Dr.Gönül Ateşsaçan, “Tüm dünyada sadece al bu ilacı iç zayıfla, bu çayı iç kilo ver gitsin dönemi çoktan bitti. Önemli olan kolay ve kalıcı vermek. Sağlıklı beslenip, bolca sıvı tüketirken, egzersiz yapmak ve en önemlisi de, işin püf noktası aslında bilinçaltını zayıflatmak. Kişi hızla detoks yapıp kilo verirken , beden değişirken, zihin de buna eşlik etmelidir. Eski kayıtlar, eski alışkanlıklar değişmedikçe, kilolar kalıcı olarak gitmez, ne yazık ki direnir. Bilinçaltı temizliği ile açlık hissetmeden, kolayca kilo vermek için SCİO(manyetik biyorezonans yöntemi), bilinçaltı olumlama, hipnoterapi yöntemleri uygulanmaktadır” dedi.
Kişilerin “Kilo verip tekrar geri alıyorum… zor kilo veriyorum…. belli bir kilodan sonra kilo veremiyorum….Çok az yesem de bir türlü zayıflayamıyorum…. Metabolizmam yavaş, ne yapsam olmuyor…Kalçalarım çok geniş, her şey, denedim olmuyor” şeklinde kilo vermekle ilgili şikayetlerde bulunduğunu anlatan Ateşsaçan, “Duygularımız, salgı bezlerini ve dolayısı ile hormonları etkiler. Kimyasal bir iletişim aracı olan hormonlar dalgalandıkça fiziksel bedenimiz etkilenir, değişir. Bedenimiz söylediklerimize inanır ve yapar. Bilinçaltı kalıplarımız da duygusal durumumuzu yönetirler. Kısaca hormonlarımız düzenli çalıştığı sürece sağlıklıyız.
Herkesin bilinçaltında yatan, şişmanlığı yaratan neden kişinin farkında olarak veya olmayarak yaşadığı travmalar sonucundadır.Yaşadığımız duygusal travmalar bedenimizi değiştirir.Doğal olarak herkesin şişmanlığı da kendine özgüdür .Peki siz, kendi şişmanlık nedeninizi öğrenip , bunu çözmek ister misiniz? Kilo etrafınızda bir duvar gibidir. Duvarda neler var, bir bakalım isterseniz: Utanç, öfke ,kızgınlık, küçümseme, haksızlık, kurban olma , baskı, değersizlik?Peki sizdeki hangisi?Düşünün bakalım ne zamandan beri kilolusunuz, şişmansınız? Hep böyle kilolu muydunuz? Doğumdan sonra?Ergenlikten sonra?İşinizi değiştirdikten sonra?Çocukluktan bu yana?Menopozdan bu yana?İşten ayrıldıktan sonra? Sevgiliniz sizi aldattıktan sonra? Eşinizden ayrılınca ? Anne babanız ayrıldıktan sonra? Zamanını hatırlamıyorsunuz…
Gereğinden fazla ve sağlıksız beslenirken bedeninize korku yayılır; sağlıklı ve dengeli beslenirken bedeninize sevgi hakim olur. “Kilo vermek sorun değil , ancak geri almak çok hızlı ve kolay oluyor ” diyorsanız; unutmayın ki önceki diyetlerde , korkunun yerine sevgi geçememiş demektir. Sadece diyet yapmışsınız! Sevgi bedene hakimse kilo verdikten sonra tekrar kilo almazsınız, bedeninizle ilişkiniz bozulmaz ve kilonuzu geri almasınız.
Ne yazık ki Diyet=Kilo almaktır. Kısıtlamalar, olumsuzluklar bilinçaltı tarafından algılanmaz. Olumsuzu bilinçaltı parçalar, anlamsız hale gelir. Örneğin kilolu birisine “yeme kilo alırsın” derseniz kişi yeme komutunu almaz, sadece “ kilo” yu yaşamında var eder! Doğru olan “sağlıklı besleniyorsun ve hergeçen gün daha inceliyorsun” derseniz , olumlu telkin sayesinde kolayca kilo verilebilir.” Diye konuştu.
Yemek yemenin bağımlılık yarattığını ve mutlu ettiğini söyleyen Dr. Ateşsaçan daha sonra şunları kaydetti; “İçimizdeki boşluğu doldurur, geçici rahatlık ve güven verir.Yedikleriniz organik, taze, az pişmiş ise ve öğün saatinde yenildiyse sorun yok; kısaca doğru saatte gerçek besin ise sorun yok. Fazla yemek yeme kendimize bir şiddet uygulamasıdır. Sindirim sistemi çalışırken tüm sistemler yorulur; sindirim, dolaşım, tiroid, pankreas,safra kesesi ve karaciğer hepsi yorgun olur! Yemekten sonra kalp hızlanır, pankreas çalışır, kan şekeri düşer hafif üşüme ve uyku hali olur. Sindirim vücudu en fazla yoran faaliyettir. Yemekten hemen sonra bu nedenle koşulmaz, yüzülmez.
Böbrek üstü bezinden salgılanan stres hormonu olan kortizol hormonu negatif duyguları güçlendirme özelliğine sahiptir. Araştırmalar sonucunda stres altındaki insanların zamansız atıştırmalarına "teselli yemeği"adı verilmiştir.Teselli yemeğine sıkça başvuranlara ise "duygusal yiyiciler" denilmektedir. Biliyor musunuz neredeyse her iki kişiden biri “duygusal yiyici”dir. Duygusal yiyicilik, yaşamımıza girmeyen veya hissedemediğimiz sevgi ve ilgi için hayatın tatlılığını deneyimleyemediğimiz için yerini yiyecekle , yiyeceklerin tatlılığı ile doldurduğumuz yemek alışkanlığı. İçinizdeki büyük boşluğu içeri bir şeyler atarak doldurmaya çalışırsınız. Ancak sizin içinizdeki boşluğun tam olarak neden olduğunu bilmemenizden ve boşluğun büyüklüğüne göre içeriye attıklarınız da bedeninizle beraber gittikçe büyür.Buna son vermek sizin, aslında bilinçaltınızın elinizdedir.”
