Sağlam inanç üzerine kurulu ahlak yapısı; insanlarda yüksek karakter oluşturur!
                                                                                                       M. Tevhit Gülseven
 
Ormanlara baktığınızda ağaçların birisi gür, birisi cılız, birisi eğri büğrü ama gene de ağaç! Ve ağaç ne kadar uzun yaşarsa yaşasın bir gün her canlı mahlûkat gibi vadesi gelip kesilerek kereste olmaktan ya da yanmaktan kurtulamıyor.
Ecdadın dikmiş olduğu; gölgesinde onlarca kişinin barındığı, çayını kahvesini yudumladığı ve asırlara meydan okuyan köklere sahip çınar ağaçları da maalesef günü geldiğinde aynı akıbetten kurtaramayacaklar.
İlahi kanun ve nizamın bir sonucu olan ölüm, bütün canlıların tadacağı bir akıbet; kurtuluş yok!
İnsanoğlu ile ağaç bu noktada ne kadar da birbirlerine benziyorlar.
İmam Gazali Yöneticilere Altın Öğütler isimli kitabının Mukaddimesinde ağaçtan bir örnek veriyor:
“Temiz olan kalbinize iman tohumunu ekmiş, o tohumu geliştirip büyütmeniz için size imkân vermiştir. O tohumu, kökleri yerin en derinliklerine, dalları ise gökyüzünün en yüksek tabakalarına ulaşacak bir ağaç olana kadar itaat suyu ile sulamanızı size emretmiştir. İman ağacının kökleri kalpte sabitleşmez, dalları da itaat ile kuvvetlendirilip sağlam hale getirilmezse, üzerine ölüm rüzgârları estiğinde, yıkılma tehlikesinden korkulur. Zayıf bir iman son nefeste kökünden kopar”!
İşin esası; Allah’a, Allah katında geçerli iman ve itikat yanında “Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak”. Hûd 112.
Kendimizi doğduğumuz gün dikilen bir ağaç kabul ettiğimizde, ahır zamanımızda devrilmemek için kökümüzü sağlamlaştırmamız icap eder.
Kökün sağlamlığı için iman, itikad ve ibadet yeterli mi?
Kökü beslemek için bunlar gerekli ama beslediğimizi korumak için yeterli değildir. Kökün korunması, sahibine faydalı olabilmesi ise doğru söz, helal lokma ile olur.
İnsanları dünya menfaati için kandırmak, dünya menfaati için yaptığımız işlere haram karıştırmak kul hakkıdır.
Siyasi veya dünyevi istikbal için emanete ihanet etmek, yalan söylemek, kandırmaya çalışmak ağacın köklerini zayıflatır ve belki de ölmeden önce ağaç yıkılır gider.
Din adamlarının, ilim adamlarının, hukuk adamlarının, devlet yöneticilerinin hatta yazar, düşünce, fikir adamlarının bildiklerini söylememesi önce kendileri için zulüm değil midir?
Kul hakkına, devlet malına tenezzül etmekten daha kötü bir çürümüşlüğe örnek var mıdır?
Ticaret hayatımızda, memuriyetimiz ve derecesi her ne ise, siyasi hayatımız var ve meslek edinmişsek; işlerimizi öyle bir yüksek karakter seviyesinde sürdürmeliyiz ki; yarın ağacımızın kökü, dalı, budağı, meyvesi bugünkünden daha gür ve sağlam olsun.
İlla bir şey olmamız, bir mevkie gelmemiz, illa bir şeyden çok para kazanmamız şart mıdır? İlla tanınmamız şart mıdır?
Şart ve elzem olan; doğru ahlaka ve karaktere sahip olmamızdır.
Ne insanlar ve bu insanların içinde ne değerler geldi geçtiler; hiç kimse tanımadı, tanınmadılar! İsimsiz kahramanlar geldi geçtiler, belki vakaları var ama adları yok!
Ne kahramanlar, ne Karun gibi zenginler geldi geçtiler de şimdi esemeleri bile okunmuyor.
Nedir içimizdeki bu hırs, bu arzu?
İnsanları zayi eden ve kökünü kurutan; arzulardan sıyrılamamak değil midir?
Evini namusuyla zor bela kazanabildiği üç beş kuruşla geçindirmeğe çalışan kahraman değil midir; sizce?
Sağlam inanç üzerine kurulu ahlak yapısı; insanlarda yüksek karakter oluşturur!
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.