ŞİDDET VE CEHALET ÜRETMEDE REKORA KOŞUYORUZ!

Nüfusumuz seksen milyonu aştı. Artan nüfusla beraber sıkıntılarımız da bir o kadar büyüdü.

Hukuk, eğitim ve demokrasi konusunda uluslararası yarışta çok gerilerde kaldığımız bir gerçektir.

Son yıllardaki suç sayılarında görülen artış, yapanın yanına kâr kaldığı türünden uygulamalar, eğitimdeki sancılar “Artık bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodrum” mısralarını çağrıştırmaktadır.

Ülkeyi yönetenlerle, yönetime talip olanların siyasi kavgaları, seviyesi düşük polemikleri, ülkenin gerçek meselelerini görmezden gelme tavırları sorunların hızla büyümesine yol açmaktadır.

Haber kanallarındaki kan donduran cinayet haberleri toplumun nereye sürüklendiğini gözler önüne sermektedir. İnsanları eğitmesi ve onlara mesajlar vermesi gereken TV dizileri sanki de ateşin üzerine benzin dökmekteler. Silahın, cinayetin, değerlerimizle örtüşmeyen sahnelerin yer aldığı programlar bu işin tuzu biberi olmaktadır!

Yan bakma, trafikte yol vermeme gibi basit bahanelerle insanlar acımasızca katledilmekte, dört yaşında masum bir çocuk dahi hunharca bıçaklanmaktadır.

Kadın cinayetlerindeki artışın önüne geçilememesi câni ruhlu insanların sayısındaki artışı ve eğilimi göstermektedir.

Son dört yılın şiddet olaylarındaki artışın % 69 seviyesine çıkması elbette ki tesadüfi değildir.

Yunus’un, Mevlana’nın sevgi diliyle suladığı ülkemizde bu şiddetin, bu gidişatın sebeplerini araştırmak ve çözmek durumundayız.

Cahil kitlelerin hoşnut olduğu bu manzaralar sosyal medya denilen kanallarla da aşırı derecede beslenmektedir.

Bu gidişatın bir başka etkisi de iletişim kanalları vasıtasıyla cahil kitlelere biçim vermesi, onları yanlış bilgilerle donatıp ortaya cehalet tohumları serpmesidir.

Parayla tutulmuş ve bir takım güçler vasıtasıyla önemli gösterilmiş tetikçilerin, iletişim kanallarını kullanarak cahil kesimleri etkilemeleri, ötekileştirme politikalarının bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tarihî gerçekleri yalan ve iftiralarla saptırmak, din alanında yeni kanallar açarak insanları bu dehlizlere itmek, siyasî çıkar uğruna ülkenin değerleriyle oynayıp cahil kesimleri etkilemek günümüzün en büyük sorunları arasındadır.

İşin ilginç yanı, cahiller kervanına diplomalı cahillerin de dahil olmasıdır.

Kitlelere klavye başında kahramanlık ettirmek, yalan bilgilerle onları donatılıp, ayranlarını kabartmak ülke için yapılacak en büyük kötülüklerden biridir.

Toplum artık okumadan, araştırmadan, sunulan bilgilerle kendilerini her şeyi bilen bir konuma dönüştürülmektedir.

Tarafsız bir gözle bakıldığında büyük çoğunluğun kendilerini siyaset uzmanı, din bilgini, spor yorumcusu, aşı uzmanı ve tarihçi konumunda gördüklerine şahit olmaktayız.

Ülkemizde 1.118.000 öğretmenin görev yaptığı, 18 milyon öğrencinin eğitim gördüğü 68 000 civarında okul ile 158 000 akademisyenin çalıştığı,  8 milyon öğrencinin tahsil yaptığı 200 civarı üniversite ve 95 000 din görevlisinin çalıştığı 90 000 cami bulunmaktadır.

Rakamlara bakıldığında çoğu ülkede olmayan müthiş bir tablo ortaya çıkmaktadır. Ortadaki bu muazzam yapının toplumun şekillenmesinde ve yaşam biçiminde nasıl bir yansıma yaptığı doğrusu merak edilen bir konudur.

Bu bilgilerin yanında 335 Ceza ve İnfaz Kurumunda 232 000 hükümlü, 48752 tutuklunun bulunduğunu ve son beş yılda 94 yeni Ceza ve İnfazevi yapıldığını da hatırlamamız gerekir.

Genel bir değerlendirme yapıldığında sağlıklı, hoşgörülü, eğitimli bir toplumdan; şiddet yanlısı, hoşgörüsüz ve cahilliğin pirim yaptığı bir topluma doğru sürüklendiğimiz görülmektedir.

Elin oğlu Mars’a gidiyor, bilgi üretiyor, teknolojik çalışmalarda sınır tanımıyorken bizim şiddet ve cehalet üretmede rekora koşmamız Üstad Necip Fazıl’ın “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!” sözünü hatırlatmaktadır.