Tevrat’ta Yahudiliğin ahlak ilkelerini içeren on emir maddelerinden bazıları: 
Öldürmeyeceksin, 
Zina etmeyecek, 
Çalmayacaksın, 
Komşuna karşı yalan yere şahitlik etmeyeceksin, 
Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin. (Çıkış,20/13-17.) 
İlk bakışta bu ilkeler uygulanabilir genel geçer ilkelerdir. Kime sorarsan soralım bu ilkeler yabana atılır ilkeler değildir.
Ancak en büyük sorun; bu ilkelerin uygulama alanı tüm insanlığı kapsar mı? Elbette ahlak ilkeleri tüm insanlığı kapsar. Ancak ahlak kuralları tüm insanlığı kapsamasına rağmen bu ilkeler sıkça ihlal edilir. 
Öldürmeyeceksin? sorusuna cevap ararken Yahudi Yüksek Kurulu bunu tüm insanlığa değil, yalnızca dar bir Yahudi toplumuyla sınırlı özel bir kanun olarak algılamıştır. Talmut (Yahudi şeriatını/hukukunu içeren kitap) “Yabancıların en iyilerini öldürün” demiştir.
Çalmayacaksın emrine rağmen Talmut, Yahudi’ye bir putperesti talan etme ve çaldığını tartışma kabul etmez bir hak olarak saklama izini vermiştir. 
Yüksek kurul, Yahudi’ye yabancıyı öldürme izni verdikten sonra artık onun yabancı aleyhine yalan yere şahitlik etmesine, yabancının evine, karısına veya kölesine veya öküzüne yahut eşeğine ve sahip olduğu herhangi bir şeye göz dikmesine kimse mani değildir. 
Kuran-ı Kerim, bazı Yahudilerin bu yanlış anlayış ve tutumlarını ortaya koyar: “ Ümmilere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur.” derler.
Adamın birisi İbni Abbas’a bir defada şöyle der: “Biz ehl-i zimmetin tavuğunu ve koyununu aşırıyoruz ve bunu yapmamızda bir sakınca yok diyoruz.” İbni Abbas şu cevabı verir: “Bu yaptığınız ehl-i kitabın ‘ümmilere yaptıklarımız için kimse bizi kınayamaz” demesi gibidir.
Zihniyet bu olunca karşımıza çıkan manzara: “Ümmilerle ve sünnetsizlerle bir iş yaptığın sürece Yahudi’nin anlaşmayı bozması, yalan yere yemin etmesi, çalması ve her türlü haramı kendine helal saymasında bir tuhaflık yok. Yahudilerin nazarında kötü olan kişi Yahudi olmayanların tümüdür.” 
Yeniden vahiy gelse, gelen vahiy de Kuran’ın bazı Yahudilerin tutumunu eleştirdiği gibi bazı Müslümanların dini ve ahlaki tutumlarını eleştirse, sorgulasa ve ortaya koysa ne der? Bu zihniyetin bizde de yavaş yavaş yerleştiğini, adaletle hükmetmekten aciz olduğumuzu, kendimizin dışındakilerin haklarını çiğnediğimizi ortay koymaz mı? “Allah’a verdikleri sözü ve imanlarını az bir pahaya satanlar rezildir ve ahrette de kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz, onları temize çıkarmaz.”
Kuran, bir topluluğun sizi içlerine kabul edebilmesi için onlara benzemeniz gerektiğini ileri sürmektedir. Bu düşünce elbette doğrudur. Yaşayıp görüyoruz. 
Avrupa Birliği yolculuğu bunun en bariz örneğidir. Avrupalılar bu medeniyete niçin girmek istiyorsunuz, gelirken hangi değerleri getirecek ve bu medeniyete ne katacaksın sorusunu soruyorlar. Heybenizde felsefe, sanat, ahlak, mimari, bilim, eğitim, hukuk, iktisat ve din adına ne var diyorlar. Yine hayat anlayışınızı, siyasi tercihlerinizi, eğitim karnenizi velhasıl hayatınızın tüm yönlerini gösteriniz diyorlar. Biz de var olanları gösteriyor ve zaten bunların çoğunu sizden aldık diyoruz. Sözümüzün devamında da genç nüfusumuzdan, terör belamızdan, milyonları aşan işsizimizden ve iki yüz yıllık Avrupa yolculuğumuzdan bahsediyoruz. 
Bir medeniyetin değerlerinden pay isterken eğer heybenizde onun değerlerine değer katacak bir değeriniz yoksa elbette içlerine almazlar. Siz alır mısınız ki? Elbette almazsınız. 
Kuran’ın ifadesiyle, bizi içlerine alacak medeniyet elbette benzediğimiz medeniyet olacaktır. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.