Bu yazı 27 Mart akşamı kaleme alındı. Muhtemeldir ki yayınlandığında Türkiye'deki seçim sonuçları kesine yakın sonuçlanmış olacak.
Eylül ayından başlayarak devam eden ve 30 Mart akşamı sonuçlanan seçimlerin tarih sayfalarına bırakacağı izler sanırım derin olacak ve yıllar sonra bu dönemi yazacak olanlar, yaşananları hayretle müşahede edeceklerdir. Bu nedenle süreci maddeler halinde özetlemeye çalışacağım.
1- Seçime katılan 25 partiden sadece dört tanesi sesini halka duyurabildi.
2-Yapılan seçimler büyük paralar gerektirdiği, harcamaların çokluğundan anlaşılabilir olduğu, parasız seçimin yapılamayacağı, seçim süresince harcanan milyarlardan anlaşıldı.
3-Televizyonlar, yazılı basın ve internet dünyası büyük oranda iktidarın destekçisi oldu. Bu nedenle İktidar partisi sesini duyurmada ön sırada yer aldı.
4-Aday belirleme çalışmaları özellikle AKP tarafından yapılırken ilan edilen kriterlere de uyulmadığı gözlenirken, başlangıçta görkemli salon toplantılarıyla adaylar halka duyuruldu. Muhalefet partileri aynı başarıyı gösteremedi.
5-2002 den beri iktidarda olan parti aday kıtlığı çekmesi gerekirken normalden fazla aday adayı çıkardı, buna karşılık CHP ve MHP aday kıtlığı çekti. Bu konunda sosyologlar tarafından araştırılması gerektiği gözlendi.
6-Seçim yerel seçim olmasına karşılık, yapılan çalışmalar özellikle AKP tarafından genel seçim havasına sokuldu. Seçim bir devir teslim değil de bir istiklal mücadelesi şekline Başbakan tarafından ülkeye kabul ettirildi.
7- Yapılan propagandalarda ülkenin iç ve dış borçları, sanayileşme hamleleri, şehirleşme, eğitim, sağlık gibi problemleri küçük toplantılar hariç konuşulmadı. Bu ise AKP'nin işine yaradı.
8-1969 seçimlerinden beri takip ettiğim seçim konuşmalarının içeriği; en kırıcı, en sert söylemleri, en hakaret içeren cümleleri ile doluydu. Hiç bir seçim döneminde bu kadar ağır sözler meydanlarda söylenmemişti.
9-Teknolojinin seçim sonucuna etkisi bu seçimde oldukça fazla idi. Taşıma imkanlarının fazla olmasıyla mitinglere özellikle iktidar tarafından son derece çok insanın götürülmesi buna imkan verdi.
10-Yine bu seçim büyük oranda partiler arasında değil AKP ile Cemaat arasında geçti. Çünkü Başbakan tüm mitinglerinde birinci sırada "Cemaati" hedef aldı. Cemaat ana muhalefet partisi muamelesi gördü. En ağır hakaretlere muhatap oldu.(Haşhaşiler,alim müsveddesi, Şia benzetmesi ve hain damgası)
11- Bu seçimin diğer önemli maddesi kasetler savaşı idi. Onlarca kaset internet üzerinden servis edilerek AKP'ye karşı kullanıldı. Fakat Başbakanın ustalıklı seçim stratejisi bütün bu kasetleri boşa çıkarmanın ötesinde seçmene şunu söyletti: "Bu başbakan bunları asla yapmaz, İftira ediyorlar".
12-CHP bir türlü değişen Türkiye gerçeklerine göre bir seçim stratejisi ortaya koyamadığı gibi Başbakanın oyunlarına gelerek onu takip etmek zorunda kaldı.
13-CHP yeni bir şey söylemeliydi. Maalesef söyleyemedi. Söyledikleri de kamuoyunu pek de ikna edemedi. Evet Kılıçtaroğlu beklenenden çok fazla miting yaptı ama CHP'nin kalıplarını kırıp yeni bir "vizyon ortaya koyamaması" bunda etkili oldu.
14-CHP aday belirlemelerinde geç kaldığı gibi bazı yerlerde yeterli adayı bile bulmakta zorluk çekti. CHP'nin eskiden çok oy aldığı doğu illerini BDP'nin elinden alma çabalarına ise rastlanmadı. 1987'lere kadar etkili olduğu Doğu illerinde CHP neredeyse yoktu.
