Üç Öğretmen, Üç mektup…
Sosyolojik anlamda bölgenin fotoğrafı o kadar net çekilmiş ki, geriye geçmişi özetlemek kalıyor.
TERÖR…
Osmanlı’dan devralınan red ve inkâr politikalarının ana ekseni mi?
Adeta kodlanan
“Kimlik meselesi mi?”
“Doğu sorunu” olarak da nitelendirilen “Geri kalmışlık sorunu mu?”
“İrtica sorunu mu?”
“Feodalizm sorumu mu?”
“Dış güçlerin üzerimizdeki oyunları mı?”
Osmanlı İmparatorluğu’nun politikasına tepki olarak 1806-1921 yılları arasında 15 kürt isyanı tarihe düşülmüş. Cumhuriyet döneminde ise 1924 yılında Hakkari’de baş gösteren Nasturi isyanı sonrası 1984 yılına kadar 25 isyan hareketi kayıtlarda mevcut.
28 Ocak, bu günden tam 2 yıl önce; TBMM’nin Terör Raporu’nda, İmralı Süreci de dikkate alınarak “terörden hayatını kaybeden insanlarımız” ifadesiyle 35 bin 576 rakamına dikkat çekildi. 400 bine yakın insanın göç ettiği vurgulandı.
Sonra çeşitli öneriler sunuldu:
Pro-aktif bakış açısıyla terör ortamını yaratan, ona zemin hazırlayan unsurları ortadan kaldırmak için ekonomik tedbirler, teşvikler, istihdam, sosyal projeler ve özellikle gençlere yönelik demokrasi, özgürlükler, kültür, kimlik ve insan hakları bilincini geliştirecek çalışmalarla siyasal toplumsallaşmanın tekemmülü sağlanması hedeflendi…
Eğitim, Eğitim, Eğitim… denildi…
“Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesinin” altı çizildi…
Ve güçlenen malum yerel yönetimler ne yaptı? Çizilen krokilerle hain hendekler kazıldı, kahpe tuzaklar kuruldu, sonuç ortada…
Şurası bir gerçek ki; Günümüz medyasında sosyal anlamda ciddi bir şekilde yer alan sitelerde vatandaş özetle şunları haykırıyor:
Benim çoluk çocuğumun rızkından kesilerek;
Terör örgütüne destek verenlere verilen maaşları…
O hendeklerin açılmasında kullanılan iş makinelerine, akaryakıta harcanan paraları…
Elektriği, suyu beleş kullananlara…
40 TL’ye toprak analizi yaptırıp da tarlasında, arazisinde hiçbir uygulama işlem yapmadan dönüm başına 400 TL alanlara… v.s
HAKKIMI HELAL ETMİYORUM!
Yukarıdaki öneriler arasında “Medya’nın Uyarılması” da vardı…
Amerika’da, İngiltere’de, İspanya’da yaşanan çeşitli terör olaylarının nasıl kitlelere ulaştığı hususuna dikkat çekilerek denildi ki, “terör haberlerini verirken ihtiyatlı yaklaşın!”
Bizim akıllılar ne yaptı?
Toplumda şiddet içeren BÜTÜN OLAYLARI yok “futbol terörü”, yok “stadyum terörü”, yok “trafik terörü” yok “kapkaç terörü” gibi iri puntolu başlıklarla saf saf terör kavramını yaygınlaştırarak gerçek terör olayları ile bu türden toplumsal olaylar arasındaki sınırı ortadan kaldırdılar…
Sözü konu olan toplantılarda bizzat dile getirdiğim, karşı olduğum, uyardığım Erzurum’dan bir örnek;
“Erzurum’da teröristler yol kesti..”
“PKK Erzurum’da minibüsü taradı..”
