Allah yüzüne baktı, verilmiş sadakası varmış ki böylesine kritik bir dönemde Büyükçekmece Tepecik gibi vasat bir takımla karşılaştı Erzurum.
Ve bereket versin ki Erzurum’un adına gol erken geldi de fark oldu.
Az biraz dişli bir takım olsaydı olası bir mağlubiyette olacakları düşünmek bile istemiyordum.
Daha 3 gün önce evinde kupada Tuzla karşısında alınan mağlubiyetten dolayı futbolcuları yuhalanmış, artık tartışılır bir duruma gelen teknik direktöre sahip bir kulüp için böyle maçları parayla arasan bulamazdın.
O açıdan Erzurum’un Büyükçekmece Tepecik maçını değerlendirirken önce bu gerçeği bir bilelim de ondan sonra ne diyeceksek diyelim.
İyi olacak hastanın ayağına gelen doktor gibiydi Tepecik!
***
BB Erzurumspor’da Nobre, Engin Baytar ve Fahri Tatan gibi yıldızların olduğunu biliyoruz.
Biz dün bir kere daha fark ettik ki bir yıldız daha var, hem de kuyruklu yıldız.
Gökbilimcilerin onu keşfettiklerine henüz emin değilim ama biz çok sevdik bu yıldızı, repoya yatırmak istiyor adam!
Halil İbrahim Tuna’dan bahsediyorum.
Seyirciye onun iyi olduğu maçlarda oturmak yasak!
Taraftarlar onu ‘Halil İbo’ diye çağırıyor, top o ‘Halil İbo’ nun ayağına geldi mi tribünler hop ayakta!
Daha maçın 3’ncü dakikasında öyle bir gol attı ki belki hazırlanışı, atılışı sıradandı ama hayati bir goldü.
90 dakika boyunca oyunu sürekli değişkenlik gösteren Erzurum, yatsın kalksın sadece Tepecik’le oynadığına değil, Halil İbo’nun erken gelen, maçı da koparan o ilk golüne de şükretsin!
***
BB Erzurumspor’a ilaç gibi gelen Büyükçekmece Tepecik maçında oynanan bir ilk yarı vardı ki ikinci yarıyla alakası yok!
Birinci yarıda ne kadar üretken bir Erzurum sahada varksa, ikinci yarıda o kadar eli ayağına dolaşan bir Erzurumla burun burunaydık.
Bu Erzurum’un birinci yarıda ne kadar pas yüzdeleri yüksektiyse, ikinci yarıda o kadar düşüktü.
Bu Erzurum’un birinci yarıda ne kadar oyun kontrolü altındaysa, ikinci yarıda o kadar raydan çıktı!
Tabi bütün bunlar 3-0’dan sonraydı, skor avantajından kaynaklıydı, bu belki anlaşılabilir de bir durumdu.
Ama bir önceki maçlara oranla Erzurum’un bu maçta da kolay pozisyon verme hastalığı devam ediyordu, bak ondan söz etmesem kendimden utanırım.
3’ü ilk, 5’i de ikinci yarıda olmak üzere..
Erinmedim sadece maç boyu hem de farklı mağlup olan Tepecik’in pozisyonlarını saydım, 8 tane!
Az-buz değil, tam tamına 8 pozisyon!
İstanbul temsilcisi gol bölgelerinde biraz daha dikkatli olsa bu pozisyonların ikisini, üçünü gol yapabilirdi, yanılıyorsam biri söylesin lütfen!
***
Gerçi zirve hesapları yapan takımların da kazandıkları için Erzurum için çok da kazançlı bir hafta olmadı olmasına ama yine de böylesine ‘hassas’ bir dönemde en azından puan kaybı olmaması büyük bir kazanımdır.
Durum gösteriyor ki bu ligin alt sıraları ile birlikte üst sıraları da giderek şekilleniyor.
Bu sebeple eğer de direkt PTT ligine çıkmak istiyorsa Erzurum’un bundan sonra daha dikkatli olması gerekiyor.
Mesela Mehmet Albayrak’ın.
Dün 5 defa pozisyon buldu, 5’inde de golü bulamadı.
