Yazımı kaleme aldığım akşam saatlerinde şehirde yeniden kar yağışı başlamıştı.
Eskiden biz..”, “Bizim zamanımızda..”, “Neydi o günler..” gibi sıkıcı sözlerle başlayan baba-ana-büyük nasihatleri anlatılana başlangıçta hoş gelmese de, klasik bu ifadeler varlığın kıymetini bilmede, yokluğun acısını tahlil etmede pek de eğitici ve öğreticidir.
Ünlü Seyyah Evliya Çelebi’nin Seyehatnamesi’ndeki Erzurum iklimi (meşhur lâtife-i darb-ı mesel)’i hayli latif:
… Gerçi şiddet-i şit’adan bağı ve bağçesi yokdur… Böyle şitâsı şedîd olur. Hatta efvâh-i nâsda (halkın dilinde) darb-ı meseldi.
Kim bir dervişe “kanden (nereden) gelirsin ?” derler. “Berf rahmetinden gelirim” der.
Ol ne diyardır? derler, “sovukdan Ere zulûm” olan Erzurumdur der.
“Anda yaz olduğuna rast geldin mi ? derler”. Derviş eydür: “Vallahi onbir ay yigirmi tokuz gün sâkin oldum, cümle halkı yaz gelir derler, amma görmedim” der. Hatta bir kere bir kedi bir damdan bir dama pertâp ederken (atlarken) mu’allakda (boşlukta) donup kalır. Sekiz aydan Nevrûz-i Harzemşâhî geldikde mezkûr kedinin donu çözülüp mırnav deyup yere düşer. Meşhur lâtife-i darb-i meseldir. Amma hakîkatü’l-hâl bir ademin eli yaş iken bir demir pâresine yapışsa derhâl mücemmid (donan) olup elinden demir ve demirden eli kopmak ihtimali yokdur…”
Günümüz sosyal medya paylaşımcıları her ne kadar bu latif hikâyeye atfen;
-“kedi yere düşmemiş, baharda buzlar çözülünce atlayışını tamamlamıştır. valla öyle duymuştum, artık evliya çelebi mi atıyordu, bizim edebiyatçı mı bilmiyorum”
-“damdan dama atlarken buzu yakalayabilen kedidir. refleksler perfecttir ayrıca”
-“sekiz uzun atlama hakkı kalan kedidir”
Şeklinde muzip yorumlarda bulunuyor olsalar bile; Evliya Çelebi’nin Erzurum’un iklimini anlatırken başvurduğu hikâyeciğin tamamen oradan derlenmiş olan meşhur bir latife olduğu vurgulanıyor akademisyenlerce.
O dönemlerin göçebe yaşam tarzı, şehircilik olgusu, ağır kış ve tabiat şartları ile mücadele elbette ki farklı.
Günümüz modern şehircilik oluşumunda şartlar süratle değişiyor ve hizmet beklentileri de ona göre farklı.
Bu kısa derlemenin ardından, çok değil 2 binli yıllara girmeden yaşadığım, tanık olduğum yaklaşık 30 yıllık dönemle ilgili Erzurum’daki kış şartları ve karla mücadele çalışmaları üzerine de kısa bir anımsatma yapmak istiyorum.
Uzun süreli kış mevsimi ve ağır kış şartlarında 1980’lere kadar ciddi bir şekilde bugünkü anlamdaki gibi “karla mücadele” diye bir kavram dahi yoktu. Karayolları, DSİ vb. iş makineleri bulunan kamu kuruluşları şehir merkezlerindeki kar temizleme çalışmalarına belediyelere destek olurdu.
1980’lı yıllarda iş makinalarının yoğunlaşmaya başladığı rahmetli Özal ve Demirel’li dönemlerde, belediyeler birazcık rahatlamış, hatta iktidar partisinin amblem veya sloganları bile övgüyle iş makinelerinin üzerine yazılmıştı.
Ana arterler açılmaya gayret ediliyor, bacalardan kürünen ve dar sokaklarda devasa biriken kar kürtükleri bahar erimesine bırakılıyordu imkânsızlıktan.
Şehirde yaya trafiğinin yoğun olduğu Cumhuriyet, Hastaneler, Paşalar, İstasyon ve bunlara bağlantılı bazı ana yollardaki kaldırımlarda oluşan ve kalınlığı en az 20 santimi bulan buz tabakası, belediye ekiplerinin insan gücüyle kazmalarla kırılıp parçalanarak şehir dışına taşınmaya çalışılıyordu.
2 binli yılların başında belediye ve sonrasında oluşan alt belediyelerde iş makineleri hayli arttı ama yöneticiler işi gereği gibi yapamadılar.
İşçilere helva dağıtmakla bizlere poz verdiler, aylık bültenlerle ne kadar harcama yaptıklarını her defasında dile getirdiler, mesai saati çıkışına rast getirilen  yukarda sıraladığım özellikle protokol ve vatandaşın dikkatini çeken güzergâhlarda ise hummalı çalışmalarını eksik etmediler.
Bu göz doldurma çalışmaları da bu şehirde yaşayan bizler yıllarca yuttuk.
