Muhalefette aday adayları henüz belirsizliğini korurken, iktidar partisinin aday adayları Ankara’nın yolunu tuttu.
Türkiye genelinde toplam 6 bin 223 kişinin başvurunun yapıldığı AK Parti’nin Genel Merkezi ve çevresi ana-baba günü...
Bu sayı 2011 yılına oranla yaklaşık bin kişi daha artmış.
Erzurum’dan müracaat edenlerin sayısı, ikinci tercih olarak Erzurum’u yazanlarla birlikte toplam 136.
Aslında aday adaylarının cinsiyet, mesleki, yaş, eğitim v.b durumlarıyla bir değerlendirme yapmak isterdim ama büyük partinin büyük sırrı gibi bu bilgiler kamuoyuna yansımadı.
Sadece 20 civarında bayan, işadamları, akademisyen, dönemin nöbetçi aday adayları, geçmişte politik olarak farklı kulvarlarda koşmuş ya da sosyo-kültürel anlamda farklı görüntülerden tanıdığımız simaların bu çatı altında aynı hizada olduklarını şimdilik söyleyebilirim.
Erzurum’dan adaylık için yürekleri çarpan laci, siyah ya da grileri çekmiş bazı aday adaylarının parti genel merkezi civarından sosyal medyada paylaştıkları selfie’lerinden de geçmişte bu duyguları yaşamış aday adayı gazeteci olarak biraz tahlil yapmak mümkün ama, en iyisi o günlerde yaşadığım duyguları tatlı bir anı olarak paylaşayım.
Partinin önceki genel merkez binası giriş katında sıramızı bekliyoruz. Sünnetçim, Muhyettin Bey ve ben. Hoşça ve dostça sohbetin ardından, selfie henüz icat edilmemişti ama yanımdan hiç ayırmadığım poşet makine ile bir kare aldırdım bizi.
Yöresel aksanla, “Buradan birimiz inşallah aday olarak çıkarız. A ha bu fotoğraf şahit. Telefonunu kapatana, dostlukları terk edene mıllo” deyip gülüştük.
Bunlardan biri ile eskiden dostane ve kardeşçe daha sık görüşürdük ama o tarihten beri kapımızı bile açmadı. Canı sağolsun! Allah bileğine güç kuvvet versin. Mecliste görevi hayli yoğun..
Sıramız geldi, üst kata çıkarak huzura alındık.
İçeriye girenler 4-6 dakika kadar kalıp çıkıyorlardı.
Yaklaşık 25 dakika ter döküp ahiret sorularından birkaçını merak ediyorsanız; Şaka şaka öyle “Rabbin kim, Nebi’n kim?” gibi sorular yoktu...
2003 yılında yazdığım “Medya Gerçeği ve Haberciler” kitabı üzerinde durdular biraz... Konu geldi askere dayandı.
-Asker tanıdığın var mı, ilişkilerin nasıl?
-Var Allah’a şükür, “Peygamber Ocağı” biliriz... Üst düzeyde de normal gazeteci ilişkileri..
-1 Mart Tezkeresi önen gelirse ne yaparsın?
-Doğrumu kendi mahfilimizde söylerim. Ama parti disiplini denilen bir olay var. Alınan ortak karara riayet ederim.
Diğer soru ve cevaplar mahremdir, benimle mezara gider...
Derken, birkaç gün sonra adaylar belirlendi...
Rahmetli babamın yola çıkmadan elini aldığımda, “Görev verilirse, Erzurum sevinsin, verilmezse çoluk çocuğun sevinsin”, “hayırlısı bu imiş” tesellisiyle asıl görevimize döndük.
Bu süreci bir de Aziziye Belediye Başkan Aday Adaylığı’nda yaşadım ve şunun için değindim detaya;
Hakikaten aday adayları ve çevresi için oldukça zor bir süreç.
Ülke gündeminin yanı sıra Ankara’ya neler neler gidiyor?
O dönem asker, Ergenekon, Balyoz ve benzeri olgular, şimdilerde paralel ve uzantılar...
İçeri girenler, çıkanlar...
Devlet elbette bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne, hassas noktalarına zarar veren ve vermek isteyenler için gereğini yapacaktır.
Partiler de elbette ki politik anlamda ince eleyip sık dokuyacaktır.
Ancak, öyle hassas bir dönem ve süreçten geçiyoruz ki, birilerini karalamak, birilerini bir yerlere el altından yamamak hiç de zor değil...
Bunun için ön seçicilere çok büyük görevler düşüyor...
Genel kriterleri altüst edecek muhtemel bu oluşumları, iddiaları, çirkin iftiraları çok ama çok iyi analiz etmeleri gerekiyor.
“Her şey Türkiye İçin!” diyenlerin vicdanlarının rahat olması temennisiyle...