Allah’tan Erzurum bayağı bir öndeydi de kaçırılan goller çok göze batmadı, hepimiz için özellikle o daha önce iyi yaptığı kafa vuruşlarının kötülüğü çok da ‘tın’dı!
Teknik direktörün Nobre’yi ilk yarının bitime bir dakika kala çıkarması güzel bir hareketti.
En azından seyircinin gözdesi olan Nobre’yi seyirciye alkışlama isteği bence 10 numara bir karardı.
90’ncı dakikalarda bile kendi yarı alanına gelip taca gidecek olan bir topa o hamleyi yapan, yapabilen, takımı için o özveriyi gösteren bir Nobre’yi değil seyirciye alkışlatmak, ona helikopter de tahsis edilse hakkı!
Fahri Tatan’ı bazı çok bilmişler hotuluyor ama ben tutuyorum.
Hem teknisyen, hem taktisyen!
Bir defa her tarafından kalite akıyor, çok iyi bir futbol mühendisi!
Adam ikili mücadeleye giriyor, orta sahanın kontrolünü sağlıyor, derinlemesine paslarıyla arkadaşlarını pozisyona sokuyor, duran toplarda rakip ceza sahasına bomba bırakıyor, pimi de artık biri çeksin!
Bir de gitsin tesislerde yemek mi pişirsin, daha ne yapsın?
Erhan Çelenk de beğendiğim oyunculardan biri. Nasıl maça başlıyorsa öyle bitiriyor. Devamlılığı müthiş. Tam bir istikrar abidesi.
Ben savunmada Doğancan’ın eksikliğini hissettim, dilerim cezalı diye oynamayan bu oyuncuyu bir sonraki Sivas maçında nasıl olsa kazanan kadro, ben o kadroyla çıkayım diye hocası oynatmamazlık etmez!
Uzaktan bakınca bana Muslera’yı andıran ama onun gibi bir kaleci olabilmesi için daha çok fırın ekmek yemesi gereken kaleci Ramazan Evren’i de niye bazı arkadaşlarımızın beğenmediğini anlayamıyorum. Geçmişte o kaleyi koruyan bazı kalecileri gözümün önüne getiriyorum da Ramazan’a haksızlık edildiğini düşünüyorum! Daha ne olsun, iyi kaleci işte. Hoş çocuk İstanbul Başakşehir’in değil, nihayetinde 2.ligde bir takımın kalecisi, o kadar hatası da olacak tabiî ki de!
Nihayetinde hepsi de iyi niyetli, kazanma arzuları yüksek, tekmeye kafa sokan, çok da birbirlerinin içinde sırıtmayan çocuklar! Ve fakat! İsim vererek çok da rencide etmek istemiyorum ama bazı oyuncuların fizik olarak sıkıntıları var, onu gözlemliyorum. Eğer ki saçlarına ve de sakallarına olduğu gibi özel hayatlarına da dikkat ederlerse, biraz da idmanları asmazlarsa sanırım arzu edilen kadro kalitesini hep birlikte sağlamış olurlar!
***
Yazımı bitirirken bir konuya da değinmek istiyorum. Dünkü maçın sonlarında biraz da rakibin riske girmesi sebebiyle savunmada doğan zafiyetlerden ötürü Erzurum farkı daha da artırabilirdi, pısırıklığı tuttu! Nedense maçın sonlarına doğru bütün oyuncular pozisyon üretmekte bin dereden su getirdiler! Müsait pozisyonlarda final paslarını ve son vuruşları o kadar hovardaca kullandılar ki parasını ha bire kumarda kaybeden ama gözü de görmeyen ‘sonradan görme zenginleri’ anımsattılar! Teknik heyetin, bundan sonra idmanlarda bilhassa şut ve bu üçüncü bölgedeki final pasları konusunda biraz daha ders vermesi gerektiğini düşündüğümü belirtir, aynı galibiyetleri sadece alt sıralardaki takımlardan değil, yukarılarda bulunan takımlardan da gelmesini beklediğimi ifade eder, güzel bir hafta dilerim..
---