Şimdi malum geleneği sürdüren belediyeler yok mu yani. Hele biri var ki evlere şenlik. Ama yakın zamanda pek çok foyası ortaya çıkacak… O ekibi, karınlarını doyurup abat ettiği birkaç ümmi gasteci de kurtaramayacak çünkü onlar da hesap verecek…
Allah’tan belediyeye kurumsal anlamda “Büyükşehir” kimliğini kazandıran ekibin başında Mehmet Sekmen var.
Çünkü, bu dönem ilk kar yağışında olduğu gibi ikinci kar yağışının ardından da gerekli çalışmayı planlı ve programlı bir şekilde zamanında yaptı, sadece sorumluluk alanındaki ana arterler değil şehrin pek çok güzergahındaki ara arterler, cadde ve sokaklar ile araç ve yaya trafiğinin yoğun olduğu bölgeler kardan temizlendi.
Şimdilerde aramız eyi değil ama Ruslar’ın karla mücadelede iki sihirli kelimesini hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum; “Hazır Olmak
Yılın 9 ayı kışı yaşayan 3 ay yaz bekleyen Moskova, bu iki sihirli kelimeyle kara teslim olmuyor. 10 milyon nüfuslu Moskova’da belediyenin emrinde yolları açık tutmak için 7 bine yakın araç varmış ve hazır halde bekliyormuş ani kar bastırmasında yolları açık tutmak için. Buzlanmaların önlenmesi için yıl boyunca 260 bin ton sıvı, 83 bin ton katkı maddesi kullanılıyor, toplanan karlar ise kar eritme tesislerine gönderiliyormuş.
Dedikodu olmasın da, hiç unutamadığım bir anı; Tıfıl gazetecilik çağlarım. Şehrimizin Emini nezaretinde geniş katılımlı bir ekip Moskova’ya gitmişti. Döndüklerinde kafalarında kalpak, “Ola uşah görgümüz arttı” demişlerdi. Ekiptekilerin diğer anlatıları ise artık bende kalsın…
Bir kıyaslama amacıyla Büyükşehir Belediyesi Basın Bürosu’ndan rakamları istedim. Sevgili Cengiz, en kısa sürede gönderdi fotoğraf ve dokümanları…
Yaklaşık 150 araç ve 625 personelle karla mücadelesi yapılmış il genelinde.
Kardan kapanan eski köyler dahil bin 300 mahalle yolu ulaşıma açılmış, vatandaş sabah işine gücüne gidebilmiş, diğerlerinde çalışmalar aralıksız sürdürülüyor.
Şehrin ana caddeleri, kaldırımlar, pek çok okul ve site girişleri, iş makinelerinin girebildiği çok sayıda eğitim kurumu, sağlık ve sosyal kurumların güzergâhları kardan arındırıldı.
Ofiste başladığım yazıya evde devam ederken pencereden dışarı bakıyorum. Kar yağışı durmuş. Bulunduğum açıda hava limanına uzanan yollar siyah ve ışıl ışıl… Gerçi kentte hava iki gündür yumuşak. Ama eğer bu karla mücadele zamanında yapılmasaydı, 2 gün öncesine kadar yaşadığımız soğukta o kar buz olarak kalırdı, kaldırımlar yürünmez hale gelirdi.
Bu nedenle, şehirdeki karla mücadelede emeği geçen başta büyükşehir belediye ekiplerinin en küçük biriminden, personeline ve bu ekibi arı gibi çalıştıran Sekmen’e yürekten teşekkürler.
Bu arada, Sayın Sekmen, karla mücadele tabii ki sadece yol, kaldırım kar temizliği ile olmuyor. Erzurum’da çatı sistemi kış şartlarına uygun hale getirilmesi gerekiyor.
Soğuk memleketlere gidenler nedense hep farklı görgülerle döndüler, bari siz bu sorun nasıl çözülür onu bir masaya yatırın.
Artılarınıza alkış, eksilerinizi de yazmak bu kalemin borcudur.
Bizzat yazılarımla üzerinde durduğum ve takip ettiğim “Erzurum’un Kahraman Çocukları” nı anlatan tarihi rölyefi söz verdiğiniz gibi Erzurum Lisesi’nin duvarına törenle astınız.
Buna da alkış...
Ancak, keşke tören alelacele yapılmasaydı da bir program dahilinde, örneğin Sarıkamış Harekâtı sırasında Allahuekber Dağları’nda 1914 yılı Aralık ayında donarak şehit düşen Mehmetçikleri anmak için her yıl yapılan yürüyüşlerin tarihi gerçeklere uygun şekilde devinim noktasını oluşturacak çok özel bir program dahilinde yapılsaydı. Bu tarihi bir adım olurdu.
Ve keşke o açılışta bu konunun mimarlarından biri olan ünlü kalp cerrahımız Prof. Dr. Bingür Hoca da aramızda olsaydı.
 
Bir başka gözlemle; Şehrimizin çok özel dergisinin mimarı Sevgili Vedat’ın bu haftaki mizahında çizdiği gibi;
Yine bir açılış töreninde kurdelenin önünde eli makassız kalan kadim dostum Settar Demir: “Ola başkan alacağın olsun! Yoğun yoksulu musan? İstanbul’dan bi tene daha makas getirteydin ne olurdi?
Sevgiyle kalınız!
Her şey Erzurum için…
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.