En başta yaşlılık maaşı, yeşil kart sahibi olma, emeklilik maaşı, huzur evlerinin var olması ülkemiz açısından sevindirici bir durumdur. Ancak huzur evleri gibi evler elbette psikolojik ve manevi yönden büyükbaba, büyükanne, baba, anne ve çocukların bir arada yaşadığı ve gerçek anlamıyla insani ilişkilerin ve gerçek ahlak değerlerin paylaşıldığı üç kuşaklı bir ailenin yerini tutamaz. Köylerde yaşayan yaşlılar kendi doğal çevresinde kaldıkları için kentte yaşayan özellikle apartmanda kalan yaşlılara göre oldukça şanslılar. Toprak onlara can yoldaşı olmakta, ekip biçerek mutlu olmaktadırlar. Kentte yaşayan yaşlılara toprakla uğraşmaları için küçük uğraş bahçeleri oluşturmalıdır. Biraz yürüyüşten sonra bahçesine gelerek lale, nergis ve gül gibi çiçekler, maydanoz, tere ve soğan gibi sebzeler ekmeli bunlarla gününü geçirmelidir.
Yaşlılarımıza yapacağımız en büyük iyilik onların temel ihtiyaçlarını sağlamak yanında “ yaşama sevincini ve arzusunu “ aşılamaktır. Onların yaşadığı sürece sosyal yönden çok değerli oldukları ve hayata katkıda bulundukları hissi verilmelidir. Psikolojik açıdan güvensizlik ve değersizlik hisseden bir insanın temel ihtiyaçları ne kadar karşılanırsa karşılansın huzur evi ya da insani ilişkilerin bozuk olduğu evler birer “esir kampı” olmaktan öteye her halde gidemez.
Yaşlıların hayat tecrübesini ve sabırlarını hayatta kullanan milletler başarı sağlamışlardır. Bedensel yardımdan daha çok zihinsel yardım daha çok işimize yarar. Yaşlıların yeteneklerine göre uğraş bulmak gerekir. Yaşlılarımız imkânları ölçüsünde seyahat ettirilmeli, sanatla uğraştırılmalıdır. Mutlaka bir işle meşgul olmalıdır. Cuma’dan çıktığımızda karşı komşunun hal ve hatırını sordum, emekli olmuş. Günlerini nasıl geçiriyorsun dedim, evden camiye camiden eve dedi. İyi ki, camilerimiz var. Kahvehanelerimiz, çay ocaklarımızda hayırlı kurumlar.
Ancak, yaşlı kadınlarımız için de güzel şeyler düşünülmelidir. El işleri yapmalıdırlar. Torunlara bakma sağlanmalıdır. Onların ninnileri çocuğun dünyasında ne kadar değerlidir. Mutlaka yaşlılarımızın ağzı dualı olmalıdır. Kadınların Cuma günü Kuran okumaları ne güzel bir birlikteliktir. Eğer Kuran’ın Türkçesi de okunsa ne güzel olur. Hiç olmazsa onu anlamış olurlar. İbn Rüşt der ki, “kadınlar da sosyal hayata katılmalıdır.”
Gençlik merkezlerini görüyoruz. Güzel şeyler ancak, yaşlılar için ülkemiz henüz istenen düzeyde hazırlıklı değil. Yaşlıların bakımını amaç edinmiş kurumlar buna hazırlıklı olmalıdır. Gençler ebeveynleriyle beraber yaşarken buna hazırlanmalıdır. Yaşlılara ayriyeten zamanın değiştiğini, kendilerinin de sabırlı ve anlayışlı olmaları öğütlenmelidir. Camilerde hutbeler bunlara dönük olmalıdır. Ders kitaplarında, gazetelerde ve televizyonlarda bunlarla ilgili konular yer almalıdır.
Bir gün Kayseri’de hutbeye çıkmadan önce, Yaşlı bir cemaatim bana, hocam bugün anaya babaya saygı ve itaatten bahsetsene dedi. Ben de hutbede Allah herkese hayırlı evlat versin, aynı zamanda hayırlı anne ve baba da versin dedim. Yaşlı cemaatimin yüzü asıldı. Hoşuna gitmedi bu sözüm.
Ülkemizde yaşlıların intiharları az, gençlerin fazla. Başka ülkelerde yaşlıların fazla, gençlerin az. Demek ki ne bizim ne de diğer ülkelerin hayat felsefeleri insanı hayata bağlamakta yeterli değil. Hayat hem genç için hem de yaşlılar için değerlidir. Hayatı anlamlı kılan o medeniyetin insan anlayışıdır.
Kadınlarım yaşam süresi erkekten fazla. Kocası ölen kadınlara genelde kızlar bakmaktadır. Kızlar annelerine bakmak için evlenemiyorlar. Evlenen kızların erkek kardeşleri olsa da annelerine bakmak zorunda kalıyorlar. Bunu çevremizde çok görüyoruz. Bu sefer enişteler takdir toplamıyor üstelik eleştiriliyor. İç güveysi mi girdin? Zaten o iç güveyisidir! Bunun tam aksi, atasıyla beraber oturmayan oğlanlar eleştirilmiyor, gelinler suçlanıyor. Beraber kalırlarsa bu sefer de oğlan kahraman ilan ediliyor. Her halükarda gelinin yaptığı takdir toplamıyor. Kocası vefat eden kadın sosyal güvenlik imkânlarından dolayı evlenmediği için hanımı vefat eden erkek çok sıkıntı çekmektedir. Ne oğlunun ne de kızının evine sığamamakta, yansızlığa mahkûm olmaktadır. Yalnızlığa mahkûm olan insan akranlarını ve dostlarını da kaybedince hayat çekilmez, can sıkıntısı başa çıkılmaz oluyor.
Yaşlılar ve onların davranışları hakkında Kuran’da hem anne ve babaya hem de gençlere öğüt verilmektedir.
“Senin Rabbin, O’ndan (Allah’tan) başkasına kulluk etmenizi ve anne-babaya iyilik etmeği emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, onlara: “Öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhametle alçak gönüllülük kanadını ger ve de ki: “Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse sen de onlara öylece merhamet et.” İsra 23. ve 24.
“Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik. Şayet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim. Tevbe/8
“Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” Lokman /15
“Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” Lokman /15