“El” sözünü günlük dilde yabancı kişi yani “Eloğlu ve elkızı” olarak kullandığımız gibi yine yabancı, bilinmedik diyar, ülke ile beraber “Yâd eller” olarak kullanırız.
Yukarıdaki ““El mi yaman bey mi yaman, el yaman.” atasözündeki “el” sözünü nasıl anlamalıyız.
Orhun Kitabelerinde “El’ini ve töreni kim bozabilir” denmektedir. Buradaki “el” sözü ülke, vatan ve devlet anlamındadır.
“Töre” ise bu devleti oluşturan yazısız ve yazılı yasa, hukuk, ahlak, din gibi devleti oluşturan bilincin kendisi. Töre, yurttaşların her birinde var olan ve yüzyılları aşarak gelen devlet bilincinin adıdır. Bilge Kağan, Türk milletine seslenirken, bu devlet bilincinin kaybolmayacağını ifade etmektedir.
Türkler devleti kutsamışlardır. Devleti kutsamak kişileri kutsamak demek değildir. Kişinin kutsanması devlet yönetiminde hukuku, ahlakı, dini, hakkı, adaleti, vicdanı ve bağımsızlığı devlet ve millet adına temsil ettiği içindir. Bundan ötürü devlet yönetiminde görev almak ateşten bir gömlektir. Sorumluluğu ağırdır.
Bir toplumun devleti ve devlet bilinci yoksa insanlığını tamamlayamamış, kabile hayatı süren, medeniyet yaratmayan Farabi’nin ifadesiyle eksik toplum demektir. Türkler devletli yaşamayı ilke edinmiş tam toplumlardır. İnsanlık tarihinin oluşmasında Türklerin azımsanmayacak yerleri ve katkıları vardır. Türkler, insanlığın alın teri ve elemeği olarak ürettikleri tüm bilim, hukuk, ticaret, sanat, ahlak, din ve felsefelerden pay alıp pay vererek tarihte yok olmayan nadir milletlerden birisidir. Tarih, milletler ve devletler mezarlığıdır. Evet, çok çeşitli adlarla tarihte devletler kurmuşuz, birçoğunu da üzülerek ifade edeyim biz yıkmışız. Yine de Türk töresi gereği devlet bilinciyle devletli olmuş bir milletiz.
Devletin bekası ve sürdürülmesi için çok fedakârlık gerekir. Devlet yönetimi sıradan insanların eline bırakılmayacak kadar önemli bir sanattır. Selçuklu, Timur ve Osmanlı devletinde bey olarak, soy olarak, mezhep ya da tarikat olarak devleti ele geçirmek için bazı beyler isyan bayrağını çekmiş, iç kargaşa çıkarmışlardır. Milli mücadele yıllarında iç isyanlar çıkarmış olanlar olduğu gibi bugün de demokrasinin gereği diyerek parti, grup, örgüt, dernek ve cemaat adına devleti ele geçirmek isteyen beyler de orta yere çıkmış olabilirler.
Ancak tarih bizim hafızamızsa, “El mi yaman, bey mi yaman” atasözümüzde “El” yani devlet yaman olmuştur. Devlete başkaldıran ya da sinsi emelleri olan beyler yaman olmamıştır. DEVLET YAMAN OLMUŞTUR. Zor şartlarda kurulan TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ beylere peşkeş çekilemez. Türk milleti hala “El’ini ve töreni kim boza bilir.” yüce sözüne kulak vermektedir. Henüz Türk milleti kan değişimi yapmamıştır.
“El mi yaman bey mi yaman, el yaman.” sözü unutulmamalıdır.
hepimiz biliyoruz ki, bu kavga yağmadan daha çok pay alma kavgasıdır..
ve ne yazık ki, dini kendilerine siper edinmiş onlarca gurubun eli, bu yağmanın içindedir..
kadrolar, makamlar, ihaleler, kamu arazileri, imar rantları, rüşvet
ahlaksızlık ve çirkinlik adına ne ararsanız bulabileceğiniz aşağılık bir kalkışma ile karşı karşıyayız..
eşkıyanın dört bir yandan kuşattığı zavallı devletimizin, günü geldiğinde birbirini boğazlamaktan asla çekinmeyecek din eksenli guruplara, aşiretlere bölünmesinden ölesiye korkuyoruz..
yangın yerine dönmüş ülke sathı mahallinde, birisinin çıkıp; korkmayın dostlarım, sonunda türki̇ye cumhuri̇yeti̇ devleti̇ kazanacak!” demesini ne çok özlemiştik. .
i̇lahi zübeyir bey, sen çok yaşa emi!..
bu karakışta, bizlere baharı müjdeledin..
biçare gönüllerimize su serptin!.
yanan yüreklerimize serinlik, kalplerimize bir nebze de olsa ferahlık geldi..
bu büyük devlete olan inancımız, bir kere daha tazelendi..
teşekkürler büyük filozof, teşekkürler!..