Türkiye, tarihinin en sancılı süreçlerinden birini daha yaşıyor. Ancak tüm gelişmeler gösteriyor ki bu, bahardan önceki son kış…
Hiç bir gece yoktur ki hitamında şafak sökmesin…
Başta elektrik, doğalgaz ve akaryakıt olmak üzere, gıda ürünlerinin yanı sıra tarımsal girdilere art arda yapılan zamlar, elbette ki her kesimin özelikle de dar gelirlinin belini büküyor. Başkan Erdoğan da kabine de bunu görüyor, biliyor. Muhakkak ki Türkiye, ne çaresizdir ne de çözümden yoksundur.
BU MİLLETİN AZMİ VE İNANCI BU SORUNU ÇÖZECEKTİR
Tünelin ucundaki ışık; bizzat bu milletin kendisi, kurumsal devlet yapısı ve sağlam bir iradeye sahip yönetim kadrosudur. Kim aksini iddia ederse bühtan etmiş olur. Öyle ya, yediden yetmişe herkes yakın tarihimizin en sıkıntılı bu günlerini iliklerine kadar yaşıyor. Bir yanda sağanak olup yağan zamlar diğer yanda ha bire pompalanan umutsuzluk tabloları…
KİN ÜZERİNE BİNA OLUNAN BİR MUHALEFET
Bu ülkede muhalefetin başını çektiği bir kesim var. Onlara göre, “Türkiye battı, iflas etti!” Bu sıkıntılı süreci siyasi malzeme yaparak, sırf “Tayyip gitsin de sonrası ne olursa olsun” anlayışını adeta bayraklaştırdı! Buna rağmen aklıselim milyonlarca vatandaş olup biteni serinkanlı bir tavırla analiz ediyor. Ülkeye 20 yıla yakın zamandır emsalsiz hizmetler sunan ve altyapısını dünya devleriyle yarışacak hale getiren bir hükümet niye birden bire iktisaden krizin öznesi oldu?
KOVİT DEPREMİ HERKESİ YIKTI
Aslında en doğru cevabı kriz üzerinden kendilerine gelecek devşirmek isteyenler de biliyor. Biliyorlar lakin hakikatin üzerine şal atmaya devam ediyorlar. Bütün dünyanın adeta kevgirden geçer gibi elenip silkindiği son iki yılda Kovit’in nasıl tüm dengeleri bozduğu ve sistemleri örselediği ortada… Gayet doğaldır ki Türkiye de bu depremden ciddi biçimde etkilendi, hasara uğradı.
ZAMLAR MİLLETİ YAKIP YIKTI
Bugün her kesimin canını yakan bu fiyat artışları yalnızca Türkiye’ye münhasır bir hal olsaydı, pekala siyasi iradeyi beceriksizlikle suçlayabilirdik. Ama insaf ve izan planından meseleye baktığımızda, adalet duygumuz bize adil olmamızı tavsiye ediyor. İşte o adil ol telkini de beraberinde ümit var olmamızı ve ülkemizin yarınlarına güvenmemizi söylüyor.
BU LABİRENTTEN DE ÇIKACAĞIZ
Bütün kalbimle inanıyorum: Türkiye bu karanlık labirentleri geride bırakıp yeniden aydınlık vadilere ulaşacaktır. Tabii ki kolay değil; hatta akşamdan sabaha da belki çok zor; ama asla bu aydınlık sabah Kaf Dağı’nın zirvesindeki Anka kuşu da değil. Yani size bir hayalden bahsetmiyorum. Türkiye kendi birikimi ve dinamikleriyle düştüğü bu yerden kalkacak ve daha sağlam ayaklarla yeniden maraton koşacak.
DEVLET DİMDİK AYAKTA
Çok şükür ki tüm üniteleriyle çok güçlü bir devletimiz var ve bu devletimiz bunca oyuna, tuzağa, kalleşliğe ve alçak tertiplere rağmen dimdik ayakta ve sanki de yirmili yaştaki bir delikanlı gibi taşı sıksa suyunu çıkaracak… Diğer yanda ise, her türlü olumsuzluğa rağmen hep bir çıkış yolu bulan ve asla teslim bayrağı çekmeyen yürekli bir millet var…
TARİHİ TECRÜBEMİZ VAR
Böyle olmasaydı eğer “yedi düvele karşı” biz nasıl istiklal mücadelemizden galip çıkabilirdik ki… Allah’ın izniyle bu sürecin de üstesinden gelip belki bir yıla kalmadan sorunları önemli ölçüde çözüp yeniden istikrarlı ve refah günlere geri döneceğiz. Fedakarlığı top yekun bir milli haslet haline getirmeliyiz. Yani şunu demek istiyorum. Evet; ülkemiz zorlu bir dönemeçte, bu sebeple vatandaş biraz daha dişini sıksın, sabretsin… Tamam da: bunun aynısını bizi yönetenler de yapacak ki hep birlikte aynı ideal uğruna çarpışmış olalım.
VARLIKTA DA YOKLUKTA DA ADALET OLSUN
Erzurum başta olmak üzere Doğu, kara kışın kol gezdiği ve ben diyen yiğitlerin bile sırtüstü yere serildiği bölgenin adıdır. Az yiyip kısa giyebiliriz belki, ama bu coğrafyada elektriksiz, doğalgazsız yaşam olmaz. Bu sebeple, Galata Bankerlerinden daha zalim olan bu faturalar mutlaka vicdan terazisinde yeniden tartılmalıdır.