Doğrusunu söylemek gerekirse, bir kaç ay öncesine kadar bende bilmiyordum. Palandöken Otizim Derneği Başkanı Nazan Yaşarbaş'ı tanıyana dek. Başkanın anlattıklarını dinleyince, Otizimli çocuk sahibi Annelerin kendisine gönderdiği mektupları okuyunca durumun vehametini anladım. Hani bilirsiniz, derler ki, ''Evlat, baldan tatlıdır''. Çocuk sahibi olanlar bunu çok daha iyi anlayacaklardır eminim. Çünkü, evlat, evliliklerin meyvesi, ailelerin saadet kaynağıdır. Ama çocuğunuz Otizim hastasıysa, sizin ne evinizde ne de evliliğinizde saadetten bahsedilemez. Hele hele çocuğunuz 14-15 yaşlarındaysa, evinizde adeta esir hayatı yaşarsınız.
Otizm, yaşamın ilk üç yılı içinde ortaya çıkan, yaşam boyu devam eden, sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişimde problemler, tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren, karmaşık gelişimsel bir bozukluk. Günümüzde her 110 çocuktan birinde Otizim rahatsızlığı olduğunu ben değil, uzmanlar söylüyor. Otizimli çocuk sahibi olan Anneler, kendilerini ''Özel Anne'' olarak tanımlasalar da yaşadıkları hayat o kadar özel değil. Hatta yaşadıkları hayat, hayat bile değil.
Yüzlerce Otizimli çocuk sahibi Anne, eşleri tarafından terkedilmiş, evlatları tarafından darp edilen, intiharın eşiğinde, psikolojileri bozuk bir şekilde, ''Ya sabır, ya sabır'' diyerek bir ömür geçiriyorlar. Ve işin en ilginç olan taraflarından birisi de Otizim tam anlamıyla bir ''Zengin hastalığı''. Buna karşın Otizimli çocuk sahiplerinin büyük çoğunluğu ise alt gelir gurubuna sahip aileler.
Bütün bunlara rağmen, Otizim illeti, yapılan araştırmalar neticesinde, Otizim okullarında uzman eğitimcilerle yapılacak adam akıllı eğitimlerle tedavi edilebiliyor. Başka kentleri bilmiyorum ama Doğu Anadolu Bölgesinin sağlık ve eğitim kenti Erzurum'da bir tek Otizim okulu bulunmuyor. Bölge illerinin merkezi olan Erzurum'da otizimli aileler, çocuklarını gönderecekleri bir otizim okulu istemelerine rağmen, ne şehrin seçilmişleri, ne atanmışları ne de memeleket sevdalıları bu feryada kulak vermiyorlar.
Hani bilirsiniz Allah Resulü, iki Cihan Güneşi, Kainatın efendisi, ''Cennet Anaların ayakları altındadır'' diye buyuruyor. Kimse, hiçbir Anne ayaklarının altının öpülmesini istemiyor fakat yüreklerinde yanan ateşe su serpilmesini ve gece gündüz hüngür hüngür akan gözyaşlarının silinmesini bekliyorlar. Bu annelerin gözyaşlarını silmek için şimdi harekete geçmeyecekseniz, ne zaman geçeceksiniz..? Eğer bu özel Anneler'in dertlerine bu dünyada derman olunmazsa, ebedi alemde elleri yakamızda olacaktır. Yüce yaradan da bunun vebalini hepimizden soracaktır.
Gelin bu Annelerin ayaklarını ya da ellerini öpmeyelim, gözyaşlarını hep beraber silelim.
Karar sizlerin...
Otizm, yaşamın ilk üç yılı içinde ortaya çıkan, yaşam boyu devam eden, sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişimde problemler, tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren, karmaşık gelişimsel bir bozukluk. Günümüzde her 110 çocuktan birinde Otizim rahatsızlığı olduğunu ben değil, uzmanlar söylüyor. Otizimli çocuk sahibi olan Anneler, kendilerini ''Özel Anne'' olarak tanımlasalar da yaşadıkları hayat o kadar özel değil. Hatta yaşadıkları hayat, hayat bile değil.
Yüzlerce Otizimli çocuk sahibi Anne, eşleri tarafından terkedilmiş, evlatları tarafından darp edilen, intiharın eşiğinde, psikolojileri bozuk bir şekilde, ''Ya sabır, ya sabır'' diyerek bir ömür geçiriyorlar. Ve işin en ilginç olan taraflarından birisi de Otizim tam anlamıyla bir ''Zengin hastalığı''. Buna karşın Otizimli çocuk sahiplerinin büyük çoğunluğu ise alt gelir gurubuna sahip aileler.
Bütün bunlara rağmen, Otizim illeti, yapılan araştırmalar neticesinde, Otizim okullarında uzman eğitimcilerle yapılacak adam akıllı eğitimlerle tedavi edilebiliyor. Başka kentleri bilmiyorum ama Doğu Anadolu Bölgesinin sağlık ve eğitim kenti Erzurum'da bir tek Otizim okulu bulunmuyor. Bölge illerinin merkezi olan Erzurum'da otizimli aileler, çocuklarını gönderecekleri bir otizim okulu istemelerine rağmen, ne şehrin seçilmişleri, ne atanmışları ne de memeleket sevdalıları bu feryada kulak vermiyorlar.
Hani bilirsiniz Allah Resulü, iki Cihan Güneşi, Kainatın efendisi, ''Cennet Anaların ayakları altındadır'' diye buyuruyor. Kimse, hiçbir Anne ayaklarının altının öpülmesini istemiyor fakat yüreklerinde yanan ateşe su serpilmesini ve gece gündüz hüngür hüngür akan gözyaşlarının silinmesini bekliyorlar. Bu annelerin gözyaşlarını silmek için şimdi harekete geçmeyecekseniz, ne zaman geçeceksiniz..? Eğer bu özel Anneler'in dertlerine bu dünyada derman olunmazsa, ebedi alemde elleri yakamızda olacaktır. Yüce yaradan da bunun vebalini hepimizden soracaktır.
Gelin bu Annelerin ayaklarını ya da ellerini öpmeyelim, gözyaşlarını hep beraber silelim.
Karar sizlerin...
teşekkürler. evlerin işyerlerinin duvarlarına asılması gereken bir yazı. sağolun.