“Şecaat arzederken merd-i kıpti sirkatin söyler.”
Türkçesi mealen şöyle, adamın biri kendini överken yaptığı hırsızlıkları, haksızlıkları kahramanlık diye anlatır.
Yani bizim hiç de yabancısı olmadığımız manzara-i umumiye…
Dillerini tutup kıçlarının üstlerine oturup kendilerine altın tepside sunulan nimetlerin çokluğundan kudurmuş olacaklar ki birileri, zincir de vursan sonunda şuur altlarını açığa çıkarıyorlar:
“İşlediği cinayetlerden ve ülkeyi bölmeye kalkan eyleminden ötürü pişman olan ne kadar darbeci varsa onları affedelim!”
Alâ…
Adam sözde profesör, adam Türkiye’nin en önemli kurumlarından birinin nasıl olmuşsa olmuş ne yazık ki başkanı…
Şuuraltı bu, ama…
“Darbecileri affedelim!”
Malum, sonra hiçbir dansözün beceremeyeceği kadar kıvırdı. Besbelli ki utanması ve arlanması da yok.
“Ben istifa edemem ama Sayın Cumhurbaşkanım beni görevden alırsa küsmem.”
Bu adam ve yaptığı görev beni zerre kadar ilgilendirmiyor.
Beni ilgilendiren, bu ülkede o adam gibi düşünen ve sonuçta devletin içerisine çöreklenmiş başkalarının olup olmadığıdır.
O adam gibi düşünen başka üst düzey kamu erki var mı?
Var…
Hem de istemediğiniz kadar…
FETÖ bunları artık nasıl öpmüşse öpmüş, o hasretle bulacakları ilk fırsatta o meczubun kirli çoraplarından akan sulara hasret nice ahlâksız, kitapsız, şerefsiz vatan hainleri var…
Ama sıkı durun, onlar görünürde FETÖ’cü değil, hatta bulundukları o koltuklara sözde FETÖ’cü olmadıkları için oturmuş hacıyatmazlar…
Sizi temin ederim ki bunlar bizzat aşikâr FETÖ’cülerden bin kat daha tehlikeli kimselerdir.
Yargıda varlar…
Orduda varlar…
Emniyette varlar…
Maliyede varlar…
Siz zannediyorsunuz ki devlet, FETÖ ile mücadelede epey yol aldı.
Doğru; ama tam da öyle değil işte…
Çünkü o FETÖ’cü hainler her renge ve her kaba büründükleri için bugün bile yine çok etkinler.
Düşünebiliyor musunuz, görünürde FETÖ’cü olmayan sözde bir tarihçiye kendilerini nasıl aklattırıyorlar.
Hem de AK Parti üzerinden…
Şimdi sözde o tarihçi çıkmış türlü maskaralık yapıyor; hikâye…
Şuuraltında yatanları tek tek dile getirdi:
FETÖ bile bu kadarına cesaret edemiyordu.
AK Parti yöneticileri ve kurmay heyeti ister kaşınızı çatın ister çatmayın siz bilirsiniz.
Lakin bilmediğiniz şu:
O hoca asla ve kat’a tek değil. Sizin partinizde, o adam gibi düşünen yüzlerce binlerce dangalak var.
Bana sorarsanız ben onların dangalak olduklarına inanmıyorum, onlar bilerek, planlayarak ve Okyanus ötesinden aldıkları emir üzere hareket ediyorlar.
Bu gerçeği, yalnızca bir kez daha siz görmüyorsunuz.
Keşke bu ülkenin, bir defa daha “kandırıldık” deme hakkı olsa; lâkin yok…
Takdir sizin diyeceğim, fakat görüyorum ki kendinizle beraber bütün bir ulusu yeniden felakete sürükleyenlere karşı insanı çileden çıkaran bir umursamazlık içindesiniz.
Yahu çok mu zor?
O sözde hocayı kulağından tuttuğunuz gibi atın gitsin, o da varıp ağlama duvarının dibinde FETÖ’cü kardeşleriyle birlikte gözyaşı döksün.
Baksanıza o hocanızın ne şehit ve ne de gazi diye bir derdi yok!
Varsa yoksa FETÖ’cüleri nasıl kurtarırız hesabı…
Sanki gidişat şunu gösteriyor: AK Parti’de Bülent Arınç yaklaşımı günün sonunda galip gelecek ve FETÖ’cülerin alayı yeniden kaldıkları yerden devam edecek.
Üzülüyorum, Tayyip Bey tek kaldı, her şeye yetişemiyor, bilgisi haricinde bir takım uygulamalar yapılıyor, diyesim geliyor.
Ama görüyorum ki Tayyip Bey de o hocadan hiç mi hiç müşteki değil.
Şair demişti ya “Toplanın gitmiyoruz”
Madem öyle ben de diyorum ki, “Haydi toplanın nasılsa ya bu akşam ya da bu sabah kapılarımıza dayanacaklar.”
Eyvallah, bu meselenin ucunda elbet böyle bir mukadderat da söz konusuydu.
Yok; bundan şevkacı değiliz, neyse ilahi hüküm boynumuz kıldan ince…
Bu kadar basit ve çabuk olması arıma bed geldi beyim…
