Yıllar önce Fırfırik'de Koç Cağ Kebap'ın ve aynı zamanda Kanal 25 Televizyonu'nun da sahibi olan sevgili Kemal Koç ağabeyimiz için bir espri yapmıştık. 'Ancak işletmesinde yemek yiyenlerin, televizyonunda haberlerinin yayınlandığına' dair söylentiler vardı ve biz de bu söylentiler ışığında espri yapmış, şöyle demiştik:
Bir cağ ye, haberlerde çık
İki cağ ye, canlı yayına çık
Üç cağ ye, proğram yap
Dört cağ ye, canımı ye!
***
Dün gibi hatırlıyorum. Kemal ağabeyibu espri karşısında son derece olgun bir tavır sergilemişti. Doğrusunu isterseniz Fırfırik'e malzeme olan herkes gibi o da, bunun bir espri olduğunu düşündü ve gülüp geçmişti. Kemal ağabeyiyi dinlediğimizde az buçuk onu bu eyleminde haklı görmüş olsak da esprimizin şakayla karışık ciddi bir yönü de yok değildi. Ne de olsa o bir ticaretciydi ve doğal olarak da kafası 'ticaretane' çalışıyordu. 'Bana bir adım yaklaşana ben iki adım yaklaşırım' hesabı yani. Her neyse. Aslında konumuz ne Cağ Kebap, ne Kanal 25, ne de Kemal Koç. Konumuz yeme içme ve Basın!
****
Son zamanlarda dikkatimi fazlasıyla çekmeye başladı. Öncelikle teşekkür ediyorum. 10 gün içerisinde 4 basın toplantısı daveti aldım ve bu dördü de 'kahvaltılı'ydı! Önce MÜSİAD Başkanı Mustafa Güvenli, ardından Mega OFSET'in sahibi Murat Resuloğlu, ETSO Başkanlığı'na adaylıklarını nedense 'kahvaltılı' basın toplantısı ile duyurmayı tercih ettiler. Ardından Baro Başkanı Faruk Terzioğlu (Ben ona hep Farfaruk abi derim) kahvaltılı bir basın toplantısı düzenleyerek gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. Bu sabah da yine bildik bir adresten, MÜSİAD'dan bir 'kahvaltılı basın toplantısı' daveti telefonun mesaj kutusuna düştü.
****
Birileri herhalde '' Toplantıyı kahvaltılı ya da yemekli yap, yoksa haberin yayınlanmaz'' mı diye salık veriyor Toplantıyı tertipleyenler kahvaltıyı veya yemeği de araya sokuşturuyorlar. Salık verenler herhalim kahvaltıyı haber, yemeği de manşete çekmişler! Erzurum'da artık Basın toplantılarının ya yemekli ya da kahvaltılı yapılıyor olması, neredeyse 'emevi geleneği' gibi bir şey oldu. Bir toplantının yemekli veya kahvaltılı yapılması ilk defa olmuyor elbet. Meslek hayatında neredeyse 30 yılı deviren bir basın mensubu olarak bu tür toplantılara gitmişliğim yok değil. Ama işte asıl üzüldüğüm, son zamanlarda bu toplantıların hep o şekilde yapılması, kamuoyunda '' Kahvaltı veya yemek olmazsa o haber yayınlanmaz'' şeklinde oluşan, biraz da bizi aşağılayan ahh o kahrolası algı!
****
Üzülerek söylüyorum, özellikle de MÜSİAD, tabiri caizse bu işin ''cılkını'' çıkarttı.
Önce eski Başkan rahmetli Şefik hocamızın bize emaneti Mustafa Güvenli, şimdi de yeni başkan sevgili dostum Dr. Hüseyin Bekmez.
Artık MÜSİAD'ın bir toplantısı yok ki kahvaltılı veya yemekli olmasın.
****
Bir Basın mensubu için en sıkıcı toplantıların slayt gösterileri ışığında brifingler ve konferanslar olduğunu biliyorum. Selametlik A.Ü Rektörü Prof. Dr. Erol Oral'ın, MHP eski Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun ve eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Togay Gemalmaz'ın basın toplantıları çok 'sıkıcı' olurdu. Ha bir de bu yazıyı yazarken aa'dan emekli gazeteci ağabeyim Bedri Turhan hatırlattı, unutmuştum. İhracatçılar Birliği Genel Sekreteri Fikret Kabakuş da konuştuğunu haber edemez ama dinleyen olarak bizleri beyhuzur ederdi! Adeta adamın ölüsüne ölüsüne çalarlardı. Çoğusu, ''Bitse de gitsek'' dedirten haber mevzuları ve dahi mevzucularıdır bunlar. Elbette ki yemekli ve kahvaltılı toplantıların samimi bir hava verdiğine inanıyorum. Hele de 'zengin menü' lü bu toplantılar, sadece basın mensubunu değil, davet edilen her insanı etkiler. Sıcaklık katar en azından. Ama bu toplantıların sırf böyle bir etki yapsın diye yapılmasıdır ayıp kaçan. Hele de toplantı için gönderilen davetiyelerin altına parantez içerisinde büyük harflerle yazılan (YEMEKLİDİR) kelimesini ayıp oğlu ayıp bellemişimdir. Kısa tutulan ve mesajı net ve açık verilen bir toplantı, her zaman kahvaltılı veya yemekli basın toplantılarından evladır!
****
Bilinsin ki dört başı mamur bir kahvaltılı veya yemekli toplantı da olsa konuşmacı sıkıcıysa, basın mensupları için hem o yemek hem de o toplantı 'sıkıcı' demektir. Bu sıkıcılık da iticiliğe delalettir. Bazı 'toy' basın mensubu arkadaşlarım için farketmez ama bazılarımız için 'uyuz olma hali''dir. Hiç bilmezler ki ağzınla kuş tutsan, sırf yemek ve kahvaltı veriyorsun diye sana uyuz olunur, haberin kısa tutuluverilir, resmin sayfaya konulması bir anda unutuluverilir!
****
Özetle. Senin haberin haber olsun bir şekilde yayınlanır. Yok kahvaltıymış, yok yemekmiş, kimse de fazla bakmaz. Ama ''Hayır. Ben Erzurum'da öyle bir Basın oluşturdum. Ancak yemek veya kahvaltı yaparsam yazılıyorum'' diyorsan onu bilmiyorum. Haberciliği bıraktığımda bizim mahallede öyle şeyler pek yoktu!
---
Ha bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Erzurum'da beraber bal yemeyeceğin kadar, yemeği yiyilecek oğullar da vardır. Şakir Çoban, Yıldırım Altıntaş, Vakur Alemdar, Sadullah Kaya, Atıf Genç, Şahap Bucuğa, Selahattin Parlak, Hayati Bilge, Selami Didin, Mehmet Ali Ünal, Hasan Güney, Selami Bastem, Şimşek Akpınar, Erdal Kuşkay, Hüsamettin Yerli, İbrahim Aydemir, Sezai Erdoğan, Ayhan Buzlak, Cemal Şengel, Remzi Keteci, Doğan Alp, Gafur Yeniay, İbrahim Kırküzer, Ahmet Karadayı, Necmi Furuncu, Enver Mutlu, Rüstem Akdağ, şu anda aklıma gelen 'yemeği yiyilecek oğullar'dandır!