Üniversite ile STK’ların görüşmesi yeme-içme işi mi (!)

3'üncü nesil üniversite modeli Türkiye'de yaygınlaşıyor.

Atatürk Üniversitesi de bu yaygınlaşmanın içerisinde yerini alıyor.

Söz konusu olan şey, sektöre daha profesyonel elaman kazandırmak.

3'üncü nesil üniversiteyi şöyle ifade etmek mümkün;

Eğitim, öğretim, araştırma ve Ar-Ge faaliyetleriyle bilimsel verileri toplum faydasına dönüştürebilen bir model

*

Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, rektör adaylığı sırasında yeni nesil üniversite söylemini dillendirmişti.

Rektör seçilmesinden sonra bu söylemini hayata geçirmek için çalışmalara hızlı başladı.

Bir yandan yapılan çalışmaları hayata geçirirken, diğer yandan üniversiteyi bir bütün olarak yeni nesil üniversite statüsüne sokmak için çabaları devam ediyor.

Artık eskiden olduğu gibi üniversitelerin bir kampus ya da sınıfta eğitim veren daha donuk yapıları olmayacak.

Üniversite hayat boyu eğitimi benimseyecek ama halkına kapılarını da açık tutacak.

Sürekli eğitim merkezleriyle halkı eğitime davet edecek.

Ayrıca bölgenin sosyal, ekonomik, tarımsal, endüstriyel, kültürel ve daha birçok alanda gelişimine katkıda bulunulacak. Rektör Çomaklı, amaçlarını ifade ederken, yeni nesil sistemle herkese fayda sağlamayı hedefliyor.

*

3'üncü nesil üniversitelerin en önemli farklarından birisi iş dünyasının talepleri doğrultusunda müfredat hazırlamaları.

Bu modelde sektör ve üniversite temsilcileri bir araya gelerek yükseköğretim programlarına ortak karar veriyorlar.

Bu nedenle 3'üncü nesil üniversitelerin okurken öğrenciye iş tecrübesi kazandırdığını söyleyen Prof. Dr. Çomaklı, ‘3'üncü nesil üniversiteler, iş tecrübesi aktaran ve bununla ilgili altyapı oluşturan yerlerdir. Atölye ve laboratuar açacaksak onlardaki aynı sistemi kuruyoruz ki öğrencilerimiz işin teorisini öğrenirken pratiğini de kazansın. Biz hiç kimseye iş garantisi veremeyiz ama sektörle öyle entegreli projeler geliştiririz ki bugün mezun olan bir öğrenci hemen işe hazır hale gelir’ diyor.

*

Rektör Çomaklı, Üniversite ile halkı bütünleştirmenin gayreti içersinde.

STK’larla görüşmelerini sürdürüyor.

Onları üniversiteye davet ediyor,

Bazen de kendisi ekibiyle STK’ların misafiri oluyor.

Her ne kadar bazı art niyetli kişiler bu görüşmeleri ‘Yemek içmek’ olarak nitelese de Rektör Çomaklı doğru yolda ilerliyor.

Buradaki amaç ortak akıldır.

Sadece benim aklım değil,

Çoğulcu bir akıldır esas olan.

Bunun adı istişaredir.

Bir dünya üniversitesi istiyorsak,

Bunu böyle dillendiriyorsak,

Buna giden yolun da ortak aklın kullanılmasından geçtiğini de bilmeliyiz.

Dedikodularla,

Beğenmemezlikle bir yerlere varmak mümkün değildir.

Erzurum’un da bence asıl sorunu da budur.

Ortak akıldan, istişareden, birliktelikten ayrılmamak gerekir.

Rektör Çomaklı da zaten küçük istasyonlarda durmuyor.

*

Bir çok kurum ve kuruluş kendisini ifade ederken vizyon ve misyon der.

Şuna emin olduk ki, o vizyon ve misyonlar sadece bulundukları yerde yazılı olarak kalmışlar.

Rektör Çomaklıya ‘Sizde de vizyon ve misyon’ aynımı dedik.

Evet dedi.

Şunu ekledi;

İşte yeni nesil üniversite anlayışıyla bunlar artık tarih oluyor.

*

Rektör hocanın anlatımlarından çıkardığımız sonuç ise şu:

Atatürk Üniversitesi’nde ‘Ayakları yere basan bir yönetim var’

*

Sadece bunlar da değil,

Daha birçok soruna parmak basılmış.

Mesela, sloganlarla yönetim artık yok.

Gerçek manada bilimsel çalışmalara imza atılacak.

Ahbap-çavuş ilişkilerde son buluyor.

İş her zaman ehline verilecek.

Teknolojiye anında ayak uydurulacak.

Mesela, değişime anında ayak uyduramasak bölgeyi geliştireceğimiz yerde bölgeye yük oluruz ifadesini kullandı Rektör Hoca.

Gelişmiş yenilikçi bir üniversite,

Siyasi organların,

Cemaatlerin etkisinde değil, bilimin ve gerçek bilim adamlarının bulunduğu bir ortamdaki üniversite olmalı.

İşte Prof. Dr. Ömer Çomaklı’nın hedefindeki üniversitesi bu…