Çalışmış olduğum yabancı bir şirketin yılsonu eğitim toplantısında iletişimle ilgili almıştık. Eğitim aslında bize iletişimin kendi günlük hayatlarımızda kullanabileceğimiz iletişimin altın anahtarlarını sunuyordu.
Birgün akşama doğru bir yakınım bir hastanenin acil bölümüne yatmış, işittim yanına gittim, iki genç doktor, yirmiye yakın hasta ve elliden fazla hasta yakını! Lütfen şöyle bir gözünüzde canlandırın! İki genç bayan doktor karşısında hizmet bekleyen yetmişe yakın göz sizi takip ediyor! Doktora soru bile sorma şansınız yok; her tarafa yetişmeğe çalışıyorlar, hem kızgın hem meraklı ve acımasız gözler arasında!
Daha tecrübeli olduğunu düşündüğüm doktora yaklaştım; “Doktor Hanım, bu kadar yoğunlukla başa çıkabildiğiniz için sizi tebrik ediyorum, keşke elimden bir şey gelebilseydi size yardım edebilseydim” dedim, hastamın yanına döndüm. Bir dakika sonra yanıma geldi hastamın neyi olduğunu sordu ve hastamla ilgilendi!
Bir akşam oldukça yoğun bir kafeteryada iki garson elliden fazla kişiye yetişmeğe çalışıyorlar. Her kafadan bir ses çıkıyor, azarlamalar, sıramı niye verdiniz gibi bir sürü itirazla karşılaşan garsonlar hem yorgun hem de “vallahi istifa eder giderim, kalırsınız öyle” modunda çalışıyorlar. Yanımda aynı şirkette çalıştığımız birisi bayan birisi erkek iki arkadaşım var! Garsonun duyabileceği şekilde “kolay gelsin, ne kadar zor ve ne kadar önemli bir iş yapıyorsunuz, tebrik ediyorum, bu kadar insana yetişebilmek büyük bir başarıdır” anlamında bir şeyler söyledim. Bir dakika sonra garson yanıma geldi ve ne istediğimizi sordu. Biz orada yaklaşık bir saat kadar kaldık ve garson iki defa daha ihtiyacımız olup olmadığını sordu!
Geçen hafta yaşlı bir adam dalmış, bisiklet yolunda yürüyordu. Arkasından oldukça yüksek hızla gelen genç bir çocuk yaşlı adama çarpacaktı ki; zorla kurtardı. Ve bisikletinden inen genç neredeyse yaşlı adamı dövecekti, yetiştik elinden aldık. Birkaç kelime ile nazik olmasını anlatmağa çalıştığımda az kaldı benimle de kavga edecekti. Dinlemiyor, empati yapmıyor, durumu anlamağa çalışmıyordu. Bir avuç hırs, kin ve öfke her tarafını kaplamıştı! Yazık, bu insanlar bu hale nasıl gelmişler diye üzüldüm, kahroldum.
Bireysel psikoloji, çocukluk, eğitim, iş, sosyallik ve toplum (çevre)den söz ediyor.
Davranmalarımızda eğitimin önemini öğretim ve eğitim kurumlarımızın, medyamızın bize vermeleri gerekir.
Doktora şiddet, aile içi şiddet, toplumda insanların birbirlerine şiddet göstermelerinin altında yatan ana sebep; eğitime uzak kalmamızdır. Ne devlet ne birey olarak üzerimize düşeni yapmıyoruz!