Türkiye’nin istikrara ihtiyacı olduğunu kabul etmeyecek hiçbir aklı başında vatandaşın olmayacağını sanıyorum.
Siz vatan hainlerini, tefecileri, krizi fırsata çevirmeye çalışan çakalları bir tarafa bırakın.
Zira onların akılları başlarında değil.
Hızla yaklaşan referandum ister istemez hem siyasi dengeleri hem de ekonominin sarsıntılarını artırıyor.
Ancak hemen belirtmek gerekir ki, içten ve dıştan bunca plan ve projeye rağmen Türkiye ekonomisi yine de büyük depremleri artçılarla önlemeyi başarıyor.
Elbette bazı artçıların şiddetleri beklenilenden daha yüksek oranda gerçekleşiyor.
Dolarda oynanan oyun gibi.
Ekonominin büyük oyuncuları bu sarsıntıları güçleri nisbetinde karşılayıp yumuşatmayı başarabiliyorlar…
Peki ya küçük esnaf?
Mahallenin bakkalı…
Cadde üzerindeki kasap…
Bizim züccaciyeci…
Kaportacı Fatih usta?
Onların durumu elbette daha zor.
Yıllardır hareketli bir fay gibi sarsılıp duran ekonominin artık en ufak kıpırtısı bile onları misliyle etkiliyor.
Bunun önüne geçmenin yolu ekonomik istikrardan geçiyor elbette.
Ekonomik istikrar da ancak siyasi istikrarın yerleştiği zamanlarda mümkün.
İşsizilik meselesi küçük esnafın derdinden daha ağır bir yara…
Sürekli kanıyor!
Sayın Cumhurbaşkanının başlattığı istihdam seferberliği bu anlamda çok önemli.
Bir milyon beşyüzbin işsize iş imkanı olacak kadar büyük çapta bir seferberliği bütün ekonomiyle ilgili sivil kuruluşlar desteklemeli ve takip etmelidir.
Herşeyden önce eski Türkiye ve yeni Türkiye diye adlandırdığımız iki ana damarın iyice anlaşılması gerekiyor bütün bu tedbirlerin yerli yerine oturup, istenilen sonucu verebilmesi için.
Şüphesiz tarihi böyle kesin çizgilerle ayırmak mümkün değil….
Lakin zamanı bir şekilde günlere, yıllara, çağlara bölmeden de izah edebilenin imkanı yok.
Aklını siyasetin zehirli ihtirasına kaptırmamış olan herkesin koalisyonlarla yönetilen bir Türkiye’nin daha müreffeh yarınlara ulaşamayacağını kabul ettiğini sanıyorum.
Zira yaşı müsait olanlar bunu tecrübe ederek gördüler.
Şimdi rejim değiştiriliyor tantanalarını bir kenara bırakıp -çünkü gerçekten de yönetim şeklinin değişmesiyle ilgili bir madde oylacağımız metinde yok- istikrar üzerinden işe bakmalıyız.
Diktatörlük meselesinin de herşeyin Erdoğan üzerine kurulduğu ütopyasının da meydanlarda alkış alabileceğini ancak sandığa hayır olarak yansımayacağını artık istemeyiz cephesinde toplananların anlaması gerekir.
Muhalefete biraz kendilerine güvenirlerse halkında onlara güvenebilme olasılığının artacağını hatırlatmak onlara muhalefet değil iyilik olacaktır.
Ezcümle bu halk siz ne söylerseniz söyleyin ölçüp, biçip, tartıp ona göre karar veriyor.
Meseleye bir de böyle bakabilirseniz stratejileriniz sizi hep hayal kırklığına uğratmayacaktır.