‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi prodüksiyon, maliyet ve bütün giderleriyle şu ana kadar çekilen en pahalı prodüksiyon. Dizi için yeni bir Topkapı sarayı inşa edildi. Set, kostüm, dekor açısından da hiçbir masraftan kaçınılmamış. Bu kadar maliyete karşın dizi bekleneni verecek mi? Bunu zaman gösterecek. Fakat bu dizi tarihimizle ne kadar örtüşüyor bunu irdeleyelim.
Osmanlı’da şehzadeler sakal bırakamazdı. Padişah olunca sakal bırakıldığı için bu dizide henüz padişah olmayan ve babasının ölüm haberini alan ve henüz Şehzade olan Süleyman’ı biz sakallı görüyoruz. Oysa, Sultan Süleyman’ın sakalsız resimlerinin de olduğunu biliyoruz. Şehzadeyken ve olgunluk döneminde sakalsız olduğu, bıyıklı olduğu söylenir tarih kitaplarında. Sultan'ın sakalsız resimleri de vardır. Minyatürlerde de vardır. Fakat dizide sürekli sakallı olarak görüyoruz. Sultan’ı canlandıran Halit Egrenç’te çok yaşlı duruyor. Çünkü şu ana kadar izlediğimiz dönem, konunun geçtiği dönem Sultan’ın gençlik dönemi.
Harem sahneleri ise tarihimizle örtüşmüyor. Osmanlı’da hareme seçilerek alınırdı kızlar. Örf-adet-islami ilimler gibi konularda ciddi bir eğitimden geçirilirlerdi. ‘Muhteşem Yüzyıl’ da ise harem ve sarayın içindekiler çok rahat. Dizideki haremde bulunanların davranışlarının saray terbiyesiyle, Sultan’a saygı ve saray görgüsüyle örtüşmüyor. Osmanlı kültüründeki ’saray terbiyesi ve saray görgüsü, saray nezaketi hiçbir şekilde verilmemiş. Haremdekilerin başı açık. Oysa Osmanlı geleneğinde padişahın huzuruna bu şekilde başı açık, rahat bir şekilde çıkılmazdı. Harem kızları padişahın yüzüne bakmazlardı. Padişah sormadan konuşulmazdı. Sultan’ın sarayda yürürken Hürrem Sultanın “Sülüman” diye bağırarak Sultanın kucağına düşmesi, bayılması, bu sırada kadın kahya ve Kızağası’nın sessizce durup bakması izleyicilere inandırıcı gelmedi. Daha farklı, daha yaratıcı bir tanışma sahnesi bekliyordu herkes.
Hadım ağaları da aynı şekilde. Onlar da gayet rahat. Ellerini kollarını sallaya sallaya haremde geziyorlar. Onların da Haremde gayr-i ciddi, kıvırtan, saray terbiyesine uymayan tavırlarını görüyoruz. Vezirleri de devamlı sarıksız görüyoruz. Bunlar saray adabına uymazdı dönem. Dizide bu saray terbiyesine uyulmalıydı mutlaka ve bu saray terbiyesine önem verilmeliydi.
Dizinin senaryosu yazıldığında ya da cast oluşturulurken, tarihçilerle bağlantı kuruldu mu acaba bilmiyorum ama bunlar çok ciddi hatalar olarak göze çarpıyor. Tarihi bir dizi yapılıyorsa bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Büyük tarihi şahsiyetlerin hayatlarını sinemaya ya da televizyona yansıtmak kolay değil. Anlatılanların tarihi gerçeklikle çelişmemesi lazım. Dizideki saray bize ait olmayan bir saray orası kesin.
Kanuni Sultan Süleyman…46 yıl saltanatta kaldı. Tahttayken, cenk meydanlarında 13 büyük meydan savaşını yönetti, komuta etti. Türk tarihinin en 'muhteşem' kişiliklerinden birisi. Dizideki Sultan, ‘şimdilik’ sürekli haremde. Eğer sultan ele alınıyorsa tarihe adını ‘muhteşem’ olarak yazdıran bu padişahın savaşmaktan yorgun düşmüş, Bağdat’ı, Macaristan’ı, Zigetvar’ı fetheden, Avusturya kapısına dayanmış bu büyük Sultanın fetihleri acaba ilerleyen bölümlerde konu olarak geçecek mi? Bekleyip göreceğiz.
Sanatsal açıdan birşeyler yapılıyorsa ülkedeki sosyokültürel yapıyı da düşünmek gerekiyor. Toplum vicdanını düşünmek gerekiyor. Dizinin bu kadar eleştirilmesinin sebebi bu. Kanuni, yenilgi yüzü görmemiş, savaş meydanlarında ömrü geçmiş, deniz seferleri düzenlemiş, isyanlar bastırmış, cihana hükmetmiş bir cihan padişahı. Dizide anlatıldığı gibi ‘sevişmekten’ değil ‘savaşmaktan’ yorulmuş bir padişah. Bu eleştirilerin sebebi de bu. Herkes bu maliyetle bu cihan padişahını görmek istedi. Dizinin adı da ‘Muhteşem Yüzyıl’ olunca beklentiler büyüktü. Dizinin bundan sonrasını izleyip göreceğiz. Dizi bundan sonra ‘Muhteşem Yüzyıl’ı mı anlatacak yoksa ‘Muhteşem Harem!’i mi!?