SIRA FADİME'YE Mİ GELDİ!

Olaylar insanların gerçek kişiliğini ve niyetini ortaya çıkarır!

Evet bu böyledir!

İster bireysel ilişkilerde, ister toplumsal bakışlarda, ister siyasi tavırlarda, isterse inanç sahasında olsun; istediğiniz kadar karşınızdakilere en süslü sözcüklerle kurduğunuz tümceleri söyleyin, istediğiniz kadar riyakârlık yaparken kullandığınız maskenizi çirkin suratınıza takın, bu böyledir.

Geçtiğimiz günlerde Erzurum'da Hacı Bahattin Evgi Kuran Kursu'nda yaşanan rezalet, birilerinin niyetini ortaya çıkardığı gibi, maskeleri de düşürerek kara yüzlerini en azından Erzurumluya göstermiştir. Peki, bağlı olduğu Diyanet efendi ne yapmıştır? Bir hiç! Sanki, çok doğal bir şeymiş gibi olaylar konusunda üç maymunu oynamışlardır ve de oynamaya devam etmekteler. Elbet her Kuran Kursu'nda ve cemaat yurtlarında bu tür olaylar oluyor, demek hem vicdansızlık, hem de kötü niyettir. Ancak, olmuşlara da ses çıkarmamak, hem vicdansızlık, hem de kötü niyet değilse ne ola ki!

Çocuk istismarlarının, yani kanatsız meleklere reva görülen istismarlar günden güne artarken, toplum olarak buna net tavır koymamak, ahlaki çürümenin nasıl bir hızla bulaştığının da kanıtıdır. Son on yılda çocuk istismarlarının artarak üç yüz binlere ulaştığını ve 2018 raporuna göre 2002'den bu yana 440 bin çocuğun doğum yaptığını bu satırların yazarı sallamıyor, bu rakamı TUİK söylüyor akıllım!

Özellikle inançta ve siyasette ve de ekonomide bozulmalar başlayınca, o toplumun da bozulmaması imkânsızdır.

İnançta bu tür olumsuzlukları dillendirdiğinizde yaftanız hazır, "Din düşmanı!"

Siyasetteki ahlaksızlıkları söylediğinizde hazır yaftalardan olan "Vatan haini," alnınıza yapıştırılır.

Ya da ekonomik sistemdeki yanlış tercihleri haykırdığınızda "sermaye düşmanı komünist," rozetini yakanıza takmak için sıraya giren çok olur!

Peki bu yaftacılar kim?

Söyleyelim, bunların bir kısmı azgın ahlaksızlıklarını başkalarını suçlayarak pis suyla niyetlerini yıkamak isteyenlerdir.

Bu da böyle biline!

..

Ne yazık ki ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Unutulmamalı ki, Mustafa Kemal önderliğinde, (birileri pek üzülse de) istiklalini emperyalizme teslim etmeyen Anadolu, bu günleri de geride bırakır. Ve tarih bunu da yazar; yazar elbet ama kimi nasıl yazacağı önemli değil midir sizce?

Minarelerimizde ezanların okunması için, anamızın, bacımızın düşman alemlerinde aşağılanmaması için mücadele eden Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman arkadaşlarını da bugün yazıyor; "İngilizlerin yanına geçmeliyiz," diye fetva veren İskilipli Atıf Hocayı ve "keşke Yunan kazansaydı," diyen fesliyi de yazıyor ve yazacaktır.

Mamanız ne kadar çok olursa olsun, 'ama'sız bir şekilde ve kıvırtmadan söyleyin bakalım, hangi cenahta olmak istersiniz, üşenmez iseniz bir düşünün!

..

Ve ekonomide ne yapacağını şaşıran Bakan Nebati, "altınlarınızı getirin," diyor.

Ne güzel!

Davulu başkası çalarken, zurna da "parmağında yüzükler, kolunda bilezikler, oy sana dolanayım, oy oy Emine," türküsünü döktürmekte!

Bırakalım, Emine'nin ardında dolaşarak, beline dolanma niyetini!

Emine'nin suçu ne!?

Önce bu sistemin yarattığı zengin evlerindeki hanımefendiler versinler ziynetlerini de görelim.

Verirler mi?

Hiç sanmam!

Kendi çocuklarını yurtdışında okutanlar, halkına çocuklarınızı İmam Hatiplere, Kuran Kurslarına gönderin, diyen anlayıştan bu eylemi beklemek salt saflık değil, aynı zamanda akıl suçudur!

Değil mi yani!