7 Haziran 2015 Milletvekili seçim değerlendirmesini anlayan, anlamayan, gören görmeyen herkes yapıyor. Herkes zaferle çıkmış AKP kaybetmiş gibi genelde bir görüş var.
Kimi seviniyor, kimi üzülüyor, kimi ortada kaldık diye endişe ediyor.
Asıl olan devletin ve milletin kazanmasıdır.
Devlet iyi yönetilmezse; kaybeden devlet ve millet olacaktır.
Devlet nedir, devlet nasıl olmalıdır?
Devlet nasıl olmamalıdır?
Devlet nasıl yönetilir?
Devlet nasıl yönetilirse devlet; devlet olur?
Bu soruların cevaplarını Türkiye’ye değil, gelişmiş ülkelere bakarak cevap aramalıyız!
Gelişmiş ülkelerin, demokrasi, adalet, güvenlik, ekonomik seviyeleri, halkın konfor seviyeleri ve beklentilerinin ne olduğunu bilmeden elbette yapamayız.
Bu seviyelerin nerelerde olduğunu düşünmeden ve bilmeden yapılan değerlendirmeler, üçüncü dünya ülkelerine has düşünce temelinin temelini oluşturur.
Üçüncü dünya ülkelerine örnek Ortadoğu mudur? Ortadoğu insanları ise gelinen noktalarda hiç mutlu değildir. Ortadoğu’da işgaller, cinayetler, katliamlar, yokluk, açlık, hastalık, kan, gözyaşı ne varsa hepsi mevcut. Sınırları, güvenlikleri, hayatları, ekonomileri dış mihrak rüzgârlarıyla dalgalanmaktadır. İnsanlar kurtuluşlarını kırık bir tekneyle gelişmiş ülkelere kaçabilmeleriyle doğru orantılı olarak görmektedirler.
Hayatlarında hiçbir şeyleri değerli değildir. Can, mal, namus, ekonomik güvenceleri ve daha kötüsü de yarınlara ümitleri yoktur!
Yönümüzü Batı’ya çevirdiğimizde sosyal bütün meselelerini halletmiş daha mutlu, daha belirgin yarına ve devletlerine güvenle bakabilen insanlar görürüz.
Temel ayırım bilgi ve bilginin hayata geçirdiği doğru işler, batı ile doğunun farkını ortaya koyar!
Siyasete, seçime, yöneticilere, küçük büyük sorunlara bakarken bilgi, kıyas ve realite açısından bakmayı bütün vatandaşlarımızın öğrenmesi ve bilmesi gerekir.
İnsanların rakamlardan anlaması, kaçmaması, kullanmasını öğrenmesi ve en iyiyi istemesi, hedeflemesi gerekir. Bu rakamlar seçim sonuçlarındaki rakamlardan ziyade dün ve bugünün, gelişmiş ülkeler ve Türkiye’nin rakamlarıyla olmalıdır.
Uluslar arası istatistiklere değer vermek, takip etmek, bilgi sahibi olmak, olumlu anlamda üst sıraları hedef koymakla olur.
Mesela bir soru sorulabilir: Hukuk ve adalette dünya sıralamasında 102 ülke içerisinde 82 sıradaymışız! Bu doğru bir yer midir?
Vaatlerde bu konunun düzeleceğiyle ilgili bir vaat duymadım!
Adaleti bu kadar gerilemiş ülke insanları mutlu olabiliyorlarsa; problem adalet hakkında doğru bilgi ve realist düşünceye sahip olmamaktır.
Durum değerlendirmesi ancak bilgi ve realist düşüncelerle ortaya konabilir?
Temel meselelerin, kırmızıçizgilerin ne olduğunu vatandaşlarımızın bilmeden değerlendirmesi; bilgisizliğin bir motivasyonudur.
Türkiye’nin temel meselesi, adalet, terör, ekonomi, sağlık, dış politika, yolsuzluklar, rüşvet, milli eğitim, sosyal adaletsizliktir.
Bir başka değişle; her önemli şey!
Bilinçle hareket edilirse ülkemiz bunların altından tek hükümetle de koalisyonla da dışarıdan destekli bir hükümetle de altından kalkabilir.
Meseleye parti, siyaset ve fanatizm, gözüyle bakıldığında ana sıkıntı anlaşılmamış ve bir şey değişmeyecek anlamı çıkar!
Siyasilerin kendi partilerini kârlı çıkaracak hesap yapmaları, ana sıkıntıların devam edeceğiyle eş anlamlıdır.
İlkeler önemlidir. Ve asıl önemli olan da ilkeler doğrultusunda sistemi kurabilmek, doğrular üzerine inşa etmektir.
Seçimden ve seçim sonuçlarından beklediğimiz partilerin başarısı veya başarısızlığı değil; doğru işlere geçebilmek ve uluslar arası istatistiksel sıralamada pozitif yönde sıralamamızı yükseltmektir.