21. yüzyılın birinci çeyreğini tüketmek üzereyiz. Kültürel yozlaşma, insanlığı bütün varlığı ile tesiri altına aldı. Artık bedenen obez ve ruhen olabildiğince duyarsız fert ve toplumlarla karşı karşıyayız. Bunlara birde plansız şehirleşme eklenince toplumsal hayat iyice çıkmaza sürüklendi. Bu çıkmazlar içerisinde maddenin ezici, yok edici baskısı ile hesaplaşmak, maddenin hâkimiyetine son vermek, ruhun saltanatını yeniden hayata hâkim kılmak her aklıselim kişinin ideali olmalıdır. 19. yy ortalarından beri insanlığı derinden etkileyen materyalist, pozitivist felsefe, maddeci dünya düzeni, insana ve insanlığa huzur vermedi, refah getirmedi. Buhranlarımız ile mücadele ederken “Varoluşsal sorunlarımızın üstesinden nasıl geleceğiz.” sorusuna genel kabul görecek cevap bulmak oldukça zor görünüyor.
Tam bu kırılma noktasında insanın varoluşunu tehdit eden bu sorunlara çözüm için, yine insandan mesuliyet duygusu ile isyan beklenilmektedir.
Maddenin, özellikle teknolojinin hızlı gelişmesi ve teknolojinin insan hayatını tamamen tesiri altına alması, ruhun ayaklanmasını kaçınılmaz hale getiriyor. İnsandan, boşluğa düşmüş ruhsal varlığını, ontolojik sorgulamalar ile artık yeniden harekete geçirmesi gerekiyor. Yeniden öze dönmek, insanın vicdanında veya cevherinde öz olarak duran mesuliyet duygusunun harekete geçmesi ile mümkün olacaktır. Mesuliyet duygusunun ruhta kemal bulması ve davranışa dönüşmesi, insanı yaradılışın özüne uygun bir zemine oturtacaktır.
Mesuliyet duygusunun fertlerde davranışa dönüşmesi ve şahsiyet sahibi fertlerin günden güne çoğalması ile toplumsal iyileşmenin gerçekleşmesi umut edilir.
Millet varlığımızı batının yuvarlandığı madde çukuruna düşmeden kurtaracak, ferdi varlığımızdan millet varlığımıza doğru yol aldıracak kemal hareketleri kimin rehberliğinde olacak. İşte can alıcı soru budur.
Acı içindeki topluma yeni bir ruh ancak maarif ile kazandırılır. Bu kurtuluş cephesinin mimarları, insanı yeryüzünde yeniden muazzez kılacak, Anadolu’dan başlayarak insanlığa yeniden umut olacak ideal insanı yetiştirecek olan mesuliyet abidesi, muallimlerdir. Anadolu’yu coğrafyadan vatana dönüştüren Yesevi Erenlerinin, Mevlana’nın, Yunus’un ve daha birçok adı sanı unutulmuş millet mistiklerinin ruhunu bu çağa yine muallimler taşıyacaktır.
Türk Milleti, Anadolu’nun işgal yıllarında muallimlerinin ruh ayaklanmaları ile harekete geçti. Mehmet Akif Ersoy bu muallimlerden sadece bir tanesiydi. Mücadele ve ahlak adamı Akif, özgürlük ve millet olma bilincini hitabeti ve şiirleri ile topluma şırınga ediyordu. Büyük dava adamının hülyalarını süsleyen muallim hangi vasıflarda olmalıydı?
İstiklalimizin Şairi Mehmet Akif Ersoy muallimi;
“Muallimim” diyen olmak gerekli imanlı
Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı. Dizesinde tarif etmiştir.
Evet, mesuliyet duygusu ile milletin önüne geçen muallim; imanlı, edepli liyakatli ve vicdanlı olmalıdır. Bu vasıflar onu toplumun dönüştürücü lideri haline getirecektir. Türk milletinin fert, aile, millet hayatını yarınlara salimen taşınması imanlı, edepli, liyakatli ve vicdanlı muallimlerin emekleri ile olacaktır.
