Çocukluğumuzda içinden transit geçtiğimiz, bir iki defada kağnı arabasıyla gelip çermiklerin önündeki bahçede bir iki gün kaldığımız ILICA.
"Asker indi Ilıca'nın düzüne
Geri döndüm şehir çarptı gözüme
Ben garibim kimse bakmaz yüzüme
Ağam nerden aşar yolu yaylanın."
Pasin ovasından, Erzurum köylerinden 1916 Şubatında muhacir olarak Anadolu içlerine muhacir olarak giden Müslüman Türkün çektiği çileleri anlatan Türkülerimiz. Ah türkülerimiz…
Ilıca deyince 1918 Mart'ında yaşadığı ve 2000'den fazla Müslüman'ın yakılıp hunharca şehit edildiği Yanık Camiyi görmeden edemedim. Şehitlere Fatiha gönderirken Dün akşam Yılmaz Kuşkay Beyin Amerika kütüphanelerinden getirttiği ve Türkiye'nin elini kuvvetlendiren ve o yıllardaki Osmanlı coğrafyasındaki Ermeni sayısının 933 bin olduğu, Amerikalıların 1914 yılındaki tespitlerini okuyup Ilıca'daki katliamı hatırlayınca neden bu alçaklığı Ermeni Çetelerinin yaptığını anlamış oluyorum.
Umum Valilikler kurulunca Ilıcada Umum Vali konağı yapıldı. Erzurum’a bağlı on ilin valileri yılda bir defa Ilıcaya gelir Tahsin Uzer başkanlığında toplanır bir yıllık plan ve projelerini masaya yatırır kısa bir dinlenme yaptıktan sonra görev yerlerine dağılıp giderlerdi. Aynı dönemde gazetecilerin tatil yeri Ilıca’ydı. Nice ünlü gazeteciler burada tatil yapmıştı. Bu günlerde ne konak kaldı nede Ilıcada tatil yapan gazeteci…
1942 yılında kurulan ve Türkiye'nin istikbali için açılan Pulur Köy Enstitüsünün kalıntısının bile kalmamış olması ne büyük bir acıydı. Yıllarca öğretmen yetiştiren ve aynı zamanda bir tarımsal üretim merkezi olan okulun hatıraları bile yok edilmiş olması ne acı.....!
Otomobillerin olmadığı, taşımacılığın kara trenle yapıldığı günlerde Ilıca İstasyonuna geldiğimizde trene binmek için koşuşturan insan manzaraları veya trenden inip kaplıcalara gitmekte olan insanların beklentileri bugün gezerken yıllar sonra baktığımda gördüğüm insansız istasyon beni çok duygulandırdı.
Sabah erken saatlerde gittiğim ve ilk karşılaştığım manzara eski dükkânların yıkılmış, yerlerinde yeni caddeler, yeni iş yerleri birbirinden uzaklaşmış esnafları gördüğümde içim bir başka hal aldı. TOKİ evleri ve yeni çarşı sanki ilçeye yeni bir renk katmıştı.. Ancak Ilıca'nın ruhunu yok olmuş gibiydi.
Yıllar önce mesire yerine geldiğim bahçe modern bir aile çay bahçesine dönüştürülmüş, düzgün, mekânlar bir birlerine mesafeli güzel bir görünüm arz ederken ne bileyim çocukluğumdaki o güzel duyguları alamadım.
Bir zamanlar köylüler için zenginlik kaynağı bacası tüten mevsimine göre en az 2000 kişinin çalıştığı, küp ve kristal şeker ürettiği, şeker fabrikasının değişen görüntüsü, bacaları ve özelleştirme sonucu kaybolan insan dokusu, hakikaten içimi sızlattı.
1978 yılında yapılan ve büyük ümitlerle üretime başlayan lakin 2003 yılında kapatılan Alkol Fabrikası bir başka acıydı.
1965 yılında kurulan Şeker İlkokulu ve Üniversite öğrencileri için yapılan yurdun akıbetini bilmek bile istemedim.
1969 yılında Kandilli Ortaokulu olarak gezdiğimiz Fabrikanın bugünkü hali nasıl anlatayım içimi burktu.
Ilıcanın tanıtımına katkı sunacak bir özelliği de yer altından zaman zaman gelip fışkıran sonra geri çekilen halkın verdiği isimle “gelin geldi” su kuyusu bilinmesi, anlatılması ve görülmesi gereken bir yerdi.
2000 öncesi kasabada yerleşmiş askeri birliklerin ve alanlarının boş denecek haldeki görünümü Ilıca için hiçte iyi olmamıştı. Son aldığım bilgilere göre Müdürge Köyünün doğusunda kurulan II. Organize Sanayi temel tutmayınca Yavuz Selim Öğretmen Okulunun kuzeyinde kalan askeri bölgede yeniden inşa edileceği haberleri ruhumda yeni bir sevinç oluşturdu.
Yine bir zamanlar büyük ümitlerle kurulan ve çalıştığı zaman hakikaten süt üretimine katkı sağlayan Ilıca Süt Fabrikası ise 90 sonrası yapılan özelleştirme sonucu yok olmuş bir görünümde olması ayrı bir dertti.
1975 sonrası kurulan margarin yağı üretmek için onlarca insanın ortak olduğu DOYA-SAN yağ fabrikası kayıplar arasındaydı
1913 yılında Kurulan Ziraat Mektebi ve Aygır Deposu şöyle veya böyle 1986 yılına kadar varlığını sürdürmüş, Arap Atlarının yetiştirildiği hara özelliği kazanmıştı. Ne yazık ki Osmanlıdan kalan bu kurumda yoktu.
Tabi Ilıca İlkokulu, Ilıca Ortaokulu, Ilıca Lisesi ‘de kasabanın eğitim hayatına katkı veren kurumlar olması anlamlıydı. Şimdilerde başarılarının ne olduğunu bilemiyorum ama isimlerinin duyulmadığı da bir gerçekti.
Evet, cadde ve sokaklarını gezerken mutsuz insanlara, işsiz gençlere, haksızlığa uğradığını söyleyen esnaflara rastlamak psikolojik bir sıkıntının göstergesiydi.
Cadde ve sokaklarının bakımsız, düzensiz, rast gele olması da 2020'leredeki bu tarihi kasabaya, Yavuz Sulan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, IV. Murat ve Hemşerimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün konakladığı Ilıca'ya hiç mi hiç yakışmıyordu.