Kara kutu, başka insanlara tahammül edememektir.
Bu her insanda bir nebze bulunmaktadır.
Konu ramazan ve oruç olduğunda da kara kutu daha şımarık ve daha saldırgan olmaktadır.
*”Ben tiryakiyim”!
*”Beni oruç sıkıyor”!
*”Ben oruçken tahammül sınırım düşüyor”!
Genelde bu tür itirafları kendimize yapmayız.
Keşke yapabilsek!
Başkasının kalbini kırdıktan sonra üçüncü şahısların eleştirisinde kısmen kabulleniriz.
Keşke kırmadan, dökmeden, bağırıp çağırmadan kara kutumuzu kontrol etsek de orucumuza, ramazanımıza söz söyletmesek!
Stresli işte çalışabiliriz, yoğun olabiliriz, şeker hastası veya daha fazla mazeretimiz olabilir; kızıp, sinirlenip, kavga etmemize, bağırmamız için sebep ve mazeret değildir!
Yapmamız gereken orucun ulvi manasını keşfetmek üzere nefsimizi karşımıza alarak kendimize izah edip, kara kutumuzu kontrol etmek.
Nezaket ekseni dışına taşırmadan, kırıp dökmeden, ulvi bir ibadet yaptığımızı unutmamak!
Ağzımızdan çıkan bir hakaretin, bir küfürün, bir başka insanın kabini kırmanın bize yükleyeceği kul hakkını nasıl temizleyebiliriz ki?
Hem Allah(CC) rızası için oruç tutup cennete gitmek isteyelim, hem kul hakkı olarak cehennem riskini üstlenelim. Arada müthiş bir tezat teşkil ediyor!
Aile hayatımızda, iş hayatımızda, trafikte, yayan fark etmiyor; sinirliyiz!
Haklı olmamız nezaketi terk etmemizi gerektirmediği gibi haklı olarak kavga etmemiz de orucumuzu kurtarmıyor!
Peygamberimiz (SAV); “Kavgada ölen iki kişiden ölen de kalan da cehennemdedir” diye buyuruyor. Soruyorlar; “Ya Resulullah, ölenin suçu neydi? “O da sağ kalsa diğerini öldürecekti” buyuruyor!
Bu “ben” var ya bu“Ben”; başkasının haklı olduğunu kabul etmiyor, haksız olduğunu düşünmüyor!
Gücüne güveniyor ya da güçsüz görünmek istemiyor veya gücünü sınamak istiyor! Her halükarda nefis haksız!
Mağazaya alışverişe giriyorsun, esnaf sinirli…
Trafikte insanlar asabî!
Kırmızı ışıkta bekliyorsun; arkadaki daha sarı yanmadan kornaya asılıyor!
Belki de artistlikten, desinler ki “gardaşım sinirli” diye yapıyor! Desinler ki; “tiryaki”.
Gençliğimizde ikindiden sonra Gez Mahallesi’nde bir fırının önüne kavga seyretmeğe giderdik. Fırıncı sinirli, müşteri kızgın; ekmeği sanki aslanın ağzından alacak; konsantrasyonu, kaplan gibi; göz dönmüş, hırs müthiş(!)
Evlerde ise iftara yakın şeytan tuzağını kurmuş bekliyor; bir kıvılcım sıkıntılı hasarlara sebep olabiliyor!
Peygamberimiz Efendimiz (SAV); “Sinirlenince ayaktaysan otur, oturuyorsan arkana yaslanmayı” buyuruyor!
Onlarca yıl oruç tutan insanda daha çok oruç bilincinin oluşması gerekiyor!
Çünkü orucun mükâfatını Allah (CC) verecek!
Sabır, nezaket, yumuşak huyluluk edeb’dendir!
Kızgınlık, sinirlilik, öfke, kabalık ise şeytandan!
Tercih biz kullara kalıyor!
Oruç sadece yemeği, içmeği, cinsi münasebeti terk etmekle olmuyor!
Orucu güzel ahlakla süsleyebilmek ne güzeldir!
degerli abimiz ceyhanda o güzel sohbetlerini ne güzel dinlerdik.sağol....