Baştan belirteyim, ben de Teknik Patron Mehmet Altıparmak’ın dediği gibi Gaziantep maçını ölçü almıyorum.
Gaziantepliler yanlış anlamasın, Gaziantepspor’u küçümsemek gibi bir lüksümüz ve hadsizliğimiz olamaz.
30 yıl boyunca Süper Lig’de top koşturmuş, Avrupa Kupalarında Türkiye’yi temsil etmiş bir camia Gaziantepspor…
Bugün işte o kocaman kulüp can çekişiyor ligde…
Ligin dibine demir atan Gaziantepspor’a dün sahada baktığımda 2010 yılı film şeridi gibi geldi geçti gözümün önünden…
2009-2010 sezonunda Erzurumsporlu futbolcular, “Bizden buraya kadar” pankartı ile sahaya çıktıklarında yüreğimiz yanmış, ciğerimiz sızlamıştı.
***
Kaderin bir cilvesi midir?
Kazım Karabekir Stadı şehir takımlarının kapanışına sahne olan bir yer konumuna geldi adeta…
İşte önceki gün de Gaziantepspor, daha Gaziantep’e dönmeden, Kazım Karabekir Stadı’nda adeta ‘Pes’ etmişti.
Birinden yetenekli olan ve gelecekte beklide dev kulüplerde forma giyecek olan Selçuk, Hüseyin, Deniz, Mustafa Emirhan, İlker, Ahmet, Oktay, Müslüm, Yusuf, Harin Enes, Musa Emre, Mehmet Kasım, İbrahim Halil ve takımın en tecrübeli ismi kaptanı 35 yaşındaki Şenol Can, Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği Kahramanlıkla ‘Gazi’ adını alan kentin ‘Armasını’ yere düşürmemek için mücadele ediyor.
Teknik Patron Oktay Derelioğlu da, zaten maç sonrası basın toplantısında, “Gaziantep armasını yere düşürmemek için mücadele ediyoruz” dedi.
***
İşte o, Gaziantepspor’un yeşil sahalarda ömrü nelere kadar vefa eden bilemeyiz, ama Erzurum’da, “Bizden buraya kadar” dedikleri kesin.
Çünkü, o, Gaziantepspor’un bu ekonomik zorluğu altında yoluna devam etmesi bir hayli zor.
Baksanıza, maçtan bir gün önce hem de 21 takımı ile aynı otobüse binerek, saatlerce karayolu yolculuğu ile Erzurum’a varabiliyorlar.
Ne diyelim!...
Geçmişte Erzurumspor’un kapanışı ağlayarak izlemiş bir gazeteci olarak, bugünde Gaziantepspor’un eriyip tükenişini oldukça üzgün bir şekilde takip ediyoruz.
İnşallah, Gaziantepliler. Geçmişte Erzurumluların yaptığı hataya düşmezler ve yol yakından Gaziantepspor’u kurtarırlar.
***
Evet!...Dünkü maçın tekniksel taktiksel anlamda tartışılacak ve konuşulacak hiçbir yanı yok.
Vallaha, ‘sırf işimiz’ diye gittik, Cumartesi günkü maça…
5-1’lik galibiyete ve kaçan onca BB Erzurumspor’un harcadığı gol pozisyonlarına rağmen, ‘maç’ bizi kesmedi.
Çünkü, rakibimiz Gaziantepspor’un içler acısı halini zaten üste özetledik.
***
Benim esas değinmek istediğim 13’üncü dakikada Gökhan Karadeniz’in golden sonraki anlamsız tutumu.
Doğrusu hiç yakıştıramadım kendisine…
Bir ağabeyi olarak, bir dostumuz olan Tuncay Maldan’ın menajerliğini yaptığı futbolcusu olarak ve her şeyden önce dost şehir Trabzon’un çocuğu olarak Gökhan Karadeniz’e sesleniyorum, seçtiğin ve gittiğin yol yanlış.
Dünyanın hiçbir yerinde taraftara yanlış yapılmaz.
Taraftarı karşına alırsan kaybeden sen olursun, bir ağabeyin olarak benden hatırlatması…
Hatandan dön Gökhan…
***
Değinmek isteğim ikinci konu da 66. Dakikada Erhan Çelenk’in frikikten bulduğu golden önceki sahne…
Gökhan’la Erhan’ın frikiği ‘Ben Kullanayım’ kavgasını binlerce insan izledi.
İkilinin saha ortasında bir birleri ile dalaşmaları ve çocuk gibi kavga etmeleri yakışmadı, doğrusu…
***
Üstünde durmamız gereken bir diğer konu, Süleyman Hurma gibi Profesyonel bir İdari Menejer ile Erzurumspor çatısı altında çalışma yansı bulan ve Süper Ligde de bir çok sportif menajerle çalışan Zafer Demir’i, kulüpte yemeğe çalışanlara taraftarların, “Erzurum’un çocuğu Zafer Demir” tezahüratları ile belirli yerlere mesaj göndermeleri dikkatimden kaçmadı.
Zafer Demir, 15 yıla yakın Süper Lig tecrübesi ile zaten Sportif Direktörlük koltuğunu hak ediyor.
Kursa gitsin falan söylemleri çok ayıp, beyler!...
***
Son sözüm taraftara, Cumartesi günü sayıları azdı, ama özverileri harikaydı.
Özellikle 5-1 Erzurum’un üstünlüğü ile biten maçta, ligde can çekişen Gaziantepspor’u destekler nitelikte tezahürat yapması, günün en alkışlanacak anlarıydı.
Dadaşlar yine vakarını gösterdi.
Bakalım!...Gaziantepliler, şehirlerinin takımını yaşatabilecek mi?...
Evet!...Cumartesi günü yanlışlar zincirinin ardından taraftarın verdiği mesajlar, ‘ders’ niteliğindeydi.
