Yüz yıl önce çizilen haritaların çöp sepetine atılmaya hazır hale geldiği günümüz Ortadoğu coğrafyasında yeni acıların olmaması için artık barış dilini kullanmalıyız.
Saddam'ın gitmesi, Kaddafi'nin gitmesi, Mübareğin gitmesi nasıl "Irak, Libya ve Mısıra" barış huzur ve güvenlik getirmediyse Esad'ın gitmesi Suriye'ye barış huzur ve güven getirmeyecektir.
Üstüne üstlük Esad'ın gitmesi ABD'nin Ortadoğu için hazırladığı planların uygulamaya sokulması olacaktır.
Esad giderse Suriye üçe bölünecek ve güney sınırımızda kontrolü güç bir alan olacaktır ki buda Türkiye'nin "Milli Güvenliğini" her zaman tehdit eder bir vaziyet alacaktır.
ABD- İsrail ikilisinin kurmak istedikleri büyük Kürdistan planlarının bozulmasını isteyen Türkiye derhal vakit kaybetmeden Suriye'nin uluslararası meşru kabul edilen siyasal ve askeri güçleriyle temasa geçmek ve onların tüm Suriye coğrafyasına hakim olması ve iç kargaşayı sona erdirmesinin önü açılmalıdır.
Diplomasi bunun için vardır. Savaş son çaredir. Tarihte nice kavgalı devletler var ki bir gün gelmiş masaya oturmuş anlaşmış ve barışı tesis etmişlerdir. İster bölgedeki oyunların bitmesi için bugün beş yıl öncesine gitmek ve barışı yeniden tesis etmekle mümkün olacaktır. Almanya- Fransa bunun tipik örneğidir.
Unutulmamalıdır ki devletlerarasında ebedi düşmanlıklar olmadığı gibi ebedi dostluklarda yoktur. Türkiye Ortadoğu'da ki büyük oyunu bozabilmek için bunu başarmak, yapmak zorundadır.
Türkiye eğer siyasal ve diplomatik dil kullanmaz ise ABD ve İsrail'in ve PYD, Barzani Ve PKK'nın ekmeğine yağ sürmüş olacaktır ki bu Türkiye için ileride oluşacak, siyasal, sosyal, askeri problemlerle boğulması anlamına gelecektir.
Kişilerin problemleri olabilir, husumetleri olabilir ancak devletlerin böyle bir tavrı olamaz. Şartlar neyi gerektiriyorsa devletler "Milli Menfaatleri" neyi emrediyorsa onu yapar. Yapmalıdır. Demirel'in ifadesiyle "dün dündür, bugün bugündür."
Eğer bunlar yapılmaz ise, Dünyanın en uzun ömürlü petrol havzası tamamen ABD'nin kontrolüne geçecektir. Çünkü bilimsel verilere göre Irak Petrollerinin ömrü 100 yıl, Kuzey Irak ve özellikle Kerkük Petrollerinin ömrü 650 yıl civarındadır. Batının bütün stratejisi "İsrail'i korumak, zengin petrol yataklarına konmak" olarak özetlenebilir. Yoksa ABD'nin Kürtleri sevdiği falanda yoktur. ABD'nin derdi bölgeyi kendi amaçları için kullanmaktır.
Türkiye tek başına bu oyunu bozacak güçte görünmüyor. O zaman yeni bölge müttefikleri bulmak zorundadır. Bu dış politikayla da bunun olmayacağı, yaşanan acı olaylarla görülmüş oldu. O zaman Türkiye yeni bir dış politikayı acil olarak devreye koymak zorundadır. Bu Türkiye Cumhurbaşkanının ağzından çıkan cümlelerde bulunmaktadır. İnönü'nün ifadesiyle " durum acil ve vahimdir".
Türkiye kendi güvenliği için, ülke bütünlüğü için bütün; beşeri, sosyal ve ekonomik kaynaklarını kullanarak bunu başarmak zorundadır.
Cengiz Hana atfedilen şu söz konun önemini göstermesi bakımından önemlidir. "Bir çivi kayboldu diye bir nal kayboldu, bir nal kayboldu diye bir at kayboldu, bir at kayboldu diye bir atlı kayboldu, bir atlı kayboldu diye bir haber kayboldu, bir haber kayboldu diye bir savaş kaybedildi".
Türkiye bu savaşı kaybetmemek için artık her tedbiri almak zorundadır. Yoksa yarın geç olabilir.