“Erzurum’da teröristler 3 tırı ateşe verdi.. “
şeklinde başlıklarla verilen haberlerin içeriğine bakıldığında, şehrin coğrafi ve merkezi yapısı itibariyle gerçeği yansıtmadığı gibi, başlık ve spotların basiretsiz, tecrübesiz, bilgisiz, beceriksiz ajans sorumluları, muhabir ya da kullanıldığı yayın organındaki editör veya sayfa sekreterlerince bilinçsiz bir şekilde değerlendirildiği ya da bazı yayın organlarının özellikle ön plana çıkardıkları vurgulanması gereken çok özel bir konu…
Öyle ki, bunlar arasında, yıllardır kendini mülki idareye “gazeteci” diye yutturan, bazı belediyeleri söğüşleyen hatta terör örgütünün paylaşım sitelerinde övgüyle boy gösterenleri bir süre yanlarında çalıştıran “gasteciler” bile var…
“Kimin ekmeğini yerse onun şarkısını söyleyen” bu tipler, bir bakarsın sözde yayın organında günün ve gücün şartlarına göre “Oh ne Alââ!” mübalağasıyla ilgili şahsı ve makamı toplum nezdinde küçük düşürmeye çalışır, gücün el değiştiğini fark edince de yayınlarıyla yan değiştirip müthiş fırıldak olurlar…
Bizimkiler de, bilge (!..) danışmanlarının bilgilendirmeleriyle alır onları baş köşeye oturturlar…
Ne diyeyim?
Bu arada sırası gelmişken bir konuya daha değinmekte fayda var. Son birkaç aydır yapılan operasyonlarla ilgili olarak, günaşırı veya iki üç günde bir TSK’ya dayandırılarak bir iki Ajans, etkisiz hale getirilen terörist sayısını kümülatif (toplayarak) veriyor. Bu aklı kim vermişse TSK ilgili birim veya Ajansa, bu denli sıklıkla verilen toparlama rakamsal değerlendirme de yanlış.
Bu vatana, birliğine, bütünlüğüne kurşun sıkanların etkisiz hale getirilmesi veya benim ifademle gebertilmesi yüreklere su serpebilir ama sürekli toplayarak servis edilen haber mantığı doğru değil…
Konuyu fazla dağıtmadan, çok değerli bir dostuma, gururla öğretmen yetiştirdiği öğrencilerinden gelen 3 ayrı mektubu kendi izinleriyle aktararak genel değerlendirmenize bırakıyorum:
Hani illa da eğitim denmişti ya…
Mektup 1
Hocam merhaba!
Okulunuzdan …’da mezun oldum. Şu an Diyarbakır’da çalışıyorum. Burada yaşananlar çok acayip. PKK sempatizanı öğretmenler sürekli grevde, okula gelmiyorlar… Çocuklar bile derste pkk savunuyor. Gayet rahat ve özgürler, biz korkarak sokakta yürüyoruz. Ben sağıma soluma bakıyorum sürekli. Yani buradaki yerli halk krallar gibi yaşıyor. Olan başka yerlerden gelip burada çalışmak zorunda olana oluyor. Üstelik o okula gelmeyen hocalar kahraman ilan ediliyor ama bizi çocuklar saymıyor bile
.......
İki yıldır buradayız hocam. Lojmanda kalıyoruz. Sürekli tehditler geldi. Ön lojman camının penceresini bile açamıyoruz. Tüm Türkiye’den özel harekat polisleri ve diğer polisler burada aç susuz buldukları yerde yatıyorlar… Sürekli onlara yemek hazırlıyoruz, çok acayip bi durum.. Sanki savaşa gitmiş gibiyiz Allah yardım etsin!
Mektup 2
Değerli hocam öncelikle o mübarek ellerinizden hürmetle öpüyorum. Ben bir kürt evladınızım. Bugün paylaştınız videodaki yorumunuz beni çok duygulandırdı. …..’de ellerinizden öperek ayrıldığımızda söz verdiğimiz gibi vatana millete hayırlı insan olma gayretiyle çalışıyoruz. Bu soysuzlar vallahi kürte yaşam hakkı vermiyorlar. Nereden geldiklerini bilmediğimiz daha önce hiç görmediğimiz bir tayfa bunlar… Tehditle korkuyla buralara korku salmışlar. Bunların kürtle kürtlükle alakaları yok… Size yörede yaşayan biri olarak başımızda geçenleri anlatacam affınıza sığınarak. Seçimlerde köylerimize silahlı adamlarını bıraktılar, hemen her ailede bir çocuk seçim günü bunların ellerindeydi. Ve bu ara bizleri kürt olarak da görmüyorlar, ticaret yapmamıza, mülk almamıza izin vermiyorlar. Çocuklarımızın beyinlerini yıkıyor bizlerden uzaklaştırıyorlar. Yörede bu zehre karşı panzehir olma gayretindeki insanlarız. Rabbim devlete zeval vermesin. Beş yıl boyunca bizleri bunlara yem etti çözüm diye. Şimdi sahip çıkmaya başladı. Rabbim devletsiz bayraksız bırakmasın bizleri. Sizden rica hocam duanızda bizleri unutmayın. Çünkü burda neler çektiğimizi bir Allah biliyor. Üzüldüğümüz tek konu Türk kardeşlerimiz bizleri de o soysuz bir avuçla karıştırıyor. Vallahi devlet halkı burda yalnız bırakmasaydı bu soysuzlar bu kadar derin havlamazlardı. …. mezunu evladınız, hürmetle ellerinizden öperim.
