Hak aşığı Sümmani derki.!
***
”Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
Cem oldu başıma iş birer birer
On sekiz yıl sürdüm yârin peşinde
Akıttım gözümden yaş birer birer”
***
Bu dizeleri 10 yaşımda okumuştum
Âşık Sümmani’ye büyük hayranlık duydum.
Bakırköy sahillerinde, Sümmani’den bir iki mısra okuyup
Yine dalıp köydeki o çeşmenin başına gidiyorsunuz
Siren sesleri yetmemişçesine bir de gecenin (…) Meczupları
Siren seslerinden Hayallerini zor bela çeşme başına götürüp az da olsa mutlu olmuşken; birden bir ses duyuyorsunuz….
Meczup size dönüyor ve başlıyor.
Ne diyor sizi tanımayan Meczup?!?
‘’Ah be şaşkın.!
Şimdi Bakırköy sahillerinde gecenin bu saatinde ne arıyorsun.?’’
Dönüyorsunuz meczuba hayırdır size ne oluyor.?
Meczup cevap veriyor
‘’Yok bir şey kendi kendime konuşuyorum işte.’’
Baksanıza deniz, martılar rüzgâr ve siz ne güzel bir gece…
Hafif bir yağmur çiseliyor
Meczupla bir bankın üzerine oturup sohbete başlıyorsunuz
On dakika sonra bir meczup daha yaklaşıyor ve
” Bu muhabbet kaçmaz ben de dinleyebilir miyim.?” Diyor
Tabi diyor meczup buyurun efendim” Bahtiyar oluruz”
Meczup söze giriyor ve Ziya paşadan bir şiir okuyor;
Şeb-i Yeldâyı Müneccimle Muvakkıt Ne Bilir;
Mübtelâ-yı Gâma Sor Kim Geceler Kaç Saattir.?
Meczubun bu tavrı karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim
Sonra “haydi bakalım şunu bir tercüme ette bilelim” dedi
Aman efendim ne haddime
Siz varken bize düşer mi.? Hiç
Sonra diğer meczup söze giriyor ve
********
”Aşka müptelâyım, kül etse beni,
Kement atıp tutsa, kul etse beni.
On para etmeyen, pul etse beni,
Pulsuz namelerin postanesiyim.”
*******
Allah nereye düştüm burası dünya mı.?
Kim bunlar.? Ben mi meczubum bunlar mı.?
Soruyorum kendime birden dönüyor bana
*****
Şu buluta bak!
Sırtında yağmur yükü, düşmüş rüzgârın önüne,
Kuruyan toprağa, sararan yaprağa koşar!
Sevdalı değil, kara sevdalı,
Duman duman hasret tüter yüreğinde!
Tutkun mu tutkun!
Sırılsıklam âşık ormana.
Döker gözyaşını döker….
Çiseledikçe, dillenir yeşeren yaprak,
Dillenir ıslanan toprak,
Lisan-ı hal ile şükür türküsü söyler.
****
Allah’ım bu ne güzel bir gece diyorum keşke hiç sabah olmasa
Kalbimden geçenleri yüzüme vuruyorlar
Sanki mezardayım
Kiramen katibin meleklerinin karşısındayım
Saatler ilerliyor iki meczup ve ben
Uzaktan bir kişi daha görünüyor
Elinde bir termos çay diye bağırıyor
Bizden başka kimsecikler yok
Kime satacak bu çayı soruyorsunuz kendinize
Yaklaşıyor ve birer çay ikram etmek istiyorsunuz
Meczup dönüyor ve
‘’Burası SUFİ dergâhı burada sizin paranız geçmez diyor’’
Biraz daha çabuk davranıp parayı uzatıyorsunuz
Çay satan size ” Siz hiç edep bilmez misiniz.?’’
Dönüyorum ve iyi de ben edepsizlik etmedim ki.!
Bu sefer sinirli bir şekilde bana
‘’Hala edepsizliğe devam ediyorsunuz be adam
İki cümlenin cevabını veremeyen birinin çayı içilir mi.?’’
Allah Allah siz de nereden çıktınız .?
İki tane vardı bir de siz geldiniz…
Çayınızı aldık paramızı veriyoruz
Edepsizlik bunun neresinde.?!? Soruyorum
“Bakın hala edepsizliğinize devam ediyorsunuz diyor”
Ve... Yaşı biraz ilerlemiş olan meczup
Cebinden bir miktar parayı uzatıyor ve
‘’Al bunları yerine ulaştır..!’’
Çay satan olur efendim bir saat içinde ulaştırırım diyor ve ayrılıyor
Dönüyorum meczuba ve soruyorum
Allah aşkına siz kimsiniz.?!?
Meczup gülümseyerek ‘’hala tanımadın mı.?’’
Hayır, tanıyamadım bir iken iki sonra üç
Sizi tanırsam her gün gelirim buraya dedim
Olur dedi meczup ‘’ama siz bize uyum sağlayamazsınız’’
Aman efendim nasıl isterseniz kabul ederim desem de
‘’Yolumuz uzun daha çok işimiz var
Siz yolunuza biz yolumuza’’ dedi
Hüzünlendim kalbim resmen durdu sanki
Dilinden dökülen iki cümle
1400 sene önce ‘’Üzülme Allah bizimle beraber’’
Vedalaştık üzeri kir pas içinde ama mis gibi kokuyordu
İki kolunun arasında sımsıkı sardı ve
‘’Haydi Allah’a emanet ol’’ dedi
Arkamı döndüm yürümeye çalışıyordum
Ayaklarım gitmiyor ruhen bitmiştim
Anlamsız bir sevgi dolu içimde
Geri döndüm “Efendim tekrar nasıl görüşürüz” dedim
‘’Bizim mekânımız belli değil
Nerede kırık bir kalp ve yıkık virane olmuş birini görürsen işte biz ordayız.’’
Peki beni buraya getiren neydi dedim
‘’Bilmem dedi ‘’SUFİ kalbine sor’’
Köydeki çeşme başına sor
Kırdığın kalbin sahibine sor
Yıkılan hayallerin sahibine sor’’
Aman efendim bunlarda ne.?
‘’Git durma dedi (!) SUFİ eğer bulamazsan yine bize sor’’ dedi.