Türkçe sözlükte sövmek:Onur kırıcı, çoğu basmakalıp kaba sözler söylemek, küfretmek olarak tanımlanır. Kanunda, “sövme” fiili: “1. Sövmek işi, sövgü, küfretme, 2. Bir kimsenin namus, onur ve kişiliğine yapılan her türlü saldırı” olarak tanımlanmaktadır. Bugüne dek de sövme ifadesinden, bir kimseye “küfür etmek”, o kişiye aşağılayıcı bir “sıfat” izafe etme anlaşılmaktadır.
Kuran’da müminlere hiç kimseye sövmemekle, aşağılamamakla, kimsenin inançlarıyla ve kutsalıyla alay etmemekle ilgili çok önemli bir ihtar yapılmaktadır: “Allah yerine başkalarına/putlara yalvaranları aşağılamayın/ sövmeyin. Sonra onlar da aşırı giderek bilgisizce Allah’ı aşağılarlar/ söverler. Böylece, her topluma, kendi gözünde işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri Rab’lerinedir. O, yaptıklarını kendilerine bildirir. Enam 106.
Her toplumun kendi yeti ve yeteneklerine dayalı oluşturdukları inanç, adet, gelenek ve yaptığı işler elbette kendilerine güzel gözükecektir. Dahası bunun böyle olması Allah’ın muradıysa, aşağılama kabul edilebilir olamaz. Kimin onuruyla, izzetiyle ve şerefiyle oynanarak erdemli ve iyilik sahibi yapılabilir ki!
Tanrı Elçisi Hz. Muhammed, asla kötü söz söylemezdi. Kimseye lanet etmediği gibi kimseye de sövmezdi. Ne kadar öfkelenirse öfkelensin öfkeli halinde sadece karşısındaki kişiye "Ona ne oluyor? Alnı toprak olasıca" demekle yetinirdi.
“Mümin ne ta'n edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayâsızdır."
“Sövüşen iki kişinin söyledikleri, mazlum olan tecavüzde bulunmadıkça başlayana aittir."
“Ölülere sövmeyin. Çünkü onlar (sağken hayırdan ve şerden) gönderdiklerine kavuştular.”
gibi hadislerde de sövmenin yanlış olduğu anlatılır. Keza hiçbir Tanrı elçisi de, mücadele ettiği düşmanına küfretmemiş, hakaret etmemiştir.
Özellikle evde anne ve babanın, okulda öğretmenin, camide din görevlisinin, kışlada komutanın, mecliste seçilmiş olan kişilerin her sözü önemli, her söyledikleri değerlidir. İtibara alınır, üzerinde yorumlar yapılır. Çünkü bugün evlerimizde, sokaklarımızda, stadyumlarımızda hemen her ortamda özellikle gençlerimizden duyduğumuz galiz küfürlere şahit oluyoruz. Derslerimde öğrencilerime bir haftayı küfür söylemeden geçirebilir miyiz diye ödevler veriyorum. Öğrencilerim, ağzımızın orucu diyebileceğimiz bu ödevleri yaparken çok zorlandıklarını söylemektedirler. Erdem sahibi, uygar ve dindar gençlik arzulayanlar bu konuya çok hassasiyet göstermelidirler.
Sövme konusu atasözleri ve hikmetli sözlerde de yer alır:
“Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.”
“ Tatlı söz can azığı, acı söz baş kazığı.
“Kötü söz sahibine aittir.”
“Her iyi söz bir sadakadır.”
“Güzel sözler hayrın kapısı olduğu gibi kötü sözler de şerrin kapısıdır.”
“Erdemliliğin bir sınırı vardır. Ama Erdemsizliğin sınırı yoktur.”
Yunus Emre’nin dörtlüklerine de güzel söz şöyle anlatılır:
"Söz ola kese savaşı,/ Söz ola kestire başı./ Söz ola ağulu aşı,/Bal ile yağ ide bir söz.
Kişi bile söz demini,/Demeye sözün kemini./Bu cihan cehennemini,/ Sekiz uçmağ ide bir söz"
Kişi bile söz demini,/Demeye sözün kemini./Bu cihan cehennemini,/ Sekiz uçmağ ide bir söz"
Mehmet Akif Ersoy da Safahat’ta:
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem,/Gelenin keyfi için, geçmişe kalkıp sövemem” der.
Sözümüzü yine Yunus’un bir dörtlüğüyle bitirelim.
Dövene elsiz gerek, / Sövene dilsiz gerek, / Derviş gönülsüz gerek, / Sen derviş olamazsın.