Toplum hayatımıza ruh verecek olan muallim, mesleki sorumluluklarını, mesuliyet duygusu içinde öncelikle kendi iç dünyasında şekillendirmek zorundadır.
Filozofların veya toplum için kafa yoran düşünürlerin, bir toplum ütopyası ve onun çevresinde oluşturdukları sistemleri vardır. Nurettin Topçu da bir Türk mütefekkiri olarak milletimizin refah ve mutluluğu için bir sistem önerisinde bulunmuştur. Topçu’nun kurucu sisteminin ana binası maarif, onun taşıyıcı kolonları muallimler, temel prensipleri ise Türkiye’nin Maarif Davası kitabında ele aldığı maarif meseleleridir.
Nurettin Topçu muallimin mesuliyetlerini; “Muallim mesuliyetleri çoktur ve cemiyet hayatının her sahasına uzanmaktadır. Bir memlekette ticaret ve alışveriş tarzı bozuksa bundan muallim mesuldür. Siyaset, milli tarihin çizdiği yoldan ayrılmış, milletinin tarihi karakterini kaybetmişse, bundan mesul olan yine muallimdir. Gençlik avare ve davasız, aileler otoritesizse bundan da muallim mesul olacaktır. Memurlar rüşvetçi, mesul makamlar iltimasçı iseler muallimim utanması icap eder. Din hayatı bir riya veya taklit merasimi haline gelerek vicdanlar sahipsiz ve sultansız kalmışsa, bunun da mesulü muallimlerdir. Yüreklerin merhametsizliğinden, hislerin bayağılığından ve iradelerin gevşekliğinden bir mesul aranırsa; o da muallimdir. Yalnız kaldığımız yerde yalnızlığımızın mesulü o, imanların zayıfladığı devirlerde bu gevşemenin mesulü yine onlardır.” Şeklinde sıralayarak açık ve anlaşılır şekilde ortaya koymuştur.
Topçu muallim mesuliyetlerini sıralarken, “Bu kadar yükü muallime yüklemek, ilk bakışta fazla gibi gözüküyor. Lakin hepimizin ruh yapısı muallimin elinden çıktığı düşünülürse, hiç de yanlış değildir. Her şeyden evvel muallim, hayatımızın sahibi olmaktan ziyade sanatkârdır. Kullanıcısı değil, yapıcısıdır. Seyircisi değil, aktörüdür.” muallime fazla yük yüklenmediğini de izah etmiştir.
Muallim bir tahammül abidesidir. Sabır muallimin silahıdır. Muallim hiçbir eserini yarın göremeyecektir. Muallim çok uzak zamanlara seslenen ve akisleri yine uzaklardan duyandır. Muallimin kitabında başarısızlık olmaz. Sorun var ise, nedenlerini araştırır, düzeltir ve yenilenmiş hali ile topluma sunar. Muallim dönüştürücü liderdir.
Muallim ruhlara şekil veren sanatkardır. O’nun sanatkârlığı; sevgi, merhamet ve insanın yeryüzündeki halifeliğinin inşası bilinci üzerine bina edilmiştir. Muallim aynı zamanda ruh doktorudur. İnsan ruhunun ihtiyacı olan sevginin kaynağı olarak, fert ve toplumun yaralarına merhem olur. Ruhlar sanatkârı, maddenin aldatıcı ve soğuk yüzüne takılıp kalmaz. Muallim hiçbir zaman nefsinin arzu ve heveslerinin peşine gitmez, gidemez.
Muallim öğrencilerini ve hatta velilerini yarıştırmaz. Yarışmanın olduğu her yerde itip-kakma olduğunu bilir. Her yarışın insanda hırs kaynaklı kin, öfke gibi duyguları azdıracağının bilincindedir. Hiçbir öğrencisini yarışın doğal sonucu olan arbedeye kurban vermez. O öğrencisinin istidadı istikametinde rehberidir.
Muallim her daim toplum hizmetindeki hürmet abidesidir.
Muallim ben değil biz düsturu ile hareket eden, nefsi için değil, hep diğeri için yaşayan abide şahsiyettir.