İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçtiğimiz günlerde Siirt’te yaptığı bir konuşmada, sıradan görülebilir ama çok önemli bir ifade kullandı; “Bu büyük mücadelenin tarafı bu terör örgütleri değildir. Bu terör örgütleri maşadır, hem de ucuz maşalardır. Bu terör örgütlerinin hepsinin arkasında emperyal bir akıl, bu Anadolu coğrafyasının zenginliğini ortadan kaldırmaya çalışan bir anlayış söz konusu…”
Sayın Soylu’nun bu söyleminden de hareketle, elinizdeki akıllı telefon ya da bilgisayarınızın arama boşluğuna “terör örgütleri” yazdığınızda yüzlerce terör örgütü göreceksiniz. Türk tarihindeki terör örgütleri haşhaşilerle başlıyor, kılsız tüysüz cavlakilerden günümüz PKK’sına kadar geliyor.
Hemen hepsinde adeta beyinler uyuşturulmuş, din kullanılmış ve pek çoğunun içinde ve arkasında ermeniler var.
Ülkemiz yıllardır terör belası ile mücadele ediyor. Ve, yenileri yenileri ekleniyor…
Artık duymak istemediğimiz lanet isimleri bile karıştırır olduk…
Ne tür bir bela ile karşı karşıya olduğumuz bile doğru dürüst analiz edilemezken, hala IŞİD mi, DAEŞ mi, DEAŞ mı, DAİŞ mi, ISIS mı, ISIL mı belli değil.
Her birinin kullanım tanımlaması ülkelere göre farklı.
Farklı da, bizde neden netlik kazanmıyor, buna bir yerlerin cevap vermesi gerekiyor…
Önüne terör örgütü ibaresini bile koymayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her türlü nimetlerinden faydalanan bazı basın yayın organları yıllarca bu ülkede ısrarla PKK’ya PEKEKE demedi mi?
Şimdi gazeteleri kapanıyor tutuklamalar oluyor diye ciyaklıyorlar…
Ya da güncel konu, DAEŞ’e hala ısrarla IŞİD diyen yazılı, sözlü yayın organları ve köşe yazarları neyin peşinde?
Sosyal medya hesabımdan defalarca uyarmıştım; “Arkadaş bu terör örgütünün İslam ile yakın uzak ilgisi yok. Bu canilerin göstermelik eylemlerini paylaşmayın! Alet olmayın! Bunların amacı bu zaten. Kafa kesmeler, çok katlı binalardan atmalar, tank altında ezmeler… Bunların pek çoğu düzmece, gerçekleri ise insanlık dışı…”
Bütün bu paylaşımlar dünyaya hükmeden bazı ajanslarca kasıtlı olarak haberleştiriliyor, sosyal medyayı bilinçsiz kullananlar ise bu tuzağa düşüp yapılan korku algısına farkında olmadan destek oluyorlar. Yani maşanın maşası oluyorlar. Diğerlerinin zaten misyonu belli…
Fırat Kalkanı Operasyonu’nda köşeye sıkışan itler, aynı oyunu oynuyorlar. Sonra da bunu “diri diri yaktılar” gibi alçakça servis ediyorlar. Bizimkiler de saf saf bu oyuna geliyorlar, altına da “Felan devlet başkanı bu gibi durumlarda bizzat operasyona katılmıştı..” gibi saçma sapan kahramanlık görsellerini ekleyip paylaşıyorlar.
E hadi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı giydirelim, bir savaş uçağı ile bölgeye gönderip bir iki bomba attıralım… Öyle mi?
Yapmayın Allah aşkına… Yapanları da uygun bir dille akli selim bir şekilde uyaralım.
En yakın dersimiz 15 Temmuz…
İnandığımız, güvendiğimiz, topumuzu, tüfeğimizi, uçağımızı, canımızı, namusumuzu emanet ettiğimiz zavallı kandırılmışların helikopterlerle tepemize yağdırdığı kurşunlara hepimiz tek vücut siper olmadık mı… Tanklara, toplara göğsümüzü germedik mi…
Yüce Türk Milletinin bu asil duruşuna bir kez daha tanık olan küffar farklı hileleri ile hamle yapıyor şimdi…
Bu ülke bizim…
Tekrar tekrar altını çiziyorum; Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.
Bu gemi su alırsa, güverte kurtarmaz…
Siyasi kavgalarımızı içimizde yapalım.
Çoluk çocuğumuza sahip çıkalım. Birilerinin emellerine yem etmeyelim.
Şehitlerimize rahmet, gazilerimize ve tüm hastalarımıza şifa, ülkemize huzur, bolluk ve bereket diliyorum.