Ezanda okunan “Hayyaale-l Felah”, “Haydin kurtuluşa” anlamındadır. Hz. Bilal’e damın başına çık, salâh/zikir/dua/tapınma (namaz Farsça) zamanını ilan et denmesi çok anlamlıdır. Hz. Bilal, “Ey köleler topluluğu! Haydin kurtuluşa, haydin kurtuluşa” diyordu. Bu ses bir kölenin sesiydi ve Mekke’deki köleler topluluğu için bu ses yeni bir sesti. Çünkü Hz.Bilal köleydi.
İnsanları kölelikten kurtuluşa çağıran bir sesi anlamsızlaştırarak, insanlara köle muamelesi yapmak ezan sesinin o kutlu anlamını hoyratça kullanmak demektir. Erzurum’dan yükselen bu feryat ezana değildir, insanları köle gibi gören ve sağlığını tehdit eden zihniyetedir. Çünkü ezan insanı kölelikten kurtuluşa çağırdığı gibi efendiliğe de çağırmamaktadır. Ezan insanı, insan olmaya ve insan kalmaya çağırmaktadır. Fatiha suresi, yaşantısında ve düşüncesinde insanlığa: “Yalnız san boyun eğer, saygı duyar ve yalnız senden yardım dileriz” sözünü öğütlemektedir.
Sivas-Şarkışla Konak Yazı, Kayseri merkez Höbek köylerinde ve Kayseri merkez Hacı Kasım Camisinde 8 yıl İmam Hatipliği yaptım ve 8 yıl ezan okudum. İstiyordum ki herkes sesimi duysun. İnsanların beden ve ruh sağlığı aklımın ucundan geçmediği gibi herkese sorardım- Sesim ta uzaklara, tarla, bağ ve bahçelere geliyor mu? Ta! Karşı köyler bile duyuyor derlerdi. Bu benim nefsime hoş gelir, tatmin olur ve içten içe böbürlenirdim. Köyler için bu isteğim mazur görülebilir.
Kent merkezinde de ezana çıktığım da şu duyguları taşırdım; okuduğum ezan sesi diğer camilerin ezan sesini bastırmalı ve herkes bana maşallah demeliydi. Bu duygularımı ve isteğimi şimdi aklıselim, vicdanı selim ve kalbi selimimle düşününce hiç de olumlu yanının olduğunu söyleyemem. O zaman beni uyaran olmadı ki insanın sağlığını düşüneydim! Hoparlörlerin sesini çok yükselttiğim için sık sık hoparlörler patlardı. Ve bunun için de tamirciden hiç çıkmazdım. O zaman minarenin şerefesine çıkıp dönerek ezan okurduk. Aşağıdan ezan okumak yasaktı. Çünkü aşağıdan okumak bidatti. Hoparlörlerden değil şerefeye çıkarak doğrudan insan sesiyle okumak sünnet olduğu ileri sürülmekteydi. Kentteki kalabalığın, trafiğin, korna seslerinin, gazino ve plakçı gibi esnafın ses kirliği arasında hoparlörsüz ezan sesini duyurmak mümkün olmadığı için hoparlörlerle ezanın okunmasında zaruret var deniyordu. Uzunca bir zaman Diyanet’te bu tartışmalar sürüp gitti. Hatta müfettişler bir seferinde ezanı aşağıda okuduğumu tespit ettikleri için beni uyardılar.
İmdi, dün, benim camimin ezan sesi, senin caminin ezan sesini bastırır yarışı içerisinde ezan okuduğumuz gibi bugün daha güçlü gelişmiş cihazlarla ezanlar yarış içerisinde okunmaktadır. Kent merkezlerinde camiler arasında mesafe çok yakın olunca çıkan sesi siz hesap edin. Ulu Cami ile Narmanlı Cami arasında sadece bir yol var. Mescitleri saymazsak!
İnsan değerli bir varlıktır. Beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir. Zayıf, kudretsiz ve hasta zamanımızda insandan yardım beklerken, sağlıklı ve kudretli olduğumuzda zalimleşmemizi anlamakta zorluk çekiyorum. Asıl erdemlilik, kudretli olduğumuzda daha hoş görülü olmaktır. Bir köleyi azat edince, ilk işi bir köle satın alarak efendisi gibi olmak ister. Her eline mikrofonu geçiren de kendini efendi diğer insanları köle sanmakta.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Beyefendi, Dr. Dumlu’ya cevabi mektubunda “konunun hassasiyeti üzerinde durulacaktır” diye konuyu önemsemiştir. Atatürk Üniversitemizin değerli bilim insanı Prof. Dr. Nazan Dumlu hocamızın sesine Diyanet İşleri Başkanımızın kulak verdiği gibi biz de kulak verelim.
İnsanlar birbirlerini anlayınca işlerin kolayca çözüleceğini Yunus Emre şu dizelerle belirtir: Gelin tanış olalım/ İşi kolay kılalım/ sevelim sevilelim /dünya kimseye kalmaz.
Bugün ülkemizde ve dünyada hava, su, toprak, gıda, ses, ışık, görüntü ve çevre kirliliklerini iliklerimize kadar yaşıyoruz. Ezan sesi de ahlaki kirlenmememiz için bizi günde 5 kez uyarmakta. Ezanı kimin sesi daha çok çıkıyor yarışı içerisinde okumamak gerekir. Zarafet, nezaket ve anlayışlı olmak sağlıklı insan olmanın belirtisidir.
Ruh sağlığı üzerine uzun yıllarını veren Prof. Dr. Nazan Dumlu Hanımefendi, binlerce hastaya dermanken, yine bu çabası da insanı hasta olmaktan korumak ve ona derman olmak içindir. Hangi ses olursa olsun hoparlörlerin sesinin fazla açılmasıyla insanın kulak, beyin ve ruh sağlığına zarar verdiğini bilimsel verilerle kanıtlama çabası içerisinde olan hocamızı tebrik edeceğimiz yerde türlü bahanelerle eleştirmemiz ne dine, ne akla, ne de vicdana sığar. Hastalandığımızda bilim insanı doktorlarımıza canımızı tereddütsüz teslim ediyor, Ameliyat masalarına yatıyoruz. Yete ki acılarımızdan bizi kurtarsın diyoruz. Birden bire biz seslenen insanın bu insan olduğunu unutuyoruz. İnsan gerçekten ne gafil bir varlık.
Ezan sesi ne kadar kutlu bir sesse, bilim insanının sesi de o kadar kutlu bir sestir.
Kuran’da biz şu ihtarlar yapılmaktadır: “Cahillerden yüz çevir.” “Allah’tan en çok sakınan bilginlerdir.”