Mektup 3
Canımın içi hocam. Doğuda öğretmen olmak mı ah ne zor. Size 5 yılda yaşadıklarımı azcık yazayım. Madde madde yazacağım ki vaktinizi almayayım
1. Sınıfa girersin Atatürk resmi yok hatta yerinde apo nun resmi
2. Nerelisiniz diye sorarlar. Malatya ve ötesiyse ülke dışı derler
3. O kadar çok sempatizan öğretmen var ki bayrak törenine inmez
4. Bu öğretmenler öğrenciyi kışkırtıp
5. Türk edebiyatı dersinde Türk kelimesi geçince sınıfta tartışma çıkar
6 ………….
7. Nevruzda okulda öğrenci kalmaz
8. PKK gençlik kolları temsilcisi olan öğrencilerim var
9. Halaylar oyunlar gelenekler görenekler hep kürdistan ve apo üzerine
10. Bileklikler saatler aksesuarlar sarı kırmızı yeşil
11. Onlara göre biz kendilerini dışlıyoruz
12. Her sene bir kaç öğrencim dağa çıkıyor
13. Her dersin sonu siyasete bağlanır. Bu kadar siyaset dolu bir gençlik görmedim ben. En çok canımı yakan da devlet kapısından ekmek kazanan insanların vatana ihanet etmesi... Burada kocaman bir kayıp gençlik var. Burada yıkılmış hayaller hatta kurulmayan hayaller var.. Burdaki gençlerin yükü ağır. Boş olan zihinleri ile ve bu yükleri ile yanlışı seçiyorlar. Ah hocam ah doğuda öğretmen olmak öz vatanında gurbeti yaşamaktır. Tüm bunlara rağmen ben evlatlarıma kıyamıyorum. Dağa gitmesinler diye sınıf geçiriyorum. Onlara doğruları göstermeye çalışıyorum...
Bir de en büyük sorun şu. ....lütfen buna dikkat...köylerde ücretli öğretmenler çalışıyor genelde. ve o küçücük bedenlere pkk enjekte ediliyor... Belirli bir zaman sonra biz doğruyu anlatsak da iş işten geçiyor…
Offffff çok yazdım kusura bakmayın. Bunlar şimdi aklıma gelenler. .
Yazımı tamamladığım şu dakikalarda Diyarbakır’ın Sur’dan da son dakikalar düşüyor bültenlere…
Bölgede 39 gündür mahsur kalan ve Mehmetçik tarafından kurtarılan kürt vatandaşı yaşlı çiftin dudaklarından dökülen ilk ifadeler şöyle: “Onlar Müslüman değil…”
Evet, yukarıdaki mektuplarda da altı çizilmişti; onlar kürt değil, kürtlükle de alakaları yok.
Yıllardır bu terör örgütüne her türlü desteği sağlayan, silah mühimmat akıtan Suriye, Lübnan, Yunanistan, Rusya, ABD, Fransa, İngiltere, İran gibi ülkeleri, Ermenileri bu millet artık çok iyi biliyor.
Kürt kardeşlerimizin de bu durumu net algılaması gerekiyor.
Eğer içeriden destek sağlanmazsa oluşturdukları kendi kan çukurlarında boğulacaklardır.
Siyasi anlamda da yeni Anayasa’nın partiler üstü bir anlayışla biran önce neticeye kavuşması elzemdir.
ağzına sağlık