Sabah TRT’de Brezilya’da yapılacak olan 2014 Dünya Kupası ile ilgili bir fragman dönüyordu. Takdir ettiğim spikerlerden birinin sesi yankılanıyordu. Yalçın Çetin, Brezilya-Hırvatistan maçının duyurusunu ve reklamını yapan açıklamalar yapıyordu. Çetin, “Dört yıldır duraklayan dünya yeniden dönmeye başlıyor” dedi. Evet!... Dört yıllık büyük bekleyiş bitiyor. Futbolda en büyük organizasyonda geri sayım başladı. Meşin yuvarlak 12 Haziran 2014 tarihinde santraya konuyor.
Dünya kupası Brezilya’da başlıyor. 32 ülkenin futbol takımı yeni bir umut, yeni bir heyecanla Brezilya’nın yolunu tuttu. Şimdiden Brezilya sahilleri şenlenmeye başladı. Şimdi insan kaynıyor, Brezilya’da… Bir çok ülke takımı ilk kez Dünya kupasında boy gösterecek, bazı ülkeler reklamını yapacak. Bazıları ise daha şimdiden bir çok otoriteler tarafından ya şampiyon ilan ediliyor, ya da finalist…
Bu duygularla Dünya’nın bir numaralı futbol organizasyonu start alıyor. Dört yılda bir düzenlenen Dünya Kupası’nda biz yokuz. Bizim olmadığımız ortamda, tam 32 ülke mücadele edecek. Her ne kadar son yıllarda Şampiyonlar Ligi markası ön plana çıksa da; sonuçta Perşembe akşamı başlayacak olan organizasyonda dünya kupası… Dünyada milyonlarca insan nefesini tutmuş, Brezilya’daki futbol karnavalını bekliyor. Rio karnavalı yerini futbola bırakıyor. Rengarenk giysilerle Rio caddelerine karnaval görüntüleri, bu kez yenilenen Maracana Stadı ve adını daha bilmediğimiz bir çok statta bu kez gol sesleri yükselecek. Dileriz bol gollü ve güzel futbollu maçlar izleriz.
Evet!... ‘Biz yokuz’ dedik, Türkiye olarak bu büyük turnuvada olmayacağız. Geceleri uykusuz kalarak, müsabakaları izleyeceğiz, ama içimiz hep buruk kalacak. En son Şenol Güneş yönetiminde Japonya ve Güney Kore’nin ev sahipliğini yaptığı 2002 Dünya Kupası’nda tarih yazmıştık, Dünya üçüncüsü olmuştuk. Futbolda Brezilya’ya kafa tutan bir ülke olmuştuk. Şu anda gençlik çağında olanlar beklide hatırlamaz, çok güzel duygulardı, o günler… Milli takım sahaya çıktığında yerimizde duramazdık. Hakan Şükür’ün devleştiği, Hasan Şaş’ın yıldızlaştığı, İlhan Mansız’ın jeneriklik golleri, ya da kaleci Rüştü’nün inanılmaz kurtarışları, hepsi şu anda hafızalarımızda ki, yerini korurken, o gün bugündür Dünya Kupaları’na katılamıyoruz. Ya barajda boğuluyoruz. Ya da yanlış teknik heyet seçiminden kaybediyoruz.
***
Allah Rahmet eylesin, dün Muhtar Lütfü Amca, ya da bir başka değişle Gıggıl Lütfü (Lütfü Yıldız)’yü ebedi istirahatgahına uğurladık. Mekanı cennet olsun. Emeği Erzurumspor’a çoktur. Maddi anlamda kendisi Erzurum’da bir şey kazanmamıştır. Ama binlerce Erzurumlunun gönlünü kazanmıştır. Günlü zengindi, adam gibi adamdı ve her şeyden önce o bir Dadaştı. Güle güle Muhtar Amca… Lütfü Yıldız’ın cenazesinden dönerken, Eski Horasan Belediye Başkanı Dursun Şen’in ikram ettiği çayı yudumlarken, Büyükşehir Belediyespor’da benimde antrenörlüğümü yapan Naci Gümüşenek(Kempes Naci)’i gördüm. Diğer dostlarımız da o çay ocağındaydı. Naci hocayı görünce Mario Kempes aklıma geldi. Kendisini hayal meyal hatırlıyorum. İspanya’da Arjantin forması ile harikalara imza atan Mario Kempes dünya gençliğine idol oluyordu. Naci hocaya takılan Kempes lakabı da futbol oyun stili Mario Kempes’e benzerliğinden kaynaklanıyormuş. Dedik ya; ‘Dünya kupası başlıyor’ diye. İşte yeni gençlikte Cristiano Ronaldo, Messi, Neymar ve daha niceleri onları izleyerek kendilerine örnek alacak. Geçmişte dünyanın futbol sihirbazı olan Diego Armando Maradona’da bizi kendisine hayran bırakmamış mıydı? Maradona sayesinde Arjantin taraftarı olmamış mıydık? Perşembe gününden itibaren futbol severler olarak TRT ekranlarına kilitleneceğiz. Geceleri uykusuz kalacağız. Neyse ki, birçok maçta sahurda ayakta olduğumuz için sıkıntı olmayacak. Ama bu kadar uykusuz gecelerde, Türkiye’de olsa, uykusuz geceleri takmayacaktık. Ama yok işte; Türkiye bu büyük turnuvada yok. Kayahan’ın şarkısı gibi, ‘ Bana yine hüsran, bana yine hasret var.’ Ay-yıldızlı ekibimizin olmadığı bir turnuvada birilerimiz Arjantin, birilerimiz Almanya, birilerimiz Brezilya, hatta Bosna Hersek taraftarı olacağız.