Seçimler yaklaşırken; eski seçim heyecanlarının artık olmadığını görüyorum. Heyecanların daha çok seçileceklerde olduğu bir gerçek!
Seçim ekonomisi dev bir para harcaması demek!
Devlet harcıyor, devletin siyasi partilere verdiği para harcanıyor, seçilecekler harcıyorlar, seçileceklerin destekçileri kendi geleceklerine yatırım amaçlı harcıyorlar!
Aslında her kesim; devlet de dahil yüzde doksan dokuzu kendi geleceğine yatırım amaçlı harcıyor!
Her kesimin yatırımı geriye dönse de devletin yatırımı dönmüyor! Yani vatandaş ödediği vergilerin çarçur edilmesine alkış tutuyor!
Ateşe atılan kendi parası değil mi; “kime ne?”, alkışlar da seyreder de!
Burada gönül isterdi ki; inanan davası için harcasın, yatırım için değil!
Seçilecekler, seçildikleri takdirde görev sürelerince gelir olarak kazanacakları rakamların çok üzerlerinde para harcıyorlar!
Seçilemezler ve iktidar tarafındaysalar sıkıntı yok! Bir şekilde telafisi elbette mümkündür!
Seçilemez de muhalefet tarafında olanlar yandı; beklenti artık başka bahara!
Elbette destekçi olup da geleceğine yatırım yapacaklar da öyle!
Banka kredisi çekip; seçimde harcayıp; seçimden sonra iki gözü iki çeşme ağlayan, dairesinin gittiğini, evini ipotek yaptırdığını, arabasının pert olduğunu söyleyen başkan adayı ve destekçilerini bilirim!
“Ne uğruna” diye sorabilirsiniz? El cevap; “dava uğruna” ya da “hizmet uğruna” dır!
Oysa kapitalist sistemde dava adamı yoktur; bu yüzden dava için para harcamaz!
Amaç (dava) zaten; paradır!
Para kazanmak için para harca!
Daha ateşli taraftarın cevabı ise; “partim için feda olsun” dur!
“Biz bu yola başımızı koyduk, paranın sözü mü olur” da duyabileceğimiz repliklerdendir!
Ön adaylar, aday adayı adaylar, kontenjandan adaylar derken kesinleşen adaylar yağlanarak ve de gazlanarak çıktıkları meydana iki ayrı grupta toplanabilirler!
Bu tipler bir önceki seçim sonuçları üzerinden ve iktidar partisi olma avantaj ve garantisi üzerinde oturma eylemine başlamış olanlardır!
Diğerleri de seçim sonuçlarını garanti göremeyen; iki ihtimalli bahis sonucu bekler gibi uykusuz geceleri oldukça fazladır. Bu tipler de sürekli “projelerinden” söz edenlerdir!
Bir ara artık “proje” sözünün yerine başka bir kelime icat edilemez mi diye TDK’na dilekçe yazmak bile istemiştim!
“Proje” bir sallama yarışı şekline dönüştü mü; rahmetli Teyo Pehlivan aklıma geliyordu, dinlerken gülmemek için kendimi zor tutuyordum! Nasıl da projelerini açıklarken ciddi görünürler(!).
Projelerin içerikleri ne Türk Milleti’ne tarihini, tarihi sorumluluğunu, tarihte uğradığı haksızlıkları, katliamları, kendisine Ermenilerce isnat edilen iftiralara cevap niteliğinde hatırlatacak kalıcı bir sanat eseri vaat etmiyor!
Vatandaş Allah’a şükür (!) ki sisteme alışmış!
Dinliyor; hak veriyor!
Bir şeyler bekliyor?
Konuşmuyor!
Sormuyor! Daha doğrusu soramıyor? Ya kurnaz, ya korkak; öne çıkmak istemiyor!
Kendi oyuyla bazılarının hala kazandığını, seçtiğini sanıyor!
Küresel sistem işliyor!
Çarklar dönecek, burada dava falan yok artık!
Namuslu olmak, namuslu adam olmak, ülkesini canından çok sevmek, ülkesini sadece güzelleştirmek amacı taşımak, Allah rızası için iş yapıyor olabilmek burada bir kriter midir; onu da bilemiyorum!
Böyle adaylar mutlaka vardır; ama sistem onları kabul etmiyor! Aday olamıyorlar! En başta yatıracak paraları yok! (Parası yoksa seçilmek neyine diye düşünebilirsiniz(!)
Kriterlerin içinde; “ulusal adam”, “küresel emperyalizm karşıtı”, “bağımsızlığı şiar edinmek”, “mazisinde para konularında tıkanıklık olmamak”, “işinde birinci dereceden uzman”, “ Türk Kültürüne vakıflık” diye başlıklar var mıdır, dersiniz?
Bazı iller için bazı arkadaşlarımız bazı isimleri köşelerinde tavsiye ediyor; ileri çıkarıyorlar! Sonra üzülüyorlar! Bu arkadaşların samimiyetlerinden şüphe duymuyorum!
Ancak; şunu iyi bilmek lazım; çünkü format uygun değil!
Küresel format!
İşleyecek!
Biz de göreceğiz!
Şu anda küresel bir projenin formatı atılmış ve işleyişine bakıp bakıp seyrediyoruz!
Bize, bu formatta biçilen görev budur; seyretmek!
Ve hepimizde bu format içerisinde; formata uygun davranıp; seyrediyoruz!
Gidenler, götürülenler, kaybolan değerler umurumuzda bile değil!
Doğrular için ufuk kararmaz. Akıntıya, doğru kürek çekerek yazılmış hoş bir yazı tebrikler.