Hem Başkan sayın Erdoğan’a hem de sayın muhalefete arzu halimdir…

Bu dilekçe, muhtemeldir ki o katlara hiçbir zaman ulaşmayacak. O halde ben de görevi icabı bizim mümessilimiz olan Fahrettin Altun’a sesleniyorum: Fahrettin bey, hele bir bak, burada Anadolu basını var ve bizler yarın çığ olabilecek bir çığlıktan söz ediyoruz. Bir de bizi dinle…

Aleyhimize hemen her gün yeni bir tuzak ve oyun kuran küresel vampirler, Türkiye pandemi şartları ve ekonomik sorunlarla mücadele ederken Suriye’de, tam da sınır boyumuzda terör devleti kurmanın peşinde…

Emperyalist güçler istiyor ki, Türkiye iç sorunlarıyla ve siyasi çekişmelerle yorgun ve de bitap düşsün. Ve bu senaryonun sonunda da öngörülen tablo tam da şudur: Türkiye’de gıda krizi zirve yapsın, halkın alım gücü en dibe düşsün, siyasi çekişmeler beraberinde büyük bir kargaşaya varsın ve nihayetinde halk sokaklara dökülsün. Şartlar tam olgunlaştığında da, ülkemize biçilen kefen Suriye modeli…

HIRSIZIN SUÇU YOK MU?

“Ekonomi iyi yönetildi, gelmekte olan krizin ayak sesleri önceden fark edilip tedbirler alındı” demiyoruz. Diyemiyoruz, maalesef… Çünkü tam tersi oldu. Vaktinde gerekli tedbirler alınamadı, kapımızı çalan tehlike hafife alındı. Buraya kadar tamam olmasına tamam da, pekii hırsızın hiç mi suçu yok?

HANGİ ÜLKENİN BAŞINDA BU KADAR BELA VAR?

Yani emperyalist güçlerin dümen suyundaki küresel çeteler, Türkiye’yi dize çökertmek için hiç mi tuzak kurmadı, hiç mi oyun içinde oyun tezgahlamadı? Evet; iki yıldır bütün dünya Korona belasıyla cebelleşip duruyor, tıpkı Türkiye gibi… Lakin söyler misiniz dünyada kaç ülke, bir yanda bu küresel illetle mücadele ederken diğer yanda da, ülke bütünlüğüne kast eden terörle, sınırlarındaki büyük kumpaslarla ve şeytanın dahi aklına gelmeyecek oyunlarla boğuşuyor?

ADIM ADIM TERÖR DEVLETİNE…

Batı, sırf İsrail’in geleceğini garantiye almak için Suriye’de tüm Orta Doğu’yu kan gölüne çevirecek adımlar atıyor ve en kötüsü de, attığı bu adımlar sayesinde hatırı sayılır mesafeler alıyor. Hemen burnumuzun dibinde kurulmak istenen adı Kürt Devleti ama gerçekte terör devleti, gördüğünüz gibi ülkemiz için en hayati sorunlardan biri oldu.

YİĞİTLİK, BÖYLESİ GÜNLERDE BELLİ OLUR…

Milli Mücadele’nin en keskin kalemlerinin başında gelen Halide Edip Adıvar, tıpkı Bahtiyar Vahapzade’nin tasvir ettiği “…zulme gebe kaldı geceler” dizesinde olduğu gibi o günleri anlatırken, “Türk’ün ateşle imtihanı” demişti. Yüz yıl sonra bir kere daha ateşle imtihandan geçiyoruz. Üstelik bu defa düşman, yedi düvelden de çetin… Dizleri üzerine çökmüş yani esir düşmüş bir Türkiye planı ve düşü içerisindeki emperyalist çeteler, son aylarda hamlelerini büsbütün artırdı.

SİZE, “İKTİDAR GÜNAHTAN MÜNEZZEHTİR” DERSEK ANLAYIN Kİ BİZ DE KAFİRİZ…

“Türkiye’yi yöneten iktidar, sütten çıkmış ak kaşıktır” demiyoruz. Elbette vahim hatalar yapıldı ve ısrarla bu hataların bir kısmı da yapılmaya devam ediliyor. Vaziyet bu diye, nasıl olur da muhalefet, “vur abalıya” anlayışını amentü belleyip, tam da dere geçilirken süvarilerin atlarını vurmaya kalkar? Eyvallah; kimin AK Parti ile ne hesabı varsa önümüze gelecek seçim sandığında o hesabını sorsun, buna bir itirazımız yok. Ama sakın kimse düşmanın ekmeğine yağ sürmesin ki, şafak söktüğünde hiç birimizin yüzünde kir ve leke olmasın…

TARİH BİZE DERS VERİYOR AMA BİZ ANLAMIYORUZ

Tarih 1900’leri gösterirken Osmanlı İmparatorluğu, neredeyse beş milyon kilometre karelik bir egemenlik alanına sahipti. Lakin tarih bu defa 1919’u gösterirken elimizde kalan toprak parçası yani vatanımızın tamamı, evet; ne acıdır, nasıl bir hicrandır ve de ne biçim ölümcül bir darbedir ki. sadece 250 bin kilometreydi. Biz millet olarak işte o zillete ve işgale boyun eğmedik, kendi küllerinden tıpkı Anka kuşu gibi yeniden doğduk.

İKTİDAR, GÜÇLE DEĞİL ADALETLE TAHKİM EDİLİRSE MUHKEM OLUR

İktidara dönük sözümüz şudur: İbn Haldün o meşhur Mukaddime’sinde mealen diyor ki, “Milletler ya da ülkeler, günün sonunda yoksulluğu ve fakirliği çalışarak, üreterek yenebilirler. Ama eğer o milletler ya da ülkeler, adaleti terk edip adaletsizlik üzere amel ediyorlarsa yıkılmaya mahkumdurlar.” İster asırlar öncesi antik çağ olsun isterse günümüzün yapay zeka çağı… Hiç fark etmez, insanoğlu da icabında robotlar da adaletsiz bir gezegende havasız susuz ve de pilsiz kalırlar.

NİYETİNİZ VE ÇABANIZ KADAR ZAFERE YAKIN OLURSUNUZ

Kabul; hem de misliyle kabul: Oldukça müşkül günler yaşıyoruz, yetmezmiş gibi yarınlara dair endişelerimiz kat be kat artıyor. Unutmayalım, “umudu olmayanın imanı eksiktir” ilkesi bizim şiarımızdır. Bu sebeple gelin hep birlikte bir kez daha Allah’ın ipine sarılıp insan onuruna yaraşır yeni bir “diriliş” hareketi başlatalım. Belli mi olur belki azgın dalgalar siner, çılgın nehirler yeniden ülkümüze yol verir… Unutmayalım ki hiçbir Kızıl Deniz yoktur ki, kendiliğinden yarılmış olsun. Bütün kolaylıklar ve büyük zaferler ancak niyet, eylem, samimiyet, çaba ve umut sonucu uç vermiştir.