Güneş batmış, gecenin karanlığı şehrin üzerine düştüğünde dedesi torununu arabasına alarak köy, kasaba ve şehirlerin ışık kirliliğinin olmadığı atmosferi, gök yüzünü izlemek için ova merkezine doğru yola çıktılar.
Dakikalar sonra amaçlarına ulaşmış, zifiri karanlıkta muhteşem uzayı seyredecek bir bölgeye varmışlardı.
Dede aracını durdurmuş, kontağı kapatmış, torunuyla karanlığın içinde birbirini hayalet şeklinde gören iki varlığa dönüşmüşlerdi.
Artık rahatlıkla gök yüzünü seyredebilirlerdi. Dede torununa bu muhteşem uzayı anlatabilirdi. Öylede oldu.
Dede bak evlat şu muazzam yapıda gezegenler, yıldızlar, kara delikler, beyaz cüceler, novalar, süpernovaların oluşturduğu milyarlarca galaksi var. Her bir galakside milyarlarca yıldız var. En uzaktaki galaksiler bizden saniyede yetmiş bin kilometre hızlarla uzaklaşıyorlar.
Sessizce dedesini dinleyen torunu birden dünyaya düşen ışıklı bir cismi görünce aniden bu nedir dede diye sordu...!
Dede sakince soruyu cevapladı: Dünyanın etrafında Astroidler, yani sönmüş küçük taş veya kaya gibi gök yüzü varlıkları var. Onlar zaman zaman hızla atmosfere girip yanarak yer yüzüne düşerler. Biz bunlara meteor taşı veya akan yıldız deriz evlat.
Bak şuraya deyip parmağıyla küçük ayı, büyük ayı, kutup yıldızını gösterip asırlar önce çobanlar, kervanlar, yolcular ve devasa ordular, denizlerde gemiler bunlara bakarak yönlerini tayin ederdi.
Bak şu gördüğümüz görünen yıldızlar takımına "Samanyolu Galaksisi" denir. Eni otuz, boyu yüz bin ışık yılı kadardır. Bir ışık yılı on tirilyon kilometre olduğunu hesaplarsan Dünyamız ve güneş sistemimiz bu muazzam yapı içinde küçücük bir yer işgal eder evlat.
Torun dedesine soru sordukça o gece sordu. Kara delikleri, beyaz cüceleri, süpernovaları... Dedesi bildiği kadarıyla uzayı, zamanı ve yıldızları anlattı.
Bütün bunları dinleyen Torunun zihninde şu soru belirdi:
İyide Dede bu muazzam yapıyı kim yaptı? Kim yarattı? Kim devam ettiriyor?
Dede sessizce bir iki dakika düşündü ve cevabını verdi.
Bak evlat bu gördüğün bizimde içinde bulunduğumuz yapıya kâinat denir. Görünen ve görünmeyen kısımlarını gücü sonsuz olan, varlığı hiçbir şeye muhtaç olmayan, doğmamış, doğrulmamış, hiçbir benzeri bulunmayan, evveli, ahiri olmayan, Adalet sahibi, Her şeye gücü yeten, Kuvvet ve kudret sahibi olan Allah yarattı. Her eserin bir sahibi olduğu gibi bu kâinatın sahibi de Allah'tır.
Torun gördüğü bu muazzam yapının mutlak bir yaratıcısının olduğunu idrak ederek karanlıkta olanca sesiyle:
Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber diyerek sevinç naralarını attı.