Amberin Zaman, 25 Kasım 2013 tarihinde Taraf gazetesindeki köşesinde Suriye’deki Selefi grupların, Hatay sınırına bir kilometre uzaklıktaki Türkmen köylerinde katliam yaptığı haberini Türkiye ve dünyaya duyurdu. Haberde: “Suriye’de gittikçe hâkimiyet kuran Selefi gruplar (Suudi Arabistan’ın desteklediği) Hatay’ın Yayladağı ilçesinin bitişiğinde yaşayan Bayır Türkmenleri arasında son birkaç aydır terör estiriyorlar. Ancak Türkiye ve dünya kamuoyu Beşar Esad güçleri ve Selefiler arasında sıkışıp kalan Türkmenlerin dramından bihaber.” deniyor. Haberin devamında ise tespitler şöyle:
            “Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), son birkaç aydır köylerimize sızmaya başladı. Evvela camilerde imamlığı ellerine geçirdiler. ‘Sufiyiz, size gerçek dini öğreteceğiz, şeriat getireceğiz,’ dediler. Ellerinde müthiş silahlar vardı. Çoğu yabancı. Sudanlı,  Mısırlı, Yemenli, Dağıstanlı, Faslı. Biz Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) bağlıyız. Onlara yardım ediyoruz diye bizleri öldürmeye başladılar. Önce füze yapan arkadaşı vurdular ‘sen kâfirsin’ diyerek. Ardından silah tamircisini de öldürdüler.
            “Dininiz zayıf, katliniz vacip, malınız helal, hanımlarınız da hediye...” sloganı ile…”
            Arap olan Hamza Haddad’ın evine gelip ‘İki kızını hazırla alacağız’ dediler. Hamza kızlarını alıp kaçtı. Kaç kişiyi öldürdüler, alınlarına kurşun sıkıp, sonra da burunlarını, kulaklarını kesiyorlar. Köylerimizde insan kalmadı. IŞİD hepsine yerleşti. Lazkiye’ye doğru 40 kilometre, Şam’a doğru 60 kilometre genişliğinde bir alanı ele geçirmiştik, kanımızı döke döke. Şimdi birliklerimizi ormanlara kadar ittiler. Artık ormanda barınıyoruz. Kış geliyor. Çadırımız, parkamız, botumuz yok. Ne doğru düzgün silahımız ne de mermimiz var. Beşar ile mücadeleyi bıraktık şimdi bunlarla baş etmeye çalışıyoruz.” “IŞİD Halepte de Türkmenleri vuruyor. Daha geçenlerde 13 kardeşimizi öldürdüler. Membiç Köyü’nde bir kadınımızı sekiz adam aralarında paylaştılar. Kadın kendini asıp öldürdü.”
            21. yüzyılda terör batağına batmış, kendini en iyi Müslüman ötekini “kâfir” olarak nitelendiren “namus” düşmanı bu anlayış nereden kaynaklanmaktadır?    Bu anlayış hangi bataklıktan beslenmektedir?
            Açıkça söylersek içerisinde bulunduğu medeniyetten kaynaklanıyor, ya da bataklığı bu medeniyet besliyor. Keşke vicdanı olan bir medeniyete sahip olsalardı. Bütün bu olup bitenler bize, Vicdanı olmayan bir medeniyete sahip olunduğunun göstergesidir.  Akif’e göre ise “paslı vicdanı” olan bir medeniyete sahibiz. Bir an önce bu bataklıktan yönümüzü çevirmemiz gerekir. Bu çok zor ama imkansız değil. Biz yandık bari çocuklarımız yanmasın. Ne yapıp yapıp Avrupa Birliği içerisinde yer almalıyız.   
            Milli Şairimiz M.Akif’in 1918’de yazdığı “Şark” şiirinde dile getirdiği manzara 95 yıl geçse de dünya anlayışımızda değişen bir şeyin olmadığını gösteriyor.  Gaza namıyla dindaş öldüren biçare dindaşları seyretmekteyiz.
Musallat, hiç göz açtırmaz da Garb’ın kanlı kâbusu,
Asırlar var ki, İslam’ın muattal, beyni, bâzusu,
“Ne gördün, Şark’ı çok gezdin? ” diyorlar. Gördüğüm yer yer,

Harap iller, serilmiş hânümanlar, başsız ümmetler,
Y
ıkılmış köprüler, çökmüş kanallar, yolcusuz yollar,
Bükülmüş beller, incelmiş boyunlar, kaynamaz kanlar,
Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar;
Tegallüpler, esaretler, tahakkümler, mezelletler;
Riyâlar, türlü i
ğrenç iptilâlar, türlü illetler;
Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;
Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;
Cemaatsiz imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar;
“Gazâ” nâmiyle dindaş öldüren biçare dindaşlar;
Ip
ıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;
Emek mahrumu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar! ...

Geçerken, a
ğladım geçtim; dururken ağladım durdum;
Duyan yok, ses veren yok, bin perişan yurda başvurdum.
Mezarlar, âhiretler, yükselen karşımda dûradûr;
Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nûr?
Derinlerden gelir feryad
ı yüz binlerce âlâmin;
Ufuklar bir kızıl çember, bükük boynunda islâm’ın!
ğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta;
Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon, cansa gırtlakta!.......
            Yazımızı Akif’in erdemleri olmayan medeniyetimiz hakkındaki mısralarıyla bitirelim. O, ne güzel söylemiş:  “Nemiz vardır fezâilden, (faziletlerden) nemiz eksik rezâilden (rezilliklerden)? Demek: İslâm'ın ancak namı kalmış Müslümanlarda; Bu yüzdenmiş, demek hüsran-ı millî son zamanlarda.”
            Son zaman bitmedi, bu gidişle de bitmeyecek! 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ömer Özden 2013-11-27 18:09:53

zübeyir hocam, önemli bir konuya temas etmişsin. hal-i pür melalimiz ortada. allah sonumuzu hayır eylesin. eline sağlık.