15- MHP klasik söylemlerin dışında merkeze gelmek, geniş mütedeyyin kitlelerle kucaklaşmak, onların içinden partiye yeni güçler katmak için aday belirleme sürecinde fazla istekli olmadı. Halbuki bu açılımı yapabilseydi durum farklı olabilirdi.
16-MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli son yılların en enerjik seçim çalışmalarını yapmasına karşılık zaman zaman belirlenen adayların ve il genel meclis üyelerinin toplum tarafından pek tanınmamış olmalarından dolayı istenen etkiyi elde edemedi.
17-Elbette MHP bu seçimde oyunu artırarak çıkacaktır. Ancak asıl olan iktidarı göğüslemektir. Bu konudaki çabalarının yetersiz olduğu gözlendi.
18-BDP bölge partisi olmayı sürdürdü. Onlar için hedef kafalarındaki fikirlerin hayata geçmesi idi. Bu nedenle çalışmaları bu doğrultuda oldu. Bunu da seçim meydanlarında zaten söylediler. Bu ülkenin bölünmesi yönündeydi. Ortaya çıkan haritada bunun bir göstergesi oldu.
19- Eğer bu ülkede bir paralel yapıdan söz edildiyse birde üçgen yapıdan söz edilmeliydi. Bu BDP'nin söylemi idi. Ancak Başbakan nedense bu konuşmalara ve üçgen yapıya bu seçimde hemen hemen hiç değinmedi.
20-Suriye olayı ve gelinen savaş durumu ülkenin geleceğini de etkileyecek pozisyonda olmasına rağmen bu seçimde bu konu irdelenemeyen mesele özelliğini korudu.
21- Hiç şüphesiz bu seçimin galibi "Başbakandır". 17 Aralıkta başlayan "yolsuzluk ve rüşvet" sürecini kendi lehine çevirmeyi bildi. Böylece aleyhte gibi görülen durumu lehine çevirerek seçimin galibi oldu.
22- Bu seçimin kanaatimce tek galibi başbakan olmasına karşılık kaybedeni; hoşgörü, kardeşlik, iyi niyet ve erdemli olmak ilkesi oldu.
23-Elbette bu seçimin gerçek kaybedenleri olacaktır . Yıllardan beri Türkiye'de İslami söylemler, dini telkinler en çok yara alanların başında gelir. Diyanet işleri Başkanlığının yayınladığı bildiriyle işin tuzu biberi oldu. Dini gurupların bir birine karşı söylemleri hiçte iç açıcı değildi.
24-Duygusal kırılmalar yaşandı. Bunun telafisi inanın zor olacaktır. Özellikle Nurcuların ve özelde Fetullah Gülen hareketi bu işten büyük yara almıştır. Mahallede, işyerinde, evde, arkadaş çevresinde, kardeş olanların arası bozulmuş, birbirlerini ciddi anlamda suçlamışlardır.
25-İnternet medyası etkili olmuş beş yıl önce başlayan kasetler savaşı terse dönünce iktidarın hışmına uğrayarak Twıttır ve Yuo Tube kapatılmıştır. Bu ise özgürlük algısının ne olduğu yönündeki algıların değişmesine sebep olmuştur.
26-27 Mart'ta Youtube'ye düşen Dışişleri Bakanlığındaki toplantının ses kaydının yayınlanmış olması Devletin bir siber savaşla karşı karşıya olduğunu gösterdi. Bu haberi yayınlayanlar bulunup mutlaka cezalandırılmalıdır. Bunun için devlet; tüm reflekslerini göstererek yeni bir savunma stratejisi, iktidar ve muhalefet konsensüsüyle devreye sokmalıdır. Devlet bu acziyetten kurtulmalıdır.
Sonuç olarak bu seçim alışılmışın dışında hoş olmayan söylemlerle geçmiş,dostluklar yara almış, yapılan yanlışlıklar su yüzüne çıkmış, kişisel arzular toplumsal arzularla yer değiştirmiş, dünün arkadaşları birbirini ihanetle suçlamış, yolsuzlukların üstü örtülmüş, ülkenin bir tarafında gelecek nesilleri etkileyecek olaylarının perdelenmesine neden olmuştur. Ancak şu bilinmelidir ki " hırs gelir göz kararır,hırs gider yüz kararır" ilkesi tarihe yeniden not düşülmüştür.
Allah Türk Milletini ve Türk Devletini Tüm Kötülüklerden Koruması Dileklerimle...