturuyor. Binlerce okul içinde  yüz iki yüzünün iyi olması sonucu değiştirmeyeceğine göre önümüzdeki süreçte maddi mekanlarla problemler yaşanacak gibi görünüyor.
2-Ders kitapları: Ders kitapları, araç  ve gereçleri konusunda  ciddi iyileştirmeler olmasına karşılık içerik bakımından maalesef yeterli konuma getirilemedi. Her yıl dağıtılan ders kitaplarının değiştirilmesi de maliyeti artırdı. Kaynak israfına gidildi.
3- Öğretmenler: Öğretmelerimizin durumu dikkate alınması gereken önemli bir durum, hatta birinci durumdur.Özellikle kırsal bölgelerde,Doğu ve Güney doğuda tecrübeli öğretmeni tutmak mümkün olmuyor. Erzurum örnek alırsak son 10-15 yıldır stajyer öğretmenler özellikle kırsalda çalışmakta, stajyerliği kalktığı anda batı illerine göç etmektedir.
Deneyimsiz öğretmenler,fiziki şartlar elbette dengesizlik yaratacak , birde toplumun okumaya karşı duyarsızlığı ilave olunca  işler çığırından çıkacaktır. Öğretmenlerin sübjektif davranma ihtimalini göz önüne almak gerektiğinde işlerin istenildiği gibi gitmeyeceğini gözler önüne sermektedir.
4- Sosyal Yapı: Yapılan sınavlarda müfredatın yetişip yetişmediği bu bölgelerde önemli olmayıp günü kurtarmaya yönelik olacağından öğrencilere verilen notlarda çoğu zaman bu sıkıntıların değişik biçimde izlerini taşıyacaktır. Öğretmen güvenmeyelim mi diye bir soruyla karşı karşıya kaldığımızda vereceğimiz cevap elbette evet olacaktır. Ancak eğer bir yerde; terör,aşiret baskısı, duygusallık  benzeri etkilerin öğretmen üzerinde baskısı olacaksa burada bu nota nasıl güvenilmelidir? Elbette  planlayıcılar bu konuları da göz önünde bulundurmaları gerekir.Söz gelimi elektrik,su parasını yatırmayan bir ilden  not konusunda nasıl bir doğruluk beklenebilir.
5-İklim Şartları: İklim şartları,okula devam edip etmeme, gibi durumlarda dikkate alınmalıdır.Bakanlık yöneticileri her ne kadar konuyla ilgili açıklama yapmışlarsa da 37 yıllık bir eğitimci olarak önümüzdeki sürecin zorlu geçeceğine inanmaktayım.
Şimdiden sınav sayıları tartışılmaya ,yorumlar yapılmaya başladı. Yapılan yorumlar bütün iyi niyetlere rağmen zorunlu olarak olumsuzu işaret etmekte  bununda değişebileceği  söylenmektedir.
6- Disiplin Yönetmelikleri: İşte işin en can alıcı noktası burada saklıdır.Son 30 yılda ders geçme,sınav,devam ,devamsızlık,disiplin yönetmenlikleri onlarca kez değişti.Sınavlar,ikiye,üçe şimdilerde daha çok sayıya çıkarıldı. Kim için ? Çocuklarımız için....!
7- Sınavlar:Okullarda yapılacak sınavlar asla objektif olmayacaktır. Sebebi Türkiyeninin sosyal siyasal ve kültürel durumundan kaynaklanacaktır.
Sonuç: Bu çocuklar bizim çocuğumuz mu? Bu çocuklar robot mu? Yazık değil mi? Gözümüzden bile esirgediğimiz bu çocuklar? Bu sorulara, psikolog, pedagog, eğitimci, sosyolog ve diğer bilim dallarından uzman kişilerin cevapları esas alınarak bir yol haritası çizilmelidir.
Evet dünyanın hiç bir medeni ülkesinde eğitim sistemiyle kimse bu kadar hızlı,çabuk  ve ideolojik bakış açısıyla oynamıyor. Oynamazda. Burada Bakanlık yetkililerine şu çağrıyı yapmayı bir görev biliyorum.
Sayın Bakanım zatıalinizi "Entelektüel biri" olarak tanıdım. Entelektüel biride kendi kurumunun en yüksek organı olan "Milli Eğitim Şurasını" devreye sokar. Yarısı evet diyebilen, yarısını hayır diyebilen  kurumunuzun her kademesindeki işin ehli insanları bir araya getirir, sözünü esirgemeyen emekli olmuş tüm ilgilileri de çağırmak suretiyle  ciddi bir çalıştay yapar,  karar alır ,alınan karaları pilot bölgelerde uygular, elde edilen başarı durumuna göre ülke geneline yayar veya kaldırır. O zaman siz  "Türk Milli Eğitim Sistemine" en güzel iyiliği yapmış olursunuz.
Sayın Bakanım tarih sizi "Türk Eğitim Sistemine" yapacağınız bu çalışmalarla  kaydedecek ve gelecek kuşaklar size saygı duyacaklardır. Aksi halde çocuklarımız ve okullarımız deneme tahtası olmaya devam edecektir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.