Fransızca autorité/otorite kelimesi okunuş biçimiyle dilimize yerleşmiş bir kelimedir.Otorite kelimesi; yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücünü siyasi veya idari elinde bulunduran yetke, sulta veya velayet anlamınadır. Yine mecazen de çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş, başarılı kimselere; “bu işte o otorite sahibidir” denir.
Güç kullanmaksızın insana yapmayacağı şeyi yaptırma diye tanımlayacağımız otoriteyi sınıflandıracak olursak; ilahi otorite ve beşerî otorite, akla dayanan otorite ve akıl dışı otorite, erdemli otorite ya da erdemsiz otorite diye üçe ayırabiliriz.
İlahi otoritenin kaynağı Allah’tır ve bu otorite mutlaktır. İnsan ilahi otoritenin meşruiyetini akla dayalı ve erdemli bulur. Bunun için de ilahi otoriteye inanan insan bu otoriteye dıştan şiddet ve zorlamayla değil, rızaya ve saygıya dayalı, içten ve gönülden uyar. İlahi otorite de bu anlayışı insana telkin eder. Aquinalı Thomas’a göre beşerî otoritenin kaynağı devlet, ilahi otoritenin adına yeryüzünde onun temsilcisi olan kiliseye tabi olmalıdır. Onun bu anlayışına karşı bizde ilahi otorite adına (kilise, halife, imam, şeyh, veli, mehdi, gavs, kutup gibi adlarla ortaya çıkılsa da) Allah’tan başka hiç kimse yetki sahibi değildir ve yeryüzünde Allah’ın temsilcisi yoktur. Sadece tebliğcisi, hatırlatıcısı vardır. O da Tanrı elçileridir. Kur’an’da Allah, peygamber ve ehli beyt adına ne teokratik ne de Kureyş kabilesinin yönetim hakkının olması adına aristokratik bir yönetim biçimi vardır.
Beşerî otoritenin kaynağı devlet ve kolektif bilinçtir. Bu otorite ise değişebilir, göreceli ve eksik bir otoritedir. Bu otoriteye bağlılık dıştan gelen bir bağlılıktır. Devlet otoritesi kanun ve kurallar ile kendisini saydırır ve uygulatır. Toplum düzen ister. Düzen için de otorite gereklidir. Sosyal birliğin üyesi olan insan içinde bulunduğu toplumda dışlanmamak ve yabancılaşmamak için gerek ahlaki gerekse yazısız devlet yasasını ve hukuk kurallarını temsil eden töreye uyar. Bu uyma kolektif bilinç sayesindedir. Ortak bilinç ya irade yoluyla ya da benimsetilme yoluyla olur.
Beşerî otorite akla uygun ve erdemli olduğu zaman kabul edilen, yaşatılması ve korunması gereken otorite olur. Erdemli, akla dayanan ve akla uygun beşerî otorite adına iş gören kişi; insanın mutluluğunu ve adaletini koruyacak, zulmetmeden ve görevini kötüye kullanmadan adilce yönetmeyi bilecek kadar temiz ruhlu olduğu sürece bu gücü doğru kullanabilir. Yine o, korku yaymayan, baskı kurmayan, sihirli yetenek sahibi olmayan, eleştirilen, hukuki ve ahlaki açıdan sorumlu tutulan ve hesap verendir.
Akla dayanmayan ve erdemsiz olan otorite bu anlayışın tersi olduğu için reddedilen otoritedir. Çünkü bu otorite hak, hukuk ve meşruiyet içermez. Bunun adı otorite değil, zorbalık, tiranlık, despotluk ve diktatörlük olur. İnsanlık tarihi bu örneklerle doludur.
Ailede baba ve anne de erdemli, akla uygun otorite sahibidir. Bu otorite bile zaman zaman kötüye kullanılmaktadır. Yine sanat, bilim, felsefe, ilahiyat, yönetim ve ticari gibi hayatın her alanında yeterlilik sahibi olanlar da akla uygun otorite sahibidir. Hak etmeye dayanan otoriteleri ahlaki ve hukuki anlamda değerli bulunmasına rağmen layüsel yani sorgulanamaz değildirler.
Peki insanı erdemsiz ve akıl dışı otoriteye (despotluğa, tiranlığa ve diktatörlüğe desek daha doğru olur) hangi yollarla boyun eğdiririz?
Akla uygun olmayan güç ve otoritenin etkisinde kalma iki yolla olur.
Birincisi; insanın akıl yanını baskı altına almak için ona fizik yanının çaresizliğini, tehdit altında olduğunu ileri sürerek boyun eğmesini, itaat etmesini, kendine olan güvenin ortadan kalkmasını telkin etmektir. Fizik yanımızın tehdit altında olması akıl yanımızın boyun eğmesini sağlar. Otoriteye boyun eğmek demek bütün yetenekleri kullanamamak ve kendini değersiz bulmak demektir.
İkincisi ise; insanın güç ve otoriteye boyun eğmesi için üstü kapalı onun iktisadi, siyasi, dini, sosyal ve psikoloji yönüyle muhtaçlığını ve zayıflığını hissettirerek vaatler de bulunmaktır.
Erdemsiz, akıl dışı otorite sahibi nasıl bir tutum içerisinde kendisini ele verir?
Akıl dışı otorite sahibi, insanın her türden zayıflığından yararlanarak onun üzerinde korku ve güç kurar. Kendisi ise eleştirilmeyen, sorumsuz davranan ve sual sorulmayandır. Yine bu otorite sahibine göre kendi dışındaki insan; maddi ve manevi gücü olmadığı için aciz, yeteneksiz, baskı kurmada güçsüz ve korkulmayandır.
Bunlara ilave olarak güç ve akıl dışı otorite karşısında kalmanın en temel nedeni kendimize karşı kayıtsızlık tutumu içerisinde olmamızdır. Kendimizi güçsüz ve küçük görmemize neden; kendimizin önemi ve biricikliği duygusunu yitirmemiz, kendi dışımızda belirlenen amaçlar için araçlar haline gelmemiz, pazarda satılacak bir mal ve nesne gibi görmemiz, kendimize yabancılaşmamızdır. Bilgi kıtlığı, yoksulluk, cehalet, batıl inançlar, ölümlü oluşumuzu öne sürerek bu inancın din adına istismar edilmesi, kişileri putlaştırma, Tanrı hakkında gereğince akıl yormama gibi anlayışlar yabancılaşmayı daha da perçinlemektedir.
İnsanın bu anlayıştan kurtulması için öncelikle kendinin değerli ve amaç bir varlık olduğuna inanmasıdır.
Yine insanın iyilik, güzellik, mutluluk, doğruluk ve erdemli hayatın kendi elleriyle, akıl ve alın teriyle kazanılacağına inanmasıdır.
Yeter ki; insan sevgi gücünü, inancını, onurunu, kendine güvenini ve hürriyetini korusun.
Erdemli olmayan bir otoritenin yaptıklarına destek veren bir millet "kutsal devleti"n mafya devleti olmasına göz yummaktadır.
Müslüman ülkelerin neredeyse hiçbiri adalet ve demokrasiye izi vermemektedir.
Müslümanlara müslümanların adaletsizliğine sessiz İslam dünyasının gayri müslimler tarafından müslümanlara yapılan haksızlıklara karşi çıkardıkları sesi kimse ciddiye alamaz.
Örneğin, Filistin.
Burada 1.5 milyar müslüman adalet ve hak savunması yapamıyor. Çünkü hemen hemen hepsinin eli kirli.