"Ey şanlı avcı, damını bihûde kurmadın.
Attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın."
Attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın."
Allah inancı olmayan Tevfik Fikret'in bu ihanet ötesi tavrı, İkinci Abdulhamit'e en şiddetli biçimde muhalefet edenlerin bile asla kabul edemeyecekleri bir çıkıştı. Bu sebeptendir ki Mehmet Akif, Tevfik Fikret'in aslında nasıl biri olduğunu anlatma ihtiyacı duymuştu:
"Şimdi Allah'a söver? Sonra biraz bol para ver:
Hiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk eder!"
Hiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk eder!"
Türkiye, Musul'daki başarılı tahliye operasyonundan sonra, ikinci büyük başarısını da "Şah Fırat Harekâtı"yla elde etti. Bu gerçek başta Avrupa medyası olmak üzere, hemen bütün dünya tarafından iri puntolarla dile getirildi.
Hiç bir askerimizin burnu kanamadan ve bayrağımız yere indirilmeden operasyon başarıyla noktalandı.
Buna rağmen muhalefet, adeta akıl tutulmasına yakalandı. Sırf hükümeti eleştirme adına, kendi ordusuna, kendi kurumlarına ve kendi devletine hakaret etti, etmeye de devam ediyor.
Fakat en kötüsünü ise, paralel medyanın artık ihanette tüm sınırları yıkan kalemşörleri yapıyor.
Recep Tayyip Erdoğan'a duydukları kin ve öfke yüzünden histeri nöbetleri geçiriyorlar.
Allah korusun Şah Fırat Harekâtı'nda bir facia vuku bulsaydı, demek ki kırk gün kır gece kutlama yapacaklardı.
Artık satır aralarına gizleyerek değil açıkça yazıp çiziyorlar:
"Yeter ki Tayyip Erdoğan gitsin Türkiye de batarsa batsın!"
" Aman canım işte deli zırvası" deyip, gülüp geçmek mümkün değil. Zira adamlar son derece bilinçli ve sistematik davranıyorlar.
Tevfik Fikret bile ihanette bunların yanında sönük kalırdı!
O, Ermeni Komitacıların kiraladıkları Belçikalı terörist Edouard Joris için şiir yazmıştı. Bunlar ise, Türkiye'ye karşı her kim varsa ve bu ülke aleyhine her ne olursa onlara methu sena yazıyorlar!
Baksanıza adamlardaki şu hırs ve düşmanlığa:
Yaptıkları ihanetler deşifre oldukça anında yenisini planlıyor ve tez vakitte de kuvveden fiile geçiriyorlar.
Eğer emellerine ulaşıyorlarsa sevinç çığlıkları atıyorlar, suçüstü olup tuzakları başlarına geçince de, Türkiye'yi ateşe vermeye kalkıyorlar.
İsrail'in yaptığı Mavi Marmara katliamı için adeta "...oh olsun, siz İsrail'den izin almadan bu işe kalkışırsanız sonuna da katlanırsınız" demişlerdi.
Şimdi de...
Şah Fırat Herakâtı başarılı bir şekilde sonuçlanınca, karalar bağlayıp, "...tüh yazık oldu, en az on beş yirmi asker şehit düşecekti ki, biz de bunun üstünden AKP'ye veryansın edelim" diyorlar.
Aslında acınacak haldeler. Çünkü:
"Ya kazanırsam" hayaliyle kumar batağına büsbütün saplanan iflah olmaz bir muhterise benziyorlar.
Aynı halet-i ruhiye Gürsel Tekin'de de zuhur ediyor!
Baksanıza O da, aklını ve vicdanını kuşatan kin yüzünden, zırlatma delilere taş çıkartacak açıklamalar yapıyor.
Hülasa... Gelinen bu nokta göstermektedir ki, Türkiye'de kaybeden yalnızca paralel yapı değil. Kaybeden, paralel yapıyla beraber, muhalefet ve Pensilvanya'yla aynı kulvarda koşan şer ittifakıdır.
AK Parti'nin 7 Haziran genel seçimlerinde oy kaybedeceği de vardıysa şayet sırf bu şer cephesi sayesinde şimdi o endişesi de kalmadı.