“Türkiye, sadece Türklere bırakılmayacak kadar önemli ve değerli bir ülke.”
Bu söz, 2000 yılında Viyana’da yapılan Avrupa-Balkanlar ve Ortadoğu konulu toplantıda, Amerikalı bir politikacı tarafından dile getirildi.
Cumhuriyet’in ilanından önce de aynen böyle düşünen Amerikalı politikacıların sayısı çoktu.
Bu sebeptendir ki, içimizdeki “işbirlikçilerden” aldıkları cesaretle açıktan açığa elde kalan Osmanlı yurdunun Amerikan mandası olmasını teklif edecek kadar cüretkardılar!
Yeni ve bağımsız bir Türk devletini kendi küllerinden yeniden vücuda getirmek adına istiklal kıvılcımını tutuşturan Milli Mücadele, Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ni şekillendirdiği günlerde de Amerikan mandasını hararetle ve ısrarla savunanlar, tıpkı bugün günlerdir kesintisiz biçimde televizyonlardan Amerika’daki seçimi ballandıra ballandıra konuşanların atalarıydı…
Donald Trump kazanırsa Türkiye şöyle kazançlı çıkarmış, Joe Biden kazanırsa Türkiye kaybedermiş!
Bu konuşmacılardan bazıları aymazlığı ve rezilliği öyle ileri boyutlara taşıyorlar ki, bilmeyen de sanacak ki Türkiye Amerika’nın 51. eyaleti!
Yahu birader, neredeyse Amerika’daki televizyon kanalları, seçimi bu kadar süre canlı yayında haber yapmıyor, üzerine yılışık yılışık yorumlar döktürmüyor.
Nedir bu Amerika aşkı?
İşte Biden kazandı.
Bazıları kara bağladı, bazıları da zil takıp oynuyor!
Ne yani Biden, Türkiye’den hazzetmeyen bir adam olduğu için hayırdır bize karşı harp mı ilan edecek?
Türkiye çaresiz ve eli kolu bağlı bir ülkenin adı mıdır ki, Amerika seçimleri birileri için ölüm kalım meselesi haline geliyor?
Ne yazık ki tarih, mütemadiyen tekerrür edip duruyor!
Çünkü ibret almasını bilmiyoruz da o yüzden…
Nazım Hikmet, 1919’daki Erzurum Kongresi’ni anlattığı Kuva-yi Milliye şiirinin bir bölümünde, o günkü manda meftunlarını ve onların nasıl bağımsız bir Türkiye’ye karşı çıktıklarını anlatmış.
Nazım, bugünü görseydi, hele hele de Amerika’daki seçimin sonucuna göre, Türkiye’nin istikbaline hüküm biçen sözde aydınları dinleseydi, kim bilir o şiirine hangi ilaveleri yapardı.
Sizce de bu dizeler bugünü de anlatmıyor mu?
“919Temmuzunun 23’üncü günü
Pek mütevazi bir mektep salonunda
n’ikad etti Erzurum Kongresi.
(….)
Erzurum’da on dört gün sürdü kongre:
Orda, mazlum milletlerden bahsedildi
Bütün mazlum milletlerden
Ve emperyalizme karşı dövüşlerinden onların.
Orda, bir Şürayı Milli’den bahsedildi,
İradei Milliyeye müstenit bir Şürayı Milli’den
Buna rağmen,
“Âsi gelmeyelim” diyenler vardı,
“makamı hilâfet ve saltanata.”
Hatta casuslar vardı içerde.
Buna rağmen,
“bütün aksâmı vatan bir küldür” denildi.
“kabul olunmaz” denildi,
“Manda ve Himaye…”
Buna rağmen,
İstanbul’da birçok hanımlar, beyler, paşalar,
Türk halkından kesmişlerdi umudu.
Yağdırıldı telgraflar Erzurum’a:
“Amerikan mandası altına girelim,” diye.
“istiklâl, diyorlardı, şâyanı arzu ve tercihtir, amma
Bu gün bu diyorlardı mümkün değil,
Birkaç vilayet, diyorlardı, kalacak elde,
Şu halde, diyorlardı, şu halde,
Memâliki Osmaniye’nin cümlesine şamil
Amerikan mandaterliğini talep etmeği
Memleket için en nâfi
Bir şekli hal kabul ediyoruz.”
Fakat bu şekli halli kabul etmedi Erzurumlu.
Erzurum’un kışı zorludur balam,
Buz tutar yiğitlerin bıyığı.
Erzurum’da kaskatı, dimdik ölür adam,
Kabullenmez yılgınlığı….”