ÜLKENİN FİZİKÇİYE Mİ İLAHİYATÇIYA MI İHTİYACI VAR?

Türkiye’de böyle bir soru sorulur mu? Böyle soru sorulursa aforoz olma şansınız nedir? Veya adamın biri boşuna bir soru sormuş kafa karıştırıyor gibi ifadelerle karşılaşabiliriz.

İlk insandan günümüze toplumlar için din duygusu en büyük etken olmuştur. İster ilahi vahye dayansın, ister zamanla bozulup tahrif olsun, ister putperest, ister pagan olsun her zaman diliminde etkili olmuş olmaya devam edecektir.

İnsanlık tarihinin bir diğer gerçeği bilim, bilimsel düşünme ve icat etme geleneğinin süreklilik kazanmış olmasıdır. Dünyada meydana gelen büyük değişmeler iki bilgi dalı üzerine kurulmuştur.

Krallar, sultanlar, padişahlar yerine ve zamanına göre iki fikrîde kullandılar. Krallar ordularını harekete geçirirken bir taraftan din adamlarını moral vermek için askerlerini motive etmelerine karşı diğer taraftan okçularını, kılıçlarını, mancınıklarını savaş meydanında kullandılar.

Kale kuşatmalarında mancınıklar, toplar ne kadar etkili olmuş ise fizikçilerin itibarı o derece etkili olmuştur. Gemiler yapılırken, yelkenler açılırken, lağımlar patlatılırken hep bilim adamları, fizikçiler öne çıkmış savaşın sonucunun belirlenmesinde rol almışlardır.

Denizaltılar, uçaklar yapılırken fizikçiler ön plana çıkmış, din adamları, ilahiyatçılar daha geride insan psikolojisine yönelik konuşmalar yapmışlardı.

Bedir kuyularının tutulması, Medine etrafına hendek kazılması aslında birer fiziksel kuralın tatbikatından başka bir şey değildi. Emevilerin, Abbasilerin fetih hareketlerinde kılıç hep önde olmuş, dönemin en iyi kılıcını yapanlar, denizlerde gemi dolaştıranlar savaşı kazanan taraf olmuştur.

Fatih İstanbul’u fetih ederken kullandığı toplarda fizikçilerin eseri olmuştur. Yani Cabirler, Haysemler, Buruniler, İbni Sinalar olmasaydı İslam fikri dünyaya yayılmada bu kadar üstünlük kazanamazdı.

Avrupa özellikle 13. Asırdan itibaren fizik, kimya, biyoloji, tıp, astronomi alanında üstünlüğü ele geçirdiğinde fizikçilerin ciddi katkıları vardı. Buna karşılık aynı dönemde İslam dünyası fizik, kimya, biyoloji, tıp ve felsefeyi medreseden kovmuş mevcut bilgileri tekrara düşmüştü.

Batıda Kopernik, Galileo, Mendel, Darvin, Max Plank, Einstein ve diğerleri yetişip bilimsel bilgileri geliştirirken İslam toplumunda eski kitaplara, İstinsah, haşiye, haşiyenin haşiyesi yazılıyor pozitif bilimlerde özellikle matematik, fizik, tıp alanlarında varlığı bile hissedilmiyordu.

Buhar gücü keşfedilmiş, gemiler artık kömürle yani buhar gücüyle hareket ederken Osmanlıda Tüfeklere süngü takılsın mı takılmasın mı durumu tartışılmıştı. Darülfünunda deney yapılmış havasız yerde canlı yaşayamaz denilerek gözlem yapıldığında öğretmen zındıklıkla itham edilmiş bir yıl sonra Darülfünun kapatılmıştı.

1593’ten sonra Osmanlı Medreselerinden felsefe ve pozitif bilimler devre dışı bırakılmış Osmanlının ilerlemesi, bilimsel gelişmelerinin önüne set çekilmiş ve mağlubiyetlerde, torak kayıplarında ve çöküşte etkili olmuşlardı.

Özellikle 19. Asrın yarısından sonra Fizik, kimya, biyoloji, tıp, astronomi, elektrik, elektronik, bilgisayar sahasında baş döndürücü gelişmeler yaşanırken İslam dünyası buna cevap veremedi. Batının üstün teknolojisini para vererek satın almaya mecbur kaldı.

Tüm bu gelişmelerin başında Matematikçiler ve Fizikçiler başrol oynamış ama ilahiyatçıların katkısı sıfır olmuştu. Batı bugün bu gelişmesini pozitif bilimlerdeki ilerlemesine borçludur. Bizde ise gerilememizin sebebi pozitif bilimlerden uzaklaşmamız olmuştur.

Sonuç olarak Türkiye’nin gelişmesi, ilerlemesi, dünya ölçeğinde nimetlerden faydalanması için Fizikçilere, matematikçilere, Elektronikçilere, Astrofizikçilere, felsefecilere ihtiyacı vardır. Yapay zekâyı ancak bu bilimlerle elde edebiliriz.

Peki, ilahiyatçılara ihtiyacı var mıdır? Elbette vardır. İlahiyatçılar topluma doğru dini anlatmak için gayret etmeliler. Hurafelerden uzak, Kuran-ı Kerimi esas alan, Hz. Peygamberin 23 yıllık nübüvvetini ilke edinen bilgi temelinde insanları eğitmeli, yalan, yanlış din bilgilerinden toplumu koruyacak düzeyde eğitilmeleri gerekmektedir.

Geldiğimiz çağda ülkenin Fizikçiye mi? İlahiyatçıya mı? İhtiyacı var derseniz benim tercihim FİZİKÇİ olması yönündedir. Çünkü bugün özellikle iktidar yanlıları Savunma Sanayindeki gelişmeleri ileri sürüyorlarsa bilinmelidir ki bu gelişmeler Matematikçi ve Fizikçilerin öncelikle çalışma alanıdır.