Kişilerin “Kilo verip tekrar geri alıyorum… zor kilo veriyorum…. belli bir kilodan sonra kilo veremiyorum….Çok az yesem de bir türlü zayıflayamıyorum…. Metabolizmam yavaş, ne yapsam olmuyor…Kalçalarım çok geniş, her şey, denedim olmuyor” şeklinde kilo vermekle ilgili şikayetlerde bulunduğunu anlatan Ateşsaçan, “Duygularımız, salgı bezlerini ve dolayısı ile hormonları etkiler. Kimyasal bir iletişim aracı olan hormonlar dalgalandıkça fiziksel bedenimiz etkilenir, değişir. Bedenimiz söylediklerimize inanır ve yapar. Bilinçaltı kalıplarımız da duygusal durumumuzu yönetirler. Kısaca hormonlarımız düzenli çalıştığı sürece sağlıklıyız.
Herkesin bilinçaltında yatan, şişmanlığı yaratan neden kişinin farkında olarak veya olmayarak yaşadığı travmalar sonucundadır.Yaşadığımız duygusal travmalar bedenimizi değiştirir.Doğal olarak herkesin şişmanlığı da kendine özgüdür .Peki siz, kendi şişmanlık nedeninizi öğrenip , bunu çözmek ister misiniz? Kilo etrafınızda bir duvar gibidir. Duvarda neler var, bir bakalım isterseniz: Utanç, öfke ,kızgınlık, küçümseme, haksızlık, kurban olma , baskı, değersizlik?Peki sizdeki hangisi?Düşünün bakalım ne zamandan beri kilolusunuz, şişmansınız? Hep böyle kilolu muydunuz? Doğumdan sonra?Ergenlikten sonra?İşinizi değiştirdikten sonra?Çocukluktan bu yana?Menopozdan bu yana?İşten ayrıldıktan sonra? Sevgiliniz sizi aldattıktan sonra? Eşinizden ayrılınca ? Anne babanız ayrıldıktan sonra? Zamanını hatırlamıyorsunuz…
Gereğinden fazla ve sağlıksız beslenirken bedeninize korku yayılır; sağlıklı ve dengeli beslenirken bedeninize sevgi hakim olur. “Kilo vermek sorun değil , ancak geri almak çok hızlı ve kolay oluyor ” diyorsanız; unutmayın ki önceki diyetlerde , korkunun yerine sevgi geçememiş demektir. Sadece diyet yapmışsınız! Sevgi bedene hakimse kilo verdikten sonra tekrar kilo almazsınız, bedeninizle ilişkiniz bozulmaz ve kilonuzu geri almasınız.
Ne yazık ki Diyet=Kilo almaktır. Kısıtlamalar, olumsuzluklar bilinçaltı tarafından algılanmaz. Olumsuzu bilinçaltı parçalar, anlamsız hale gelir. Örneğin kilolu birisine “yeme kilo alırsın” derseniz kişi yeme komutunu almaz, sadece “ kilo” yu yaşamında var eder! Doğru olan “sağlıklı besleniyorsun ve hergeçen gün daha inceliyorsun” derseniz , olumlu telkin sayesinde kolayca kilo verilebilir.” Diye konuştu.
Yemek yemenin bağımlılık yarattığını ve mutlu ettiğini söyleyen Dr. Ateşsaçan daha sonra şunları kaydetti; “İçimizdeki boşluğu doldurur, geçici rahatlık ve güven verir.Yedikleriniz organik, taze, az pişmiş ise ve öğün saatinde yenildiyse sorun yok; kısaca doğru saatte gerçek besin ise sorun yok. Fazla yemek yeme kendimize bir şiddet uygulamasıdır. Sindirim sistemi çalışırken tüm sistemler yorulur; sindirim, dolaşım, tiroid, pankreas,safra kesesi ve karaciğer hepsi yorgun olur! Yemekten sonra kalp hızlanır, pankreas çalışır, kan şekeri düşer hafif üşüme ve uyku hali olur. Sindirim vücudu en fazla yoran faaliyettir. Yemekten hemen sonra bu nedenle koşulmaz, yüzülmez.
Böbrek üstü bezinden salgılanan stres hormonu olan kortizol hormonu negatif duyguları güçlendirme özelliğine sahiptir. Araştırmalar sonucunda stres altındaki insanların zamansız atıştırmalarına "teselli yemeği"adı verilmiştir.Teselli yemeğine sıkça başvuranlara ise "duygusal yiyiciler" denilmektedir. Biliyor musunuz neredeyse her iki kişiden biri “duygusal yiyici”dir. Duygusal yiyicilik, yaşamımıza girmeyen veya hissedemediğimiz sevgi ve ilgi için hayatın tatlılığını deneyimleyemediğimiz için yerini yiyecekle , yiyeceklerin tatlılığı ile doldurduğumuz yemek alışkanlığı. İçinizdeki büyük boşluğu içeri bir şeyler atarak doldurmaya çalışırsınız. Ancak sizin içinizdeki boşluğun tam olarak neden olduğunu bilmemenizden ve boşluğun büyüklüğüne göre içeriye attıklarınız da bedeninizle beraber gittikçe büyür.Buna son vermek sizin, aslında bilinçaltınızın elinizdedir.”
Editör
Son Güncelleme: 10.01.2014 12:40