Biliyorum Ahmet Albayrak beni kale almayacaksınız, ama keşke bu yazıyı okusanız…

Şeker stoku!

Ne ben Ahmet Albayrak’ı tanırım ne de Ahmet bey beni tanır…

Yeni Şafak, benim gazetecilik mesleğimdeki çatı kuruluştur.

Çok isterdim orada yazı yazmayı; ama nasip olmadı…

Öyle bir zaman gelmişti ki, Yeni Şafak sırf maşeri vicdanın sesi olduğu için bir gece Ahmet Albayrak’ın evi basıldı!

Hakim de savcı da gardiyan da aynı urbayı giyinmişti…

28 Şubat’tı; besbelli ki bizim cenah bedel ödeyecekti…

İlk önce Ahmet Albayrak o bedeli ödedi…

Sonrakiler o bedel üzerine inşa olunan tahıl ambarlarına bekçilik ettiler.

Ahmet Albayrak gibi sistem, bizi de başak tarlası gibi biçti…

Eyvallah…

Mukadderat dedik…

Ahmet Bey…

Biliyorum köprülerin altından çok sular aktı gitti; sen de artık eskinin tutakaka adamı Ahmet değilsin.

Ne ala…

O vakit gel sen de bugünün senin dostlarınla buluş.

Hoş biliyoruz da tut ki senin şeker fabrikaların var; hatta bu fabrikalarında on binlerce ton stok şekerin var.

Ama Ahmet Bey, iddia olunduğu gibi eğer sen bize Çifte Minareli Medrese’de “İman ayetleri” dinletirken öbür yanda istifçilik yaptıysan iki elim yakanda olur bilesin…

Her sayfasını ayrı bir heyecanla okuduğum benim Yeni Şafak’ım lütfen kirlenmesin, temiz kalsın.

Ahmet Bey, biliyorum artık o kadar güçlü o kadar güçlüsünüz ki ölümü bile yenmeye namzetsiniz.

Bu sebeple artık mali polisten de siyasi polisten de korkunuz yok.

Değil mi ki siz artık korkunun mirasınız!

Ahmet Albayrak…

Dün bizim şehrimizde “iman ayetlerinin yazıldığı” hatları bizlerle buluşturdunuz.

Var olun, sağolun…

Ama ben hala Ahmet Bey’den bir açıklama bekliyorum…

Ama ikimizi birbirine yakınlaştıran bir durağın

Ben Doğuluyum, Ahmet bey Karadenizli…

Muhtemelen merak edenler çok olacaktır. Ben 1983 yılında Milli Gazete’nin Doğu Anadolu temsilcisiydim ve o tarihlerde Yeni Şafak yoktu.

Biz vardık Konsey’in süvarilerine karşı yalın kılıç meydanda…

Görüyorum Ahmet Albayrak artık küresel bir medya patronu olmuş.

İstediğinde birini asıyor, istediğinde ipten alıyor.

Biliyor musunuz canım ne çekti…

Acı bir soğan ıslatılmış bir ekmek…

Çünkü o bir gece evinden gözaltına alınan Ahmet Albayrak eskiden olsaydı hiç mi hiç bu kadar kaba ve nobran olmazdı…