İnsanlar içinde niceleri sessizce göçmüştür, kimileri hiç tanınmadan, kimileri arkasında yaralar, yaralılar bırakarak, kimileri acılarla şiddet, kimileri ise baki kalan kubbede hoş bir seda!
Celal Amcam, babamların kuzeni; teyzelerinin oğlu!
On yaşlarındayım, Celal Amcam otuzlu yaşlarda; Hasankale’de küçük kaplıcaya gitmişiz, Celal Amca, Fahrettin Amcam ve ben; sekiz on genç kaplıcada azıyorlar, kaplıca zaten küçük ve biz kenarda bile otururken rahatsız oluyoruz, gençliğin verdiği enerji ile boğuşuyorlar, bağırıyorlar! Celal Amca bir iki defa “gençler” falan dediyse de kimse dinlemedi! Celal Amca kalktı, kaplıcanın kapısını arkadan örttü, zırzayı çekti! Gençler şaşırmışlardı; Celal Amca’ya baktılar, o gayet sakin; “Gençler bakın burası Allah’ın bizlere bahşettiği büyük bir nimet, hem şükredip, hem de hep beraber birbirimizi rahatsız etmeden burayı kullanacağız, hepimizin hakları var, ben sizin, siz benim hakkıma saygılı olmalıyız” dedi. “Sevgili Peygamberimiz gibi hayatı boyunca kimseyi rahatsız etmemiş bir insanın ümmeti olarak, güzelce, nazikçe buradan faydalanacağız, değil mi?” dedi. Çocuklar “evet amca” gibi küçük sessiz kelimelerle teyit ettiler ve sonra suda öyle yavaş hareket ettiler ki, suda sanki hiç kimse yokmuşçasına bir sessizlik ve sakinlik oluştu!
Bu üst iletişimin örneğidir! İnsanlarının hem akıllarına, hem mantıklarına hem duygularına hitap etme şeklidir ki; karşınızda bir aptal veya çok katı duygulu bir insan yoksa başarı muhakkaktır!
Celal Amcam iletişim konusunda mutlak bir modeldi!
Tımar yaylasına ailece pikniğe gitmiştik; orada çocuklarla, büyüklerle, gelinlerle iletişimine dikkat ettim; ölçülü, öğretici, eğitici, yumuşak, uzlaştırıcı, hakkı tavsiye edici ve bunları ruhunda hissederek yaşayan bir insandı!
Yaylaya gidince biraz uzaklaştım ve havaya bir mermi attım; amacım etrafta ayı varsa uzaklaşsın ve muhtemel bir tehlikeden korunalım, istedim. Tabii ailece tepki çektim; Celal Amcam; “Çocuklar bırakın, adet neyse Tevhit onu yapsın” dedi. Büyüklerden birileri yemeği yapmak isterken; “Büyükler izin verin gençler hizmet etsinler” gençlere de “Haydi isterseniz siz de oturun; Tevhit çalışsın” diyerek yemeği bana yaptırmıştı. Kimseyi kırmadan, incitmeden, yöneterek, yönlendirerek!
Küçük şeylere güldüğünü, espriyi anlayacak bir beyni olduğunu biliyorum.
Çok küçüklüğümde aile içi anlaşmazlıklara çağrılan bir isimdi; Celal Amcam! Fahrettin Amcamla çok iyi anlaşırlar, uzun sohbetler ederlerdi. Ortak özellikleri insanların kötü günlerinde ellerinden geldiğince yanlarında olmak ve anlaşmazlıklara müdahil olarak çözmeye çalışmaktı!
Otobüs durağında bir minibüsün aynası yüzüne çarpmış ve Celal Amca’yı hastanelik etmişti! Ziyaretine koştuk; sanki yatakta yatan o değildi! Bize kaderden, bu olayın kendisinin bir imtihanı olduğundan, şoförlerin eğitimsizliğinden söz etmişti! Bir ihmal ve cahillik sonucu olan bu kaza için kızgın değildi, öfkesi yoktu, gayet sakindi! Bu hareketi bile eğitim seviyesini gösteriyordu; bakış açısı müthişti!
Kariyeri, ekonomisi ne olursa olsun akrabalarıyla ilişkilerini hep sıcak tutmuş, ilgilenmiş, gerektiğinde ikili görüşmeler yaparak sorunları çözmeğe çalışmıştı!
Aile meclislerinde, taziye evlerinde, bayram ziyaretlerinde, hatta piknikte çantası ve çantasında birkaç kitabı hep olurdu ve on dakika veya daha kısa süre kitap okur ve insanlara örneklerle okuduklarını açıklamaya çalışırdı. Buna yüzlerce kez şahitliğim vardır!
Bir sene önce ziyaretine kardeşlerimle beraber gitmiştik; biraz rahatsızdı, yorgundu! Güleryüzü, mütebessim bakışları gençliğindeki gibiydi. Konuşmalara karışmıyordu, vakti gelince namazını eda etti; biz kalkmak için izin isteyince “Oturuyor, sohbet ediyoruz, biraz daha kalın” diye teklif edince kırmadık, ziyaretimizi uzattık, elimi uzun süre ellerinde tuttu, bırakmadı! Çok mutlu görünüyordu; endişeleri ve korkularını eminim ki gençliğinde yenmişti. Şiddetten hiç hoşlanmamış, üzücü olaylarla savaşarak takdire mütevekkil olarak boynunu eğmişti!
Bana ya Tevhitçim, ya Tevhit can diye hitap ederdi. Büyük küçük herkese ya abla, ya ağabey ya gardaş diye hitap ederdi; nazikti!
Dünyaya hep iki çeşit insan geldiğine inanan şair Nef’i gibi düşünen bir insanım; sadece iki grup insan vardır; iyi insanlar, kötü insanlar!
İyi insanlar; insanlara faydalı olanlar, insanlara zarar vermeyenler, kötü insanlar insanlara zarar veren veya faydası olmayan insanlardır!
Celal Amcam iyi bir insandı!
Etrafını kendi çapında kötülüklerden, kötü işlerden uzak durmaları için teşvik eder, uyarırdı! İnsanların birbiriyle anlaşabilmeleri için öncülük yapardı!
Güzel yaşadı, güzel göçtü!
Benim ismen Fatihalara kattığım yüz veya daha fazla insandan birisi olarak aklımda model ve güzelliklerini yayarak hatıralarını canlı tutmak görevim olduğuna